Kültür harmanı toprakların sesi Ali Sizer

ali_sizerMEHMET BAYRAK

Geçmişte Hısn-ı Mansur ve Kürtçe söylemiyle “Semsur” olarak adlandırılan bugünün Adıyaman bölgesi; tarihte birçok uygarlığa ve kültüre yataklık etmiş son derece önemli bir coğrafyanın ve havzanın adıdır.Geçmişte “Edessa” veya “Ruha” olarak adlandırılan Urfa, nasıl “Peygamberler Şehri” olarak nitelendiriliyorsa; ünlü Nemrut tanrı ve tanrıçalarıyla Adıyaman da, bir bakıma “Tanrılar Şehri” olarak nitelendirilebilir.Bu, aynı zamanda doğal, doğal- felsefi, çok-tanrılı, tek-tanrılı dinlerin gelip geçtiği bir kültür havzasına da işaret ediyor. Daha 13. yüzyıl Arap ve Süryani kaynakları, bölgenin bu çok inançlı ve çok kültürlü yapısına dikkat çekerken; yörede birçok ibadet kurumu ve ortak ziyaretgahlar bulunduğunu bildiriyorlar.

Selçuklu Devletine karşı Alevi önderlikli bir halk hareketi başlatan Babailer’in ana merkezlerinden birinin bu bölgede olması da, kuşkusuz tesadüfi bir olay değildi. Nitekim, Yaresan/ Alevi önderlikli ve Babai Ayaklanması olarak nitelendirilen bu hareketin içinde birçok halktan, etnik topluluktan, dinden ve inançtan insanların yer alması bir rastlantı değildi.

Ali Sizer’in özgün konumu
İşte Ali Sizer, böylesi bir kültür ortamından geliyor. Ali Sizer adını, ilk kez bir Alevi televizyonundaki klibinden, ardından da yakınım, halk müziği sanatçısı Gülşen Altun’un getirdiği ilk albümü “Kılama Du Kılama/ Türkülere Yakılan Ağıt” albümünden tanıdım.
Ali Sizer, burada tam da İçtoroslar Alevi- Kürt havzasının kültürüne, duygu ve düşüncelerine tanıklık ediyor ve resmi kültür politikasına inat Kürtçe kılam ve beytler ile yöreye özgü ağıtlama- şarkılar söylüyordu… Bu eserler; bölgenin kültürel dokusuna uygun ve resmi kültür politikasına bir cevap niteliğindeydi.

Biliyorduk ki, neredeyse tüm Cumhuriyet tarihi boyunca, hem Kürt kültürü hem de Alevi kültürü yasaklıydı. 1925’te gizlice çıkarılarak uygulamaya konan Şark Islahat Planı ile, bunun tamamlayıcısı niteliğindeki Türkleştirme ve İslamlaştırma Genelgeleri dolayısıyla, etnik ve dinsel temeldeki müzik kültürü yasaklanınca, bunun en büyük zararını Alevi Kürtler gördü.

Kürt ve Alevi müzik kültürüne ipotek koyan Devlet, özgün dilde müzik icrasını yasaklayıp; Kürt kültürüne ilişkin “Kürdili” makamlarla, Alevi müziğine ilişkin “Hüseyni” makamları sahipleniyor ve Alevi Kürt aşıkları “Türkçe” söylemeye teşvik ediyordu. Öyle ki, Kürt ve Alevi müzik kültürü üzerinde adeta bir yağma sofrası kurulmuştu…

Nitekim, 1961 Cuntası “mahalli makam ve ezgilerin Türkçe güftelerle icra edilmesi” politikasını izlerken; Fikret Otyam gibi röportaj yazarları ve derlemeciler; yaptıkları derlemelerin radyolara aktarılarak, Türkçe sözlerle icra edildiğini itiraf etmektedirler (Bkz. Özgür Ülke, Sayı:221/ 1994).

Öte yandan, bizim de katkıda bulunduğumuz bir müzik kültürü soruşturmasında; müzikolog Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat, TRT’nin 1960 yılından sonra yayımladığı Türk Sanat Müziği eserlerinin çoğunun Kürdi dizi ve makamlarında olduğunu; bestelenmiş tüm eserlerin yüzde 40’ının saf Kürt ses sistemi ve makamlarında, yüzde 20’sinin Kürt ağırlıklı Mezopotamya dizilerinde; yüzde 30’unun Arap ve Acem dizi ve makamlarında, sadece yüzde 5’inin Türk dizi ve makamlarında icra edildiğini açıklıyor (Bkz. Zana Farqinî: Çarpıtmaya, Yağmaya Karşı Uyanık Olmak Lazım; Özgür Gündem, 27.7.2013).

Yasak ve kıskacın aşılması
Alevi müziği makamlarının ağırlıkla Hüseyni makamlar olduğu da bilinmeyen birşey değildir. Dolayısıyla, ezgiler ve makamlar korunarak, müziğin tümüyle Türkçeleştirilmesi hedeflenmiştir. Öyle ki, geniş anlamda “Şarkı”yı karşılayan Kürtçe “kılam ve stranlar” tümden “Türkü”ye dönüştürülmüş; Kürtçe Alevi “Ayet ve Beytleri” de “Deyiş”e evrilmiş ya da çevrilmiştir.

İşte, böylesi asimilasyoncu bir ortamda, Ali Sizer’in ikili bir yasağı ve kıskacı aşarak, Kürtçe Alevi müziği yapması daha da önem kazanmaktadır.

Ali Sizer’in, dikkate değer bir özelliği de gerek Kürtçe, gerek Türkçe, gerekse Kürtçe-Türkçe karışık eserlerinin söz ve müziklerini kendisinin yapmasıdır. Kuşkusuz, bunları yaparken zaman zaman Kürtçe şiirin söz kalıpları ile yöre makam ve ezgilerinden yararlansa da, çoğu kez özgün bir bileşim de yakalamaktadır. Zaten, İçtoroslar’ın Kürdistan’la buluştuğu bir coğrafyada yer alan Adıyaman ve Urfa; halk ve sanat müziğinin emiştiği bir kültürel yapılanmayı temsil etmektedir.

Yeni albümü
Ali Sizer, “Sureg/ Yol” adını taşıyan ikinci albümünden sonra şimdi yeni bir albüm çalışmasıyla karşımıza geliyor.
Bu albüm de, birçok yönüyle öncekilere benzer bir içerik taşıyor. Çoğunluğu İçtoroslar Kurmancisi ile icra edilen kılam ve beytler, albümün omurgasını oluşturuyor. Adeta sanatçıyla özdeşleşen “Rındo” adlı eser, albümün ilk parçası. Bunu, “İmam Husen Pire Mine” adlı Kürtçe eser izliyor. Kürtçe nakaratlı “Girdim Erenler Cemine” beytini, dördüncü eser olarak kargış/ ilenç içerikli bir Kürtçe sevda kılamı izliyor: Sale Çerx Bu. Albümün 5. eseri “Aze Bımrım Havol” başlıklı bir politik kılam/şarkı. Albümün 6. eserini oluşturan “Cemal Haq a, Haq Cemal e”, Kürtçe- Türkçe karışık bir semah beyti. 7. Sırada yer alan “Işık İdim Nura İndim” konulu eser, albümdeki başlıca Türkçe nefeslerden biri. “Em Kine?” başlıklı batıni- filozofik beyt, adeta bir “Yaradılış Destanı“ gibi. Keza, “Pişerim Aşk Ocağında” eseri de batıni bir Türkçe nefes. Yine albümün 10. eserini oluşturan “Pire Min” de bir Kurmanci semah beyti. 11. sırada yer alan ve Yaresanlığı çağrıştıran “Yar İlahi” de, Kurmanci semah beyitlerinin ilginç bir örneği. Nihayet, albümün son ürününü oluşturan “Heylo Yaro” adlı Kurmanci semah beyti de, bağlama ile erbanenin dansı eşliğinde icra edilen son derece ilginç bir eser.
Kısaca Ali Sizer’in, bu albümüyle öncekileri aşan bir çizgiye yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ali Sizer, ilk albümü dolayısıyla kendisiyle yapılan söyleşide şunları söylüyor: “Albümümde yer alan semahları Kürtçe okudum. Çünkü bulunduğum oda cem’lerinde semahların çoğu Kürtçe okunmasına rağmen, bugüne kadar pek kayıt altına alınmadıklarını gördüm. Bu durum beni çok etkiledi. Belki de albüm yapmamı tetikleyen en önemli şeylerden biri budur.” (Doğan Durgun: Ali Sizer’den İlk Albüm, Alternatif gaz. 17.8.2008).

Evet, bilinmeli ki İçtoroslar’da “Oda Kültürü” ve “Muhabbet Cemleri” başlıbaşına bir “İrfan Okulu”dur ve Ali Sizer, bu okulun günümüzdeki başlıca temsilcilerinden ve sanat elçilerinden biridir… Bu kutlu yolda kendisine yeniden başarı dilerken; “aşk olsun, yolun açık olsun!” diyorum…

EN SON EKLENENLER