35 yıldır kapanmayan yara: Maraş Katliamı – I

maras_katliami2Bayram BALCI

35 yıl önce Maraş’ta bir hafta boyunca devlet gözetiminde Kürt Alevilerin evlerine, işyerlerine saldırıldı. Bir hafta boyunca devam eden saldırılarda 150 Alevi yurttaş katledildi. 552 ev, 289 işyeri ve araç tahrip edildi. Katliamın planlayıcıları ‘devlet sırrı’ olarak gizlendi.

Katliam devlet sırrı sayıldı

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, esas olarak, “tek millet, tek din, tek devlet” yaratmak amacıyla yapılan katliamların tarihidir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren “tek din tek millet” yaratmak için uygulamaya konulan katliamların en önemlilerinden biri de 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Kürt Alevilere yönelik CIA ile derin devletin, kontrgerillanın planladığı Maraş Katliamı’dır. 35 yıl önce yaşanan bu katliamı unutturmamak için hazırladığımız Maraş Katliamı dosyasını sunuyoruz. Bu yazı dizisinde Maraş Katliamı’yla ilgili gizlenen “devlet sırlarını”, katliamın tanıklarının anlatımlarını ve Maraş’ın 1500’lü yıllardan 1978’e uzanan tarihi kesitteki özgürlükçü ve direnişçi kimliğini bulacaksınız.

Katliamın acısı hala taze

35 yıl önce Maraş’ta bir hafta boyunca devlet gözetiminde ve desteğinde faşist çeteler Kürt Alevilerin evlerine, işyerlerine saldırıldı. Katliamda resmi rakamlara göre 111 kişi hayatını kaybetti. Gerçekte ise katliamda öldürülenlerin sayısı daha fazlaydı. Bir hafta boyunca devam eden saldırılarda Alevilere ait 552 ev, 289 işyeri ve araçlar tahrip edildi. Alevi yurttaşların yüzde 80’i ise zorla göç ettirildi. Katliamın ardından dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, katliamın araştırılması için özel bir ekip kurdu ve önemli bilgilere ulaştı. Ancak bu bilgiler “devlet sırrı” sayılarak gizlendi. Özaydınlı’nın kurduğu ekibin ve dönemin Cumhuriyet Savcısı Dündar Saner’in hazırladığı raporlarda katliamın planlayıcılarının, olaylardan bir hafta önce seyyar piyango satıcısı olarak kente gelen 26 seyyar piyango satıcısı olduğu not edildi. Raporlarda, katliamın planlamasını, Alparslan Türkeş’in dünürü olan MİT hukuk müşavirinin de içinde olduğu 4 MİT mensubu ile katliamdan önce Maraş’a giden CIA ajanı Aleksander Peck birlikte yapmıştı. Alparslan Türkeş’in, dönemin MİT yetkililerinin; bölgedeki AP’li ve MHP’li il başkanları ve yöneticilerinin, iş adamlarının, toprak sahiplerinin, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı başta olmak üzere Susurluk Çetesinin katliamdaki sorumlulukları ise “devlet sırrı” olarak gizlendi.

Planlayanlar yargılanmadı

Raporda katliamın uygulayıcıları olarak Ankara’dan Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Dülger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve İsmail Ufuk ile Mehmet Gürses’in Maraş’a gittikleri belirtiliyor. Yine İskenderun Demir Çelik İşletmesi’nde Fabrika Stok Kontrol Müdür Muavini olan Hayri Kuşçu, Çelik-İş Sendikası yetkililerinden Tuncay Terekli’nin de olaylardan önce ve olaylar sırasında Maraş’a gittikleri kaydediliyor. Rapordaki ilginç tespitlerden biri ise, katliamın bir gün öncesi ile son gününü içeren 19-25 Aralık tarihleri arasında Maraş’a, görülmedik fazlalıkta milli piyangocu akını olmasıydı. Katliamın planlayıcıları arasında Adalet Partisi İl Başkanı Faruk Kadıoğlu ile dönemin Maraş Belediye Başkanı Ahmet Uncu da vardı. Katliam ile ilgili açılan dava ise 1991 yılına kadar sürdü. Yargılanan 804 kişi değişik oranlarda hapis cezasına çarptırıldı. Katliamda önemli roller üstlenen 68 kişi ne yakalandı, ne de haklarında bir soruşturma açıldı. Haklarında ceza verilen kişiler de Nisan 1991 yılında Turgut Özal’ın çıkardığı Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle, serbest bırakıldı. Böylece Maraş Katliamı dosyası kapatıldı.

Evimizi ateşe verdiler

Maraş katliamında ailesinden babası, annesi, ağabeyi ve evlerinde bulunan 2 misafiri yitiren Hayri Ergönül, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bizim evimiz Serintepe mahallesindeydi. Saldırı olduğu zaman evde 11 kişiydik. 23 Aralık günü korukunç bir saldırı yaşadık. Tekbir sesleriyle, baltalarla, kesici aletlerle, silahlarla sayıları bin, bin 500’ü bulan saldırganlar evimizin içine benzin döküp evimizi ateşe verdiler. Evimizin her yerini delik deşik etiler. Babam İmam Ergönül, annem Güley, ağabeyim Hüseyin, ağabeyimin arkadaşı olan Adıyamanlı Mahmut Ünal, misafirimiz Hacı Bektaş Bozkurt’u katlettiler. Saldırı sabah 8 gibi başladı. Önce evimizi taşladılar. Camları kırdılar ve gittiler. Tekrar saat 13:00 gibi geldiler. Bu saldırıda silahlarla eve ateş açtılar. Ev patlayıcı madde attılar. Evin duvarlarını delmeye, içeri girmeye çalıştılar. Evin içine benzin döküp, evimizi ateşe veriler. Ellerinde, silahlar, balta ve palalar, şişler vardı. Korukunç bir saldırıydı. Saldırı bir, bir buçuk saat sürdü. Saldırı anında evin kurşun gelmeyecek yerlerine gizlendik, annem ev yanmaya başlayınca, yangını söndürmeye çalışırken vuruldu. Sonra babamı vurdular. Sürekli eve ateş ediyorlardı. Duvarları delerek eve girdiler, ağabeyimi, Mahmut Ünal’ı evin içinde öldürdüler. Hacı Bektaş Bozkurt’u evin dışına çıkarıp katlettiler. Benim büyüğüm Rıza yaralı kurtuldu, ben de kalabalığın arasına karışıp kaçtım, diğerleri de benim gibi kaçmışlar. Onları askerler görüp askeriyeye götürmüş, öyle kurtulmuşlar. Bizim mahalledeki tüm Alevi evlerine saldırdılar. Kaç kişiyi katlettiler bilemiyorum. Saldırı sırasında polis hiç yoktu, asker vardı, asker de saldırganlara hiç müdahale etmedi. Saldırıdan sonra Yörükselim mahallesindeki amcamı buldum. Katliamdan sonra aile olarak büyük bir travma yaşadık. Helen bu acıları sanki katliam yeni olmuş gibi yaşıyoruz. Katliamdan sonra cenazlerimizi tutulan tutnaklarla amcama teslim etiler. Cenazelerimizi geleneklermize uygun bir şekilde defin edemedik. Katliamdan 5 veya 6 yıl sonra mezarlarımızı köyümüze nakil etmek icin Maraş Mezarlıklar Müdürlüğü’ne müracat ettik. O zaman mezarlarımızın kaybedildiğini öğrendik. Mezarlarımızın bulunmasını istiyoruz. Eğer Türkiye geçmişi ile yüzleşmek istiyorsa, bu katliamın tüm sorumlularını açığa çıkarmalı. Mezarlarımızı bulup bize teslim etmelidir.”

Katliamın acı bilançosu

  • Katliamda 150 kişi öldürüldü.
  • 200’ün üzerinde ev, 100’e yakın işyeri tahrip edildi.
  • Savcılığa göre, katliama karışanların sayısı 1350’ti. Bunların 752’si ilk tutuklandı.
  • Davalar 23 yıl sürdü. 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında ceza aldı.
  • 1991’de çıkan TMK ile ceza alanların bir kısmı serbest kaldı.
  • Katliamda birinci dereceden rol alan 68 kişiye ise hiç ulaşılamadı.

Tanıklar katliamı anlatıyor

Maraş Katliamı davasında tanıkların katliamı anlatımı mahkeme tutanaklarına şöyle yansıdı: Meryem Polat: “Beş çocuğum, damadım ve kızımın nişanlısı vardı. Evimiz, mahallenin en ucundaydı. Sabahtan başlayıp ikindiye kadar bütün evleri yaktılar. Bir çocuk kazanda yakıldı. Her şeyi talan ettiler. Biz bodrumda suyun içindeydik; üstümüz tahtaydı. Tahtalar yanıyor, üstümüze düşüyordu. Evim kül oldu. Bodrumda sekiz kişiydik, orada olduğumuzu anlamadılar, çıkıp gittiler. Askerler gelip bizi Ticaret Lisesi’ne götürdüler.” Kamil Berk: “Sabahın (24 Aralık) ilk saatleriydi, güneş doğmak üzereydi. Mahallenin sokaklarında sopalı, silahlı, baltalı büyük bir grup bağırarak yürüyordu. ‘Allahını, peygamberini seven, eli balta, silah, sopa tutan yürüsün, Alevileri öldürelim, komünistleri içimizden temizleyelim’ çağrısıyla ve bağırmalarıyla mahalle içinde saldırıya geçtiler… Evleri ateşe verdiler. ‘Maraş size mezar olur, vatan olmaz; Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP’ diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş etmeye başladılar. Bu sırada evden çıkmakta olan Cemal Bayır ve Ali Ün’e silahla ateş ettiler ve öldürdüler… Merdiven başında içeri girmeye çalışan Fatma Baz ile Zeynep Aydoğdu’yu kurşunla öldürdüler. Fatma Baz’ın kucağındaki 6 aylık oğlu Yılmaz da kurşunla öldürüldü.” Yeter İşbilir: “23.12.1978 cumartesi günü öğleden sonra tahminen saat 15.00 sıralarında ellerinde balta, sopa, tahta, av tüfeği bulunan saldırganlar, oturduğumuz evin önüne geldiler… Dışarıdan evi kurşun yağmuruna tuttular… Evin kapısını, duvarlarını, kazma ve baltayla kırarak, sökerek içeriye girdiler.”

Ninenin gözlerini oydular

Maviş Toklu: “24.12.1978 Pazar günü, saat 10.00 sıralarında mahallemizin Muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkem’ın başında bulunduğu saldırgan bir grup, ‘Allah Allah, Komünistlerin kökünü kazıyacağız, büyük-küçük demeyin, komünistlerin kafasını ezin’ diye bağırıyorlardı. Muhtarın elinde silah ve bayrak vardı. Diğerlerinin elinde silah, patlayıcı madde, gaz, benzin, sopa gibi saldırı malzemeleri vardı. Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler… Kocamı, gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler… Yine muhtara yalvardım yakardım. ‘Kocamı öldürdün, bari kardeşimi öldürme’ diye. Muhtar ise, ‘Hüseyin’i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum’ dedi ve kardeşim Hüseyin’i işkence ederek öldürdüler… Sonra, karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler.

Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavida ile Cennet kadının (80 yaşında) gözlerini oydular…”

Kundaktaki bebeği katlettiler

Maraş Katliamı’nın tanıkları, yaşadıkları vahşeti katliamın üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen unutamıyor. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ne yönelik saldırıların tanıklarından olan Yasin Aytaç, saldırganların gruplar halinde mahalleyi sararak, evlere girip insanları katlettiğini söyledi. Aytaç, “Evlere giriyorlar. Daha sonra evlerin içerisinde silah sesleri geliyor. Girip çıktıkları evleri yakıyorlardı. Biz faşist grubun geriye çekildiğini görünce bulunduğumuz yerden çıktık. Çevrede bir sürü ev yakılmış, yıkılmıştı. Mahalleyi savunmakta olan gençlerle buluştuk. Bizim bulunduğumuz yerde kalmamızı ve halen yanmakta olan evlerin içinde bulunan yaralı ve ölüleri dışarı çıkarmamızı istediler” dedi. Bunun üzerine orda bulunan grup ile birlikte yanan evlere girerek evde bulunan yaralı ve cenazeleri dışarı çıkarmaya başladıklarını belirten Aytaç, tanık olduklarını şu cümlelerle anlattı: “Ben 16 yaşında bir gençtim. Evlerin içerisine girdiğimde gerçekten gördüklerim dehşet verici ve inanılmaz şeylerdi. Kimileri baskın sırasında hazırladıkları sofranın başında silah, balta, tahra ile öldürülmüştü. Kadın, kız, çocuk demeden. Yani evin içerisinde kim varsa inanılmaz şekilde hunharca katledilmişti. Dehşet verici bir durumdu. Girdiğimiz evlerden birinde katledilen aile bireylerini dışarı çıkardık. Ev halen yanıyordu ve içeriyi duman kaplamıştı. Bu sırada gözümüze tahta beşik takıldı. Üstü örtü ile kaplıydı. Beşiği görür görmez arkadaşım ile birlikte muhtemelen ‘bebek sağ kalmıştır’ diyerek, beşiğe doğru yöneldik. Örtüyü kaldırdığımızda henüz kundakta olan bebeğin boğazının kesilerek, öldürüldüğüne şahit olduk. Arkadaşım şoka girdi. Bu gördüğüm manzarayı hayatım boyunca asla unutamam.”

EN SON EKLENENLER