Saz; Alevi filozofyasıdır

Senin nur cemalin bana cennettir
Ayrılıp kavuşmak büyük nimettir
Niyaz alıp niyaz vermek murattır
Hamdu selam olsun artık görüştük, gelip kavuştuk
(Büyük Tacım Dede)

Emeğe saygısızlık, sömürü, tüketim, yozlaşma bunun bütün bir kimliksel temsiliyetinin olduğu bir noktadayız. Değerler alınıyor, toparlanıyor ve bu değerler karşısında gerekli saygı ve ilgi gösterilmiyor. Erdem Baba’yı yolcu ettik ve gördük ki Erdem Babanın deyişlerinin, onun sazının telinin tınısının hırsızları, orada yoklar. Biz bunu Pir Mehmet Yüksel’nin cenazesinde de gördük. Bu, büyük bir acıdır. Bunun toplumun değerlerine, toplumun kültürüne ne kadar büyük bir saygısızlık olduğunu herkesin görmesi gerekiyor. Toplumun kendisinin de bu kültürü sahiplendiğini ortaya koyması gerekiyor.

Erdem Baba ve niceleri, binlerce yıl önce gelen bir tarihi mirasın temsilcileridir. Bu mirasın aktarımı da, devamı da o kadar kolay olmamıştır. Binlerce yıllık değerleri babadan oğula aktararak bugüne taşımış olan, okuma yazması olmayan; ama beyinlerinde binlerce deyiş, gülbank, beyit bulunduran insanlar bunlar. Erdem Baba’lar, tarihin ta kendisidir. Bu yüzden onlara sahip çıkmak tarihine, topraklarına, yaşamına sahip çıkmaktır. Asimilasyona karşı durabilmek için de, asimilasyonun temsilcilerine karşı dik durabilmek için de bu kültür mirasına ihtiyaç duyarsınız.  Bunun farkında olmalıyız.

Şu anda sistemin yaptığı zaten bu değerleri unutturmak, insanları bu değerden uzaklaştırmaktır. Çünkü Erdem Baba’yı, Büyük Tacım Dede’yi unuttursak, Aleviliği unuturuz. Aleviliğin unutulması, Aleviler içerisinde “ucube” bir durum yaratır.

Alevilik adına bazı şeyler rahatlıkla dejenere edilebiliyorsa, değerlerin kendisinin unutturulup, değerlerin kendisine sahip çıkılmayıp onlar bir kenara itildiği içindir. Oysa Alevi felsefesinin, Alevi örgütlenmesinin, Alevilerin, yeniden kendilerini bu modern dünyada ifade edebilmelerinin yolu, bu kaynaklarına geri dönebilmektir.

Bunu biliyoruz; çünkü biz bu gerçeği “Dağın Filozofları”nda gördük. Dağın Filozofları yayına başladığı andan itibaren onun çevresinde, onun değerleriyle beslenen kaynakların tümü birdenbire anlamsız hale geldi. Yağmacıların cesaretleri kalmadı, kırıldı. Erdem Baba’nın çıktığı bir sahnede, Erdem Baba’nın deyişlerinin çaldığı bir yerde, Mehmet Mustafa’nın çaldığı bir yerde, Büyük Tacım Dede’nin sesinin yükseldiği bir yerde, hiç kimse Alevi değerlerinin kullanarak, Alevi asimilasyonuyla yol alamayacağını bilir, görür.

Biz ise toplumun bu değerlere inanılmaz bir biçimde sahip çıktığını gördük. Bunların daha çok dinlenilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda Alevi toplumu çok müsait olduğunu bize gösterdi. Mesela biz yıllardır bu alanda yayıncılık, televizyonculuk yaparız; ama Dağın Filozoflarını yayına koyduğumuzda, aldığımız etki ve güç kadar hiçbir yerden güç alamadık.

Asimilasyon ne kadar derinleşirse, bu değerlerden o kadar uzaklaşıyoruz. Zamanla, bu değerlerimizi adeta başa belaymış gibi görüyoruz. Mesela durum, Kürt meselesinde de böyledir. “Kürtlüğe sahip çıkmayın” diyerek toplumun asimilasyonunun sürmesi ve devlet politikalarının devam etmesi sağlanıyordu. Burada da böyledir. Alevi kimliğinden uzaklaştırmanın bir yolu da onu kendi kimliğinden utanır hale getirmektir. İnsanların sazından bile utandırılır hale getirildiler. Alevi olmasından utanması gibi olguların geliştirilmesi boşuna değil. Bu asimilasyonu daha da geliştiriyor.

Kendisinden utanan bir topluluk, çok daha hızlı asimile ediliyor. Hakikatçilik ve geleneksel Alevicilik; yaşayan Aleviliğin dıştalanması, ötekileştirilmesi çalışması zaten şehir merkezlerinden yürütülüyor. Bu bir devlet politikası olarak var ve uygulanıyor. Ama Alevi topluluğunun kendisi o tınıyı duyduğu zaman en derinlerine kadar, en iliklerinde kadar bir dönüşümü yaşayabiliyor.

İşte bu, toplumun kendisine olan özlemidir. Bu özlemin son temsilcilerinden birini daha yolcu ettik. Erdem Baba. Uzun süredir zorluklarla hayatını idame ettirdi ve zorluklarla bugünlere geldi. Uğur olsun.

Ama en önemlisi gençler,  tıpkı cenazede, Erdem Baba’nın yanı başında bağlama çalan genç kızımız gibi, bu sese sahip çıkacaklarını gösterdiler. Bu sesler sadece bir tını değildir. Bir yaşam filozofyasıdır.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri