Namus(suzluğun) sınırında zülfikar kuşanmak!*

Gece boyunca süren sıcak ve sarsıcı yolculuktan sonra Birecik’te (Urfa) İstanbul’dan gelen canlarla buluşuyoruz. Ziyaret Köyündeki “nöbet” noktasından bizi karşılamaya gelen canlar var. Telefonum çalıyor hoş ve sıcacık Urfalı nidasıyla sevgili Celalettin Ekmen, “Hoş geldiniz Başkan can! Sizi karşılamaya geleceğiz!” diyor. Zahmet etmemesini, gelen canlarla birlikte nöbet çadırına geleceğimizi söylüyorum. Kimi yerleri bozuk asfalt, kimi yerleri toprak zeminli (Şose) yoldan ine çıka, sarsıla, yortula ilerliyor otobüsümüz! O da ne?… Canımın mihmanı çocuklar! Zafer işareti yaparak bizi selamlıyorlar. Nöbet çadırına varana kadar hemen her köyün içinde, evin önünde gözlerinden sevinç ışığı saçan yüzü güneş yanığı çocuklar zafer işaretleriyle karşıladılar bizi…


Ufuktaki direğe çekilmiş bir kırmızı bayrak göründü!… Önde oturan Mersin grubundan bir arkadaş merakını bastırarak vurgulayan bir tonla “Türk bayrağı mı acaba?” dediğinde biz bayrağın rengini, şeklini ve üzerindeki tasviri net bir şekilde görecek kadar yaklaşmıştık. “Tek bayrak, tek millet!” diyenler kendi ırkçı saplantılarında debelene dursunlar görünen kırmızı bayrak “Türk Bayrağı” değil(miş!) Çadırların önünde karşılıklı iki sıra oluşturmuş canların içinden alkış ve slogan sesleri eşliğinde geçip çadırların önüne ulaştık. “Kırklar aşkına biz Aleviler Kobanê sınırında Hak ve hakikat aşkına cem olmaya geldik!” pankartının arkasında açıklamamızı yaparken “Ne kadar çoğuluz da tekçi zihniyetin kirli şemsiyesi altında görülmez olmuşuz!” diye geçirdim aklımdan.

IŞİD Kerbela’da baş kesen Şimr Bin Zi’l Cevşen’in torunlarıdır

Rojava, Hama, Halep inancımızın Hak ve hakikat uğruna direniş destanını yazan Hak Aşıklarının Hak ile Hak olduğu yerlerdir. Sühreverdi (1191) Seyit Nesimi (1425) Halep’te hak için Hakka yürümüştür. Sühreverdi ve Seyit Nesimi gibi Hak ve hakikat aşıklarını katleden zihniyet IŞİD zihniyetinin kaynağıdır. Pirimiz Pir Sultan Abdal’ın “Kızılırmak gibi bendinden boşan/ Hamadan, Mardinden, Sivas’a döşen/ Düldül eyerlendi Zülfikâr kuşan/ Alim ne yatarsın günlerin geldi?” deyişi tam da bugünü gören ve bugün ne yapılması gerekeni ifade eden deyiştir. Bugün Hak ve Hakikat aşkına, yoksulun, mazlumun, masumun, dili kimliği, inancı inkâr edilerek katledilenler için Zülfikar kuşanma zamanıdır. Şahı Merdan Ali ile Muaviye güçleri arasında yaşanan Sıffin Savaşı da bu topraklarda (Rakka/Sıffin) gerçekleşmiştir. Hak ve hakikatin karşısında yenilgiye uğrayacağını gören Muaviye askerlerine, İslam’ın kutsal kitabı “Kuranı Kerim sayfalarını yırtarak mızraklarının ucuna takma” emrini bu topraklarda vermiştir. IŞİD Katilleri, Sıffin Savaşı’nda Şahı Merdan Ali’ye karşı tarihin gördüğü en düzenbaz savaş hilelerinden birini yapan Muaviye zihniyetinin temsilcisidir. İnsan bedenini parçalayarak “Kalbini yeme” Yezit’in atası, Muaviye’nin ana/babası Ebusüfyan ve Hind’den kalan bir caniliktir. Cani, kanlı katil IŞİD Çetelerinin Rojava’da Kürt Halkına, Suriye’de Alevi Toplumuna karşı yaptığı katliamlar Yezit’in Kerbela’da yaptıklarının devamıdır. Nerde bir Muaviye varsa orada bir Şahı Merdan Ali olacaktır. Nerede Yezit eliyle yapılan bir Kerbela varsa orada bir İmam Hüseyin ve Masum-u Paklar, Zeynep’ler, Sakine’ler, Zeynel Abidin’ler olacaktır. IŞİD çeteleri kelle keserek Kerbela zulmünü sürdürüyorlar. İnsanlık bilmelidir ki suya erişmeyi engelleyen IŞİD çeteleri Yezitlik yapıyor. Rojava’da Ortadoğu’da çocukları katleden IŞİD Çeteleri Kerbela’da altı aylık Ali Asgar’ı ve Masum-u Pakları katleden Hurmala Bin Kâhil’in soyundandır. IŞİD çeteleri Kerbela’da baş kesen Şimr Bin Zi’l Cevşen’in torunlarıdır.

‘Razı olun ve susun!’ namussuzluğu Rojava’yla yıkılıyor

Canlı yayın yapan birkaç onurlu Tv kanalı, çevrede ayrıntıları yakalamak için koşuşturan onurlu gazeteciler… Arada bir tozuyan esintide olmasa yakarcasına güneşin altında dayanmak mümkün değil! Çadırın çevresi açık olunca birazcık esinti yakalamak mümkün! Buyur edildik, çaylar, soğuk sular ikram edildi “Yemek hazır!” diyen “Görevli” can Kürtçe “  ku roji na gırti!” diye açıklamayı ihmal etmiyor. Büyük şehirlerin kasvetli “Ramazan havası” yok nöbet çadırlarında! Yaşamın her alanında bariz bir şekilde duyumsanan Kürt Aydınlanması Alevi/Kızılbaş canların Ramazan Ayında yaptığı Kırklar aşkına Kobanî için dayanışma ziyaretinde sıcak bir kaynaşmaya dönüşüyor.

Göz alabildiğine uzanan kıraç ovanın ortasında Fırat’ı dizginleyen Birecik Barajındaki balıkçı dalyanları ve kıyıda Suriyeli mülteciler için “Devlet tarafından kurulmuş” bembeyaz çadır kent. Hemen bakış açımızdaki tepenin üzerinde üç bayrak ve taşlarla yazılmış YPG yazısı! Tepede sınırın diğer tarafını gözetleyen birkaç can! İki gecedir yollarda olmak ve bu sıcak ötesi hava zorlasa da tepeye çıktım! Tepedeki canlardan biri elindeki dürbünü verdi, birkaç ev ve evlerin çevresinde dolaşan karartılar. “IŞİD çeteleri bunlar abi!” diyor dürbünü bana veren can.

“Nöbet çadırlarında” ve çevrede dolaşan canların heyecanı, öz güveni bariz bir şekilde görülüyor. Yaklaşık 1 km. ilerde tank ve askerler var. Ama yerlerinde sabit duruyorlar. Nöbet noktasındaki canlarla hasbihal ettik. Açıklamamızı yaptık. Yakıcı güneş çok uzaklardaki tepelerin ufkuna inerken Urfa İl Başkanı Celalettin Ekmen Canın öncülüğünde “Akçakale’deki nöbet çadırına” gidiyoruz. Bozu şose yola düştük yine! Otobüsümüz devrildi devrilecek kadar sarsılarak yavaş ve zor ilerliyor! Çevrede fıstık ağacı tarlaları, irili ufaklı zeytinlikler ve kavurucu güneşin altında terk edilmiş gibi sessiz, hareketsiz köy görüntüsünü bozan çocukların gülücüklerini süsleyen zafer işaretleri! Bir “Karakol” ve avlunun giriş kapısında “Sınır namustur!” yazısı. Irkçı/İnkârcı zihniyet köylerimizi, ailelerimizi, akrabalarımızı yapay sınırla bölmüş ve bunun adını “Namus” koymuş. Bu yapay ve iğrenç “Namus” anlayışının yüz yıldır bize dayattığı, inkâra, asimilasyona, bölünmeye, yabancılaşmaya “Razı olun ve susun!” namussuzluğu Rojava Devrimi ile yıkılıyor! Rojava’da yaşamın tüm kutsallıklarına kast eden caniler devrimle oluşan yaşamı ortadan kaldırmak ve tekçiliği hâkim kılmak istiyorlar. Ama o devir bitti! Rojava yeni, çoğul, özgür ve özerk yaşamın projesidir.

‘Zafere kadar mücadeleye devam edeceğiz!’

Beşik gibi sallanan otobüsün ninnilerine kapılarak uyursan kan ter içinde uyanırsın tabi! Bizleri karşılayan canlar topluluğunun içinde Viranşehir Belediye Başkanı kadim dostum Emrullah Cin, milletvekilleri Kemal Aktaş ve İbrahim Ayhan da var. Çadırlara kadar yürüyüp az ilerdeki heyecanı görünce fark ettik ki buradaki manzara daha çarpıcı ve heyecan verici. Sınırın bu tarafındaki tepeye toplanmış yüzlerce insan, sınır tellerinin önünde 50/60 kişilik asker topluluğu ve tanklar, Rojava tarafında binlerce can!… Aradaki mesafe yaklaşık 1 km. Karşılıklı sloganlar, stranlar, sevgi selinin gidip gelen esintileri! Rüzgâr doğru estiğinde sesler anlaşılabiliyor. Sınırın diğer tarafındaki Rojavalı canlarda heyecanlı bir kümelenme görülüyor. Sıraya dizilip “Mayınlı bölgeye” kadar yürüyorlar. Mesafe biraz azaldı! Sıcaklığı heyecanı, sevgi selini, özgürlük aşkının çığlıklarını görmek ve yaşamak heyecan ötesi bir durum! Ellerindeki Kesk û Sor û Zer bayraklar ve Öcalan resimleri yakıcı sıcağı önüne katan esintiyle dalgalanıyor. Bir gün önce buradan “300 kişilik genç bir grup karşı tarafa geçmiş!” anlatanların yüzündeki tebessüm gözlerindeki ışığa karışıyor. Aniden Rojava tarafından iki kişi mayınlı denilen bölgeye girerek bize doğru gelmeye başlıyor. Askerler havaya birkaç el “Uyarı ateşi” açıyor! Ama dinleyen kim? Rojavalı iki genç canımız askerlerin arkasındaki sınır tellerine kadar geliyor. Kürtçe “Hoş geldiniz! Nasılsınız? Biz çok iyiyiz! Bizi merak etmeyin bu canilerin hakkından geleceğiz! Zafere kadar mücadeleye devam edeceğiz!” diyen gencin sesini, görüntüsünü, cesaretini, sıcaklığını yüreğimin içine nakş ettim!…

Aleviler olarak tarihimiz zulüm ve katliama karşı direnişin destanıdır. Madımak’tan Kerbela’ya, Roboski’den Maraş’a, Çorum’dan Kobanê’ye, Dersim’den Rojava’ya kadar yaşanan tarihte mazlum biziz. Rojava direnişinde zulüm ve katliam yenilecek Halklar ve inanç grupları eşit, özgür ve özerk olacak. Bu mücadeleye güç katmak ve “Bu mücadele bizim mücadelemizdir”. Rojava/Kobani sınırına gittik. Çok da iyi ettik bu tarihi buluşmanın etkisi ilerde görülecek kanısındayım.

*16 Temmuz günü kaleme alınmıştır

EN SON EKLENENLER