Alevilere yönelik asimilasyon projesi

mustafa_karasuMustafa KARASU

Fethullah Gülen’le Cem Vakfı (Cumhuriyetçi Eğitim Vakfı) başkanı çok dikkat çekici bir proje üzerinde anlaşmışlardır. Camilerle Cem Evlerinin iç içe olduğu bir projeyi gerçekleştirmek istemektedirler. Bunun da Sünnilerle Alevilerin barışması adına yapıldığı söylenmektedir. Fethullah Gülen’in neyi amaçladığı bellidir. Ancak İzzettin Doğan bunu neden kabul etmiş anlamak mümkün değil. Ortada şaibeli bir durum bulunmaktadır. Nitekim Alevi örgütlerinin tümüne yakını bu yakınlaşmaya ve projeye karşı itirazlarını yükseltmişlerdir.

Kuşkusuz Alevilerle Sünnilerin birbirlerini anlamaları ve ortak yaşamayı bilmeleri çok çok önemlidir. Sürekli birbirlerine karşı güvensiz olarak yaşamak mümkün değil. Aleviler Sünnileri, Sünniler de Alevileri anlamak durumundadır. Sürekli komşu olacakları bilinciyle hareket etmeleri önemlidir. Zaman zaman bu durum unutulmakta, buna uygun olmayan yaklaşımlar gösterilmektedir. Tabii herkes birbirini olduğu gibi kabul edecektir, sen benim gibi olacaksın denmeyecektir.

Ortadoğu coğrafyası ağırlıklı olarak bir İslam coğrafyasıdır. İslam’ın da Sünni mezhebi ağır basmaktadır. Bu gerçeği görüp anlamadan Alevilerin doğru tutum ortaya koyması mümkün olmaz. Sünnilerin inanç, ibadet ve kültürü anlaşılacak ve ona saygı duyulacaktır. Sünniler de Alevileri doğru anlayacak, benim düşündüğüm gibi olacaksın demeyecektir ya da Aleviliği bir sapkınlık olarak görmeyecektir. Geçmişte Alevilere kefere denildiğini bilmekteyiz. Bu nedenle de çok olumsuzluklara, hakaretlere maruz kalmışlardır. Her inanç gibi Alevilik de kutsaldır. Her toplumun inancı kendisine kutsaldır. Kutsallara saygı göstermek ve anlamak önemlidir.

Sünniler çoğunluk toplum olarak Alevileri anlamada daha duyarlı olmaları gerekir. Şimdiye kadar dayatma ve haksızlıklar esas olarak Sünni çoğunluk adına yapılmıştır. Özcesi her iki toplumun önyargıları bırakıp birbirlerini anlamaları ortak yaşam için zorunludur. Ortak yaşamı sağlamada da pozitif yaklaşım önemlidir.

Sünnilerle Alevilerin ortak yaşamı birbirini anlayarak sağlamaları çok önemlidir. Bu coğrafyanın en temel görevlerinden biri bunu sağlamaktır. Ancak bunu sağlamanın yöntemi çok önemlidir. Camiyle Cem Evini yan yana yapalım demekle Sünniler ve Alevilerin birbirlerini anlamaları ve ortak yaşam kültürü geliştirmeleri sağlanamaz. Cem Evleri söz konusu olduğunda diyanet işleri başkanının “İslam’ın tek ibadet yeri vardır, o da camidir” demesi, hükümetin hala Cem Evlerini bir ibadet yeri olarak kabul etmemesi ve bir kültür evi gibi görmesi böyle bir projenin ne anlama geldiğini ve sonuçlarının nasıl olacağını ortaya koymaktadır. Bu açıdan Alevi örgütlerinin çoğunluğunun “bu bir asimilasyon projesidir” demesi haklıdır. Bu açıdan Cem Vakfı Alevilerin asimilasyonunda rol almış beşinci kol gibidir. Düşünülen proje Alevileri Sünnileştirme ve Şiileştirme planıdır. Alevileri olduğu gibi kabul etme yerine, İslam içi mi, dışı mı tartışmasının neden başlatıldığı şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

Cami ile Cem Evi yan yana getirildiğinde İslam’ın tek ibadet yeri Cami’dir denilerek giderek Alevilerin Cami’de ibadet etmesi sağlanacaktır. Bu da Cem yapma değil namaz kılma biçiminde gerçekleştirilecektir. İlk önce bayram namazlarına, sonra cumalara, daha sonra da tüm vakitlerde camiye çağırma gerçekleşecektir. Bu projenin yaratacağı sonuç budur. Bu durum Sünnilikle Aleviliğin yan yana yaşamasınaı sağlamak mıdır, yoksa birini asimile etmek ve diğerine benzetmek midir? Benzetmek ortak yaşamak değildir; yan yana yaşama değildir. Doğru ve demokratik zihniyet kesinlikle benzeştirmek olamaz. Bu proje birbirini anlama adına benzeşmeyi hedeflemektedir. Bu açıdan bu bir ortak yaşama projesi değil, bir asimilasyon projesidir. Alevilerin karşı çıkması haklıdır. Bu projeye karşı çıkmamak, kendilerini inkar anlamına gelir. Aslını inkar eden haramzade olacağına göre bu projeye sessiz kalmak haramzade olmaya adım atmaktır.

Aleviler tabii ki İslam’ı Sünniliği ve Şiiliği anlamalıdır. Bu konuda doğru olmayan yaklaşımlar ve söylemler Aleviler içinde de görülmektedir. Bu coğrafyada bin yıllar daha yan yana yaşanılacağı ve birbirini anlamadan ve saygı duymadan bu yaşamın zor olacağı bilinmektedir. Öte yandan Aleviler kendi inançlarına çok pozitif rol yüklemektedirler. Bu doğrudur, ancak İslam da pozitif rolü olan bir dindir. Toplumlara, halklara çok şey kazandırmıştır. Toplumsallığın sürmesinde ve ahlakın varlığında çok önemli rol oynamıştır. Ortadoğu’da Nemrutlara, Firavunlara karşı isyanın önemli büyük bir inancıdır. Toplumsal karakteri nedeniyle hak, adalet ve eşitlik değerleriyle yüklü bir dindir. Farklı inançlar ve dinler hak, adalet ve eşitlik değerlerini farklı söylem ve formlarla dile getirmişlerdir. İslamiyet de bu değerleri kendi söylemi, formu ve kültürü içinde dile getirmiştir. Bu açıdan kültürel İslam’la iktidara, sömürüye alet eden İslam arasındaki farkı görmek gerekir. Ya da iktidar ve sömürü İslam’ın yaptıklarını kültürel İslam’a ve İslam kültürüne mal etmemek gerekir. Kuşkusuz İslam adına yapılanlar konusunda İslam’ın inanç önderleri, otoriterleri de kendini sorumlu duymalı ve bunları aşmada çaba göstermelidir. O ayrı bir konudur. Ama iktidar İslam’ından yola çıkarak kültürel İslam olumsuzdur yaklaşımı göstermek de yanlıştır. Böyle bir yaklaşım yanlışken tabii ki, Aleviliği İslam içileştirip sonradan asimile etmek de Alevilerin kabul edeceği bir şey değildir.

Tabii ki Alevilik devlet, iktidar ve sömürüye alet olmadığı için daha anlamlıdır. Aleviler bu olumlu özellikleriyle kendi inançlarının diğer din ve inançların düştüğü olumsuzluklar ve tuzaklara düşmediğini söyleyebilirler. Bu konuda inançları konusunda gurur duyabilirler. Hıristiyanlık da, İslamiyet de, Yahudilik de iktidara, devlete ve sömürüye alet edilmiştir. Ancak Mezopotamya ve Anadolu Aleviliği iktidara alet edilmemiştir. Zaten Mezopotamya ve Anadolu Aleviliğinin güzelliği ve değeri buradadır. Kuşkusuz Balım Sultan Bektaşiliğin üzerinden Alevilik de iktidar ve sömürüye alet yapılmak istenmiştir. Ancak bu tutmamış ve fazla uzun sürmemiştir. Bu açıdan Bektaşilik tarihi kendini sorgulayabilir. Yine Suriye Aleviliği kendini sorgulayabilir. Ancak genel Alevilik devlete, iktidara ve sömürüye bulaşmadığı için temiz ve değerli kalmıştır. Bunlarla övünürse ayrıdır, ama İslam’a, İslam’ın değerlerine olumsuz yaklaşması ayrıdır. Birincisi ne kadar doğruysa diğeri de o kadar yanlıştır.

Aleviler İslam’a ve İslam kültürüne doğru yaklaşacaklar. Kaldı ki Alevilerin Müslümanlara bir zararı olmamıştır. Zararları olması da hem inançları hem de nüfus yapılarıyla mümkün değildir. Ancak İslam adına zulme uğradıkları için bazı önyargılar ve tepkiler oluşmuştur. Bu durum zaman zaman sübjektif değerlendirmeler ortaya çıkarmaktadır. Ancak bunlar aşılabilir. Özellikle Alevilere olduğu gibi kabul edilip, ötekileştirilmekten vazgeçildiğinde Alevilerdeki önyargıların aşılmasının zor olmayacağını düşünüyoruz.

Yine vurgulamalıyız ki karşılıklı önyargıları aşmada önemli sorumluluk bu topraklarda çoğunluk inanç olan Sünnilere aittir. Aleviler bize neden böyle yaklaşıyor dememelidirler. Çünkü bunun objektif temelleri vardır. Bu nedenle ilk önce Aleviler anlaşılmalı ki Aleviler de önyargıları bırakıp Sünniliği daha iyi anlasınlar.

Alevilerin sorunlarının Cem Evinin Cami yanına götürülerek çözülmesi zordur. Bu yanlış bir çözüm arayışıdır. Hatta Aleviler üzerindeki tarihi haksızlığı ve baskıyı yeni biçimde sürdürmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir. Yüzyıllardır kullanılan zorun yerine şimdi “mahalle baskısı” denilen zoru koymak hiçbir şey değiştirmez. Fethullah Gülen Aleviler üzerinde böyle bir baskı kurmak isterken İzzettin Doğan’ın buna evet demesi keklik soylu rolü oynamaktan başka bir anlama gelmemektedir.

EN SON EKLENENLER