Memleketim de, herkes soyuna çeker

2013 yılının Mart ayına kadar her şeye bir başka bakılıyordu. Terörist kelimesi Kürtlerin öteki adıydı. Teröristle mücadele etmek sadece devletin silahlı güçlerinin değil, aynı zamanda vatandaşın da göreviydi. Kürtler gasp edilen haklarını istedikleri için “Ülke bölünüyor” jokeriydi insanları yanıltmanın öteki adı. Şimdi Aleviler!

Devlet dediğimiz aygıt bir sistemler birliğidir ve kendi iktidarının garantisi için vardır. Silahlı güçlerini kendi varlığını sürdürebilmesi, yargıyı, yasaları, eğitimi, ekonomisini kendi geleceği doğrultusunda dizayn eder. Propagandasını, söylemlerini ise halk, adalet, hukuk, insan hakları, işçi hakları, ülke bölünmezliği, kutsal değerler, bayrak, Atatürk örtüsüyle örter. Demokrasilerin gelişmiş olduğu ülkelerden olmadığımız için ayak oyunlarının her türlüsü bizim ülkemizde geçerlidir.

Her şey gözlerimizin önünde gelişiyor. 30 yıldır ülkemizdeki savaş karşıtları bölücülükle, teröre destek vermekle suçlandı. Devletimizin dilinden düşürmediği terör sözcüğünün anlamı dahi sorgulama bilincinden, cesaretinden yoksun bir toplum yaratıldı. Terör, hiçbir amacı, hiçbir isteği olmayan katliamlara verilen isimdir. Bizim ülkemiz dışında, hak istemenin adı hiçbir literatürde terör olarak geçmez. Baskı altına alınan dillerin, kültürlerin, geleneklerin tarihi bir değeri vardır ve sahiplenilmesi insanlık görevidir. Ayrıca, insanlar kendi tarihi değerlerini öyle kolay kolay teslim etmezler. Bu iş o kadar kolay olsaydı, doksan yıllık Cumhuriyet tarihinde binlerce katliam yaşanmaz, insanlar tek tip olur çıkardı.

Son gelişmelere baktığımız da devleti yönetenlerin hedefindeki bölücüler Alevilerdir. KESK tutuklamaları, Reyhanlı katliamı üzerine yapılan resmi açıklamalar oldukça kaygı verici. Gerçi iktidarın siyasi yandaşlarını Sivas katliamından bu yana tanıyoruz, Alevilere karşı hiç de insancıl olmadıklarını biliyoruz diyenler olacaktır. Bu defa olayın boyutu çok daha tehlikeli. Amerikalılar, Katarlılar, İsrailliler; Kısaca, dünyada herkes ile müttefik olunabilir ama bu ülkede yaşayan Alevilerle ittifak olunmaz benzeri bir hedef gösterme senaryosu yazılıyor. Başrol oyuncularının üniformalı yada takunyalı olması kafalarındaki algı anlayışlarını değiştirmiyor. 1924 yılından günümüze kadar devlet aynı devlet; Alevilere bakış aynı bakış.

Alevilerin çoğunluğu bu durumun farkında değil. Asimilenin her türlü oyunu, en insani hak istemenin dahi önünde engel oluşturuyor. Kimisi borca aldığı arabası ile mutlu, kimisi tuttuğu Futbol takımıyla. Kimisi ayda bir yediği balık mangalı ile kimisi ayda bir içebildiği bir şişe rakısıyla. Hepsinin bir mutluluğu var da, mutluluk kimliğiyle ve ekonomisiyle özgür yaşamaya denir. Sokaklarda gaz bombalarına, hukuk da hak arayanların kendileri içinde gaz yediklerini görmezden gelenler, kazanılan her hakkı hak etmeden yiyenlerin mutluluğu bu.

İnsan olmanın, insanca yaşamanın ölçü olarak birbirine karıştığı yer burası. Hareketlerimiz, tavrımız, söylemlerimiz, yazılarımız, kendi oto sansür durumlarımızı döküyoruz ortaya. Vatandaş adına çıkarıldığı söylenen yasaların, vatandaşı susturmak, korkutmak, baskı altında tutmak için olduğunu biliriz. Beynimizle yüreğimiz arasındaki iletişimsizlik tavan yapar. Şunu da biliriz, en çok tepkiyi en yakınınızdakiler verirler. Bunun adı bölünmüş insanlıktır. İktidarların amacı bölünmüş insanlık oluşturmak ve bu bölünmüşlük üzerinden varlığını sürdürmektir. İtirazcılar bir biçimiyle ezilmeye çalışılıyor. En insani istemler dahi bölücülük, yıkıcılık gibi gerekçelerle suçlanıyor.

Tüm bunlar yetmiyor; Bu gün temeli atılan bir köprüye tarihi Alevi katilinin adı veriliyor. Eskiden laiklik söylemi arkasında Sünnilik örgütleniyordu, bu gün resmen güç gösterisi yapıyor. Devlet adına konuşanların her kelimesi Sünniliğin en gaddar sözcüklerinden seçiliyor. Türkiye devleti “Ben Sünni’yim” diyor artık.

İçimden gelenleri açıkça söyleyecek olursam, Yavuz Sultan Selim isminin bu köprüye verilmesi en uygunu. Yaşamında binlerce Alevi’yi katleden bir Yezit, ölümünden 500 yıl sonra binlerce ağacın, bitkinin, canlının katili oluyorsa bu isim doğrudur. Bunlardan başka dünyada, bu kadar katliam yapacak bir başka insan bulunmaz. Ancak bu anlayışın güç kazanması gelecek için korku verici.

17 Bin faili meçhul cinayetin katillerini bulamayanlar, Sivas’ın katillerini salıverenler, 3 dakika içinde Antep’deki patlamanın faillerini, iki saat içinde Samandağ’ın katillerini bulduklarını ve suçlunun Aleviler olduğunu söylemeleri inandırıcı mı? Ben inan(a)mıyorum. Bu yapılanlar bana generalleri hatırlatıyor, iktidarı ellerine aldıklarında toplu tutuklamalar, işkenceler, katliamları onlar Sünni laiklik adına yapılıyordu, şimdi Sünni dincilik adına yapılıyor. MHP, CHP, İP gibi Sünni bir muhalefet olduğu sürece daha çok aşağılanacağız, daha çok ayyaş hakaretleri duyacağız. Kısaca; Benden olmayan, bana benzemeyen ayyaş, namussuz, ahlaksız; ahlaksızlar, namussuzlar, ayyaşlar dindar olduğu sürece iyi vatandaş. Dağlar gitmiş, sular kirlenmiş, canlılar ölmüş hiç önemi yok. Çok din çok yabancı para geçerli olan memleketimde..

29.05.2013

EN SON EKLENENLER