Alevi konferansı

Diyarbakır’da yapılan konferans hakkında derneğimiz tarafından yapılan açıklamadır.

2/3 Şubat 2013 Tarihinde Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından düzenlenen konferansa davetli olarak katıldım ve son oturumda (2. Gün) bir konuşma yaptım.

Konuşma süresi konferansın yoğun gündemi nedeniyle kısa olduğu için düşüncelerimi ancak başlıklar halinde ifade edebildim.

Ben ne bireysel ne de kurumsal olarak TÜM ALEVİLERİ TEMSİL ETMİEDİĞİMİ bilecek yetkinlikteyim. Temsil ettiğim kurum adına veya Aleviler adına “BİR SİYASAL ÖNDERİ SELAMLIYORUM” demedim.

Konuşmada;

“Aleviliğin tanımlama değil tanınma sorununun” olduğunu, “Alevilik inancını ancak Alevilerin kendilerinin tanımlayabileceğini” ve bu tanımın “Referansının da ulularımız, velilerimiz, hak aşıklarımız, pirlerimiz, dedelerimiz ve analarımız olduğunu” ifade ettim. Kürt Siyasal Hareketinin ve hareketin öncülerinin “Alevi sorununa da Kürt sorunu kadar önem vermeleri gerektiğini” ifade ettim. “Konferansı bazı eksik ve aksaklıklarına karşın demokrasi mücadelesine, inanç özgürlüğüne, halkların kardeşliğine hizmet etmesini umduğumu” belirttim.

Aleviler “İNANÇ KİMLİĞİNDE TEKİL, ETNİK KİMLİKTE ÇOĞULDUR” dedim. Temsil ettiğim Alevi kurumlarının amacı “LAİK DEMOKRATİK ÇOK KİMLİKLİ, ÇOK KÜLTÜRLÜ, ÇOK DİLLİ, ÇOK İNANÇLI TÜRKİYE’Yİ ve EŞİT ŞEKİLDE BİR ARADA YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜ YARATMAKTIR.” Ve “Alevilerin inanç özgürlüğü, eşit yurttaşlık mücadelesi ile Kürt Halkının toplumsal barış ve temel özgürlükler mücadelesinin birbirine katkı sunma sorumluluğunun olduğunu ve bu bağlamda; Türkiye’de her türlü haksızlığa ve ayrımcılığa karşı olduğumuzu” vurguladım. “Biz Aleviler bu düsturu Hünkar Hacıbektaş Veli’nin; “72 Millete bir nazarla bakmayan/ Kırk yıl müderris olsa hakikate asidir!” deyişindeki hakikatten alırız.” Dedim.

Alevi toplumunun, Türkiye Demokratik kamuoyunun bildiği üzere uzun süredir Alevi demokratik mücadelesine hizmet amacıyla canlarımızla ve Türkiye demokratik kamuoyu ile birlikte bir mücadele içindeyim.

8 Nisan 2012 Tarihinden bu yana Genel Kurulumuzun görevlendirmesi üzerine Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı ve aynı zamanda Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreterliği görevini yürütmekteyim. Her zaman ve her yerde bu görev, sorumluluk ve hizmetlerin önemini, değerini bilerek söz söylerim. Diyarbakır’daki “Konferansta” da bu temsil sorumluluğu ile konuştum. Bazı basın yayın organlarında ifade edildiği gibi “TÜM ALEVİLER ADINA KONUŞUYORUM” demeyecek kadar sorumluluğunu ve haddini bilen bir canım! Aleviliğin serencamı TEVAZUDUR. Şahı Merdan Ali; “NE KADAR YÜCELİK ARADIMSA TEVAZUDA BULDUM” der. Bu hakikati bilen bir can olarak “TÜM ALEVİLER ADINA KONUŞUYORUM” demem abesle iştigaldir. Böyle bir söz sarf etmedim. Yine Şahı Merdan Ali’nin “SÖZ AĞZINIZDAN ÇIKANA KADAR SİZİN ESİRİNİZDİR! SÖZ AĞZINIZDAN ÇIKTIKTAN SONRA SİZ SÖZÜNÜZÜN ESİRİSİNİZ!” Hakikatini anlayan ve söyleyeceğim sözlerin, vereceğim mesajların sorumluluğunu bilen bir can olarak ALEVİLER ADINA HİÇ BİR SİYASAL ÖNDERİ SELAMLAMLIYORUM!… Demedim.

Konferans “Sonuç bildirgesi” olarak okunan ve kamuoyuna sunulan metin kurumsal olarak Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin ve Alevi Bektaşi Federasyonu’nun katıldığı, onayladığı ve yürüttüğü bir karar değildir.

Konferansa katılımım “Konuşmacı” sorumluluğu ile sınırlıydı. Ben de bu sorumluluk içinde verili süre içinde konuşmamı yaptım.

Bu tartışma ve spekülasyonlar üzerinden; Basında ve kamuoyunda şahsıma ve temsil etmekten onur duyduğum Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Alevi Bektaşi Federasyonu’na dönük güya “Alevilik adına” yapılan sorumsuzca yorumları, karalamaları ve “Eleştiri” adı altında BİLİNEN GÜÇLERE HEDEF GÖSTERME KURNAZLIĞI YAPANLARI sevgili Uğur Mumcu’nun deyişi ile; “BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLANLARI” da kınıyorum. (08 Şubat 2013/Ankara)

Saygılarım,

Kemal BÜLBÜL

PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ GENEL BAŞKANI

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU GENEL SEKRETERİ

EN SON EKLENENLER