Şengal katliamı ve Aleviler

alevi-ezidiALİ HAYDAR KAYTAN

Çağdaş firavuni bir sistem olan küresel kapitalizm, içinde debelendiği kaos ortamında tam bir Deccal kesiliyor. Ortadoğu bu sapkın sistemin kötülükte sınır tanımayan karakterini en vahşi biçimde sergilediği bir mekana dönüşüyor. En çok da azınlık diye tabir edilen etnik ve dinsel topluluklar bu canavarın kıyamet belirtisi eylemlerine hedef oluyor. Êzidî Kürtler, Aleviler, Süryaniler, Şebekler, Kakailer, Yarsanlar gibi farklı kültür ve inanç grupları deyim yerindeyse kan banyosundan geçiriliyor. Sanal aleme yansıtılan katliam görüntüleri sürü toplum ve bireylerini oldukça eğlendiriyor. Kesik insan başıyla oynanan mini futbol maçı tıklatma rekoru kırıyor. Yeni Kerbela denemeleri artık yüreklerde acıya yol açmıyor, neredeyse benzer katliamları yinelemeye yöneltiyor.

Êzidî Kürtlerinin maruz bırakıldıkları vahşet 1938’de Dersim’de Alevi Kürtler üzerinde uygulanan jenosidi akla getiriyor. 2014 yılının Şengal’i ile 1938’in Dersim’inde tanık olduğumuz manzara nerdeyse aynı. Dersim Kürtleri de Şengalli soydaşları gibi kıyımdan kurtulmak için dağlara sığınmışlardı. Can almak üzere peşlerine düşenler tüm varlıklarına el koymuşlar, her şeylerini talan etmişler, köylerini harabeye çevirmişlerdi. Sürek avını andıran bu harekat esnasında ele geçirilenler ayrım yapılmaksızın kurşuna dizilmişlerdi. Dersim Kürtlerinin ‘tertele’ adını verdikleri resmi adıyla ‘Sel Harekatı’nda on binlerce insan yok edildi. Şengal’in Koço köyündeki katliama benzer pek çok katliam gerçekleştirildi. Birçok aşiret, kabile ve ailenin soyu kurutuldu.

Dersim Şengal’den daha talihsizdi. Ağır tecrit koşullarında tutuluyordu ve yardımına koşabilecek kimsesi yoktu. Harekat öncesinde aşiretler devletin oyunlarına kanmışlar, silahlarını devlete teslim etmişlerdi. Bu yüzden hayatta kalmak isteyenlerin dağlara sığınmaktan başka çareleri bulunmuyordu. Öz savunmadan yoksunluğun ve devlete güvenmenin bedeli son derece ağır oldu. Aşiretler bu gerçeği çok geç fark etmişlerdi. İçlerinde silahlarını devlete teslim ettikleri gün bu toprakların kendilerine küstüğünü söyleyenler bile vardı. Silahsızlanma celladın işini epeyce kolaylaştırmış, ‘kök kazıma’ ameliyesinin kusursuz gerçekleşmesini sağlamıştı.

Şengal de Dersim’dekine benzer hedeflere yönelen insanlık dışı bir saldırıya maruz kaldı. IŞİD çeteleri Şengal’e bağlı pek çok köyde ağır katliamlar yaptılar. Erkekleri topluca kurşuna dizdiler. Kadınları, genç kızları ve çocukları ganimet olarak alıp götürdüler. Savunmasız yüz binin üzerindeki Êzidî Kürt, dağa sığındı. Soydaşlarının yardımına YPG gerillaları koştu. Öncelikle ağzı kanlı sırtlan sürüsünden farksız IŞİD çetelerine karşı halkın can güvenliğini sağladı. Ardından çeteleri püskürterek açtığı koridordan insan üstü bir çabayla dağdaki halkı Rojava’ya aktarmayı başardı. Böylece en azından katliamcıların amaçlarına ulaşmalarını engelledi.

Yaşadığı tarifsiz acılara rağmen Şengal gençliği hızla toparlandı ve daha katliamın başında Şengal Direniş Birlikleri biçiminde bir öz savunma gücü kurduğunu ilan etti. Kuşkusuz böylesi bir gücün varlığı çok önceden gerekliydi. Ama devlet olmanın halkı silahsızlandırmaktan geçtiğini iyi bilen KDP ve Federe Devlet oluşumu, halkın olası saldırılara karşı öz savunma tedbirleri almasını engelledi. Bu doğrultuda bir çalışma yürütmek için alana giden devrimcileri tutukladı ve bu yönlü girişimleri boşa çıkardı. ‘Egemenliği başka bir silahlı güçle paylaşmama’ ilkesine bağlılık adına halkı katliamlara açık hale getirdi. Katliam başladığında ise tek bir mermi bile sıkmadan silahlı güçlerini geri çekip Êzidî halkımızın bilinen trajediyi yaşamasına neden oldu.

Öz savunma doğrudan varoluş gerçeğine bağlı toplumsal bir haktır. Canlılar aleminde öz savunma mekanizmasından yoksun hiçbir varlık yoktur. Hiçbir devlet biçimi ulus-devlet kadar toplumu bu haktan mahrum bırakmamıştır. Bu anlamda ulus-devlet gücünü esasen kendi savunma sistemini geliştirememiş örgütsüz toplumdan alır. Öz savunmasını geliştirememiş hiçbir toplum, ne denli örgütlü olursa olsun, varlığına yönelen saldırılara layıkıyla karşı koyamaz. Dolayısıyla farklı her etnik ve dinsel topluluğun varlığını koruyabilmesi için kendi öz savunma sistemini geliştirmesi kaçınılmazdır. Başka bir deyişle öz savunmasına önem vermeyen bir toplum özgür yaşama ihanet sürecine girmiş demektir. Kabul edilemez olan da budur.

Êzidî Kürtlere yaşatılanlar en çok da genelde Alevileri, özelde Kürt Alevilerini kendi gerçeklikleri üzerinde yoğunlaşmaya yöneltmelidir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Alevilere yönelik kirli politikalar ve ötekileştirme yaklaşımları ortadadır. Êzidîleri inançlarından vazgeçirip Müslümanlaştırma, bunu kabul etmediklerinde ise katliama tabi tutma bir bakıma özellikle Alevi Kürtlere de dayatılmaktadır. Devlet Kürtler gibi Alevileri de yok saymakta, kimlik ve inanç kırımından geçirmek istemektedir. Aleviler kendi kimliklerine mutlaka sahip çıkmalı, Êzidî halkımızın sergilediği dik duruşu gösterebilmelidir. Değişik güçlerin Aleviler üzerindeki oyunlarına karşı uyanık olmalı, örgütlü duruşu ve direnişiyle bu oyunları boşa çıkarmalıdır.

Esas olarak Dersim’deki Alevi halkımız Êzidî Kürtlerin trajedisi karşısında en yüksek duyarlılığı göstermekle yükümlüdür. Her iki halk grubunun kaderi birbirine oldukça benzemektedir. Her ikisinin inançları arasında da yakın bağlar ve ciddi benzerlikler söz konusudur. Tıpkı Dersimlilerde olduğu gibi Êzidî halkına da dünyanın dört bir yanına savrulma dayatılmaktadır. Dersim halkı bu konuda üzerine düşeni yapmalı, Êzidîlerin yardımına koşmalı, Kuzey Kürdistan’a geçen bu halkın bir kesimini Dersim’de ağırlamayı bilmelidir. Sembolik bile olsa, Dersim’in bu konuda bazı adımlar atması, demokratik ulus bilincinin yükselmesinde büyük rol oynayacaktır.

Dersim merkez ve ilçelerinde birçok köy boştur. Sahiplerinden de icazet alınarak bu köyler Êzidî halkın yerleşimine uygun hale getirilebilir. Kurtarılmayı bekleyen topraklarına dönünceye kadar bu insanlarımız bu köylerde ağırlanabilir. Belediye böylesi bir çalışmada öncü rol oynayabilir. Alevi inancı böylesi bir dayanışma için gerekli olan her şeyi bağrında barındırmaktadır. Gerçek dostluk ve dayanışma felaket anlarında belli olur. Dersim halkı felakete uğrayan Êzidî halkımızı yalnız bırakmamalıdır. Tüm Aleviler hakeza!

21.08.2014

EN SON EKLENENLER