İŞİD günümüzün hizbulkontrasıdır

ALİ ÖZCAN

Ülkenin en karanlık yıları olan 1990 ile 2000 yılları arasında devlet tarafından kurdurulmuş, 2000’den fazla Kürt yurtseveri, aydın ve din adamını öldüren paramiliter bir örgüttü Hizbullah.

Ajandasında ise radikal sunni bir şeriat getirmek olan bu kanlı örgütün niyeti , başta Aleviler olmak üzere bütün sunni olmayan toplumları haritadan silmekti.

Bu niyet aslında devletin niyetiyle de örtüşüyordu. Dersim’den başlayarak, Maraş, Sivas ve buna benzer Alevi kıyımlarını düşünürsek, devletle Hizbullah arasındaki niyet kardeşliğini anlamak zor değil aslında.

Bu nedenle devlet silah ve para ile finanse etti Hizbullahı.

Alan hakimiyeti amacıyla kendisinin dışında her kesimden insanı ya domuz bağıyla ya da arkadan usulca yaklaşıp kafalarına sıkarak katleden bu kanlı örgüt için sadece kendileri müslümandı geri kalanlar ise yok edilmesi gereken “kafirlerdi”.

Vedat Aydın, gecenin bir yerinde evinden alınıp öldürülmesi üzerine bile devlet “Hizbullah diye bir örgüt yoktur” diyerek kendi paramiliter örgütünü ısrarla gizliyordu.
Bu kol kanat germe durumu daha çok Kürt özgürlük hareketini boğmak, Kürtleri mücadeleden alıkoymak içindi.

Ne varki; Hizbullah, gerek ideolojik duruşu, gerekse de kendisine taban yaratmak aamacıyla, yelpazenin bir yanında bulunan Uğur Mumcu’yu arabasına bomba koyarak, diğer yanda ise müslüman yazar olan Gonca Kuriş’i domuz bağıyla bağlayıp öldürdü.

Ancak devlet bunları sorun yapmadı.

Öyle ki “Hizbulkontra” da denen bu örgüt, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan’ı çok planlı bir eylemle öldürmesine karşın devlet, hedef şaşırtmak için değişik örgütlere işaret etmekte sakınca görmedi.

Kürtlerle mücadele etmek üzerine kurulmuş Hizbullah örgütünün tek koşulu Şeriat hükümlerini bu coğrafyaya hakim kılmaktı ve devlet bu koşulu Kürtlere zarar vermek uğruna kabul etti.

Bu tüyler ürperten cinayetleri işleyen örgüt, devlete yönelince ve daha da önemlisi devlete, “MİT- Hizbullah ilişkisini deşifre edeceğini” söyleyince, devletin etekleri tutuştu ve bir gecede bu kanlı örgüt bitirildi.

Kısacası devlet; inançları ve duyguları kendi çıkarları için kullandı. Diğer yandan ise, şeriat heveslileri de devleti kullanarak iktidar olmaya niyetlendi. Ne varki bu alışverişte kazanan devlet oldu. Şeriat heveslilerini çok iyi kullandı.

O kanlı yıllarda ülkenin içinde yaşanan bu al-ver oyunundaki pozisyonuyla Hizbulkontra’ya gözatınca, bugünün ortadoğusunu kana bulayan ve sunni şeriat iddiasıyla Alevilere, Ezidiler, Kürtlere ve Türkmenlere yönelen IŞİD’i anlamak daha kolay olmakta.

Kendi dinamiğiyle kurulmamış ve efendileri Emperyalistlerin ve Ortadoğuda sunni eksenli bir coğrafya yaratmak isteyen Türkiyenin, Suudilerin ve Katarın tanklarla ve ağır silahlarla donattığı bu eli kanlı örgüt Hizbulkontra gibi esas işinin Kürtlerle mücadele etmek olduğunu düşününce tarihin tekkerrür ettiğini görüyoruz.

Bir De-ja-vu yaşanıyor sanki.

Yine insanın aklının alamadığı vahşi yöntemler, yine efendilerinin silahları ve yine şeriat hevesleri.

Ne var ki; IŞİD’in kendi ajandası, çıkarları ve politik hesapları var.Gerek Amerikan’ın Afgan mücahit gruplarıyla gerekse Türkiye’nin Hizbullah’la kurduğu ilişkide görüldüğü üzere IŞİD’de kontrolden çıkarak silahlarını sponsorlarına da yöneltti.

Ve efendileri de bu maşa örgütü bitirmek için son kullanma tarihini bekliyorlar.

Ne varki Hizbullah- Devlet alışverişinde nasıl ki efendiler karlı çıktı. Bu oyunda da efendiler karlı çıkacaktır.

Olan Kürt halkına, Ortadoğunun mazlum halklarına, Alevilere, Ezidilere ve Hıristiyanlara olacaktır.

Ama tek farkla; artık ötekiler yanyana, Aleviler, emekçiler, sosyalistler sınırda Kobani özelinde, her inancın özgürce yaşadığı Rojavanın yönelecek IŞİD saldırılarına karşı tetikte.

Yenilen IŞİD ve efendileri olacaktır.

Bu böyle biline.

EN SON EKLENENLER