Alevi kurumlarından sert açıklama “Bu miting yapılacaktır!”

HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI VE ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ’NDEN

TÜM ŞUBELERİMİZE, ALEVİ ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE, BASINA VE KAMUOYUNA

12 EKİM 2014 ANKARA MİTİNGİ’YLE İLGİLİ ZORUNLU AÇIKLAMA

Bu miting yapılacaktır!

Baştan beri üç Alevi örgütünce (Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı –HBVAKV, Alevi Kültür Dernekleri-AKD ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği-PSAKD) hazırlıkları yürütülen ve adı geçen örgütlerin zorunlu din dersine, eğitimin dinselleştirilmesine, eğitimde hak ihlallerine karşı başlattıkları yürüyüşlerin sonunda, 12 Ekim 2014 tarihinde Ankara’da yapılması planlanan mitingin yapılacağı tarih yaklaştıkça, kamuoyunda mitingin ertelendiği, iptal edildiği gibi söylentiler dolaşıma sokulmuştur. Bu, söylentiler eğer bir kara propaganda ürünü değilse, söylenti kaynaklarının niyeti ne olursa olsun, açıktır ki mitinge gölge düşürmeye, mümkünse yaptırmamaya ve bunun da başarılamadığı yerde mitinge katılımı olabildiğince zayıflatmaya ve bu yolla kurumlarımızı kamuoyu nezdinde küçük düşürmeye, saygınlığını zedelemeye ve bir bütün olarak Alevi hareketine sokakları kapatarak pasifize ve saf dışı etmeye yönelik olduğuna ilişkin kuşku yoktur!

Kamuoyuyla açıkça paylaşmak isteriz ki miting tarihi yaklaştıkça, son iki haftadır HBVAKV ve AKD genel başkanlarına yönelik tehdit telefonları giderek sıklaşmış, nihayet tehdit mektupları gönderilmeye başlanmıştır. Tehditler artarken, aynı zamanda gizli-açık, dost-düşman kimi kaynaklardan; yapılacak mitingin büyük bir provokasyonla kana bulanacağı, mitingin yeni bir Sivas katliamı için vesile yapılacağı, mitinge gelecek kitlenin can güvenliğinin kesinlikle olmadığı, bu nedenlerle mitingin kesinlikle yapılmaması gerektiği, iptal edilmiyorsa en azından ertelenmesinin zorunlu olduğu biçiminde telkinler ve doğrudan-dolaylı baskılar, mitingi organize eden üç kurumun temsilcilerine de yönelmiştir. Mitingi düzenleyen kurumlar olarak çok çeşitli kaynaklardan gelen her tür bilgi ve duyumu, elimizdeki tüm olanakları seferber ederek, hak ettiği ciddiyet içinde değerlendirdik. Bu tartışma ve değerlendirme süreci içindeyken, henüz Bingöl Emniyet Müdürü’ne yönelik suikast, Gaziantep’te Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı mahalleye yönelik linç ve katliam girişimi gibi ihmal ve göz ardı edilemez kaygıları büyüten eşikler aşılmamışken, PSAKD güvenlik gerekçesiyle mitingten çekilmeye karar vermiştir.

Özellikle PSAKD’nin güvenlik gerekçesine sığınarak miting organizasyonundan çekildiğini beyan etmesiyle mitingin iptal edildiği, ertelendiği biçimindeki bu kara propagandaya hız verilmiş, PSAKD kendi şubelerinin mitinge katılmaması için mitingin iptali ya da ertelenmesi gibi bir durum söz konusu olmadığı halde, mitingin ertelendiği duyurusu yapmıştır. Dahası, özellikle bir önceki yönetim döneminden başlayarak bu dönemde de sürdürülen bir anlayışla, siyaseten içi tümüyle boşaltılan, demokratik Alevi hareketinin Muharrem iftarları ucubesi gibi kırmızı çizgilerini açıkça ihlal eden, sözde Alevi örgütlerinin birliği adına, Tuzluçayır cami-cemevi ucubesini polis-cemaat-hükümet işbirliğiyle halkımızın canı pahasına dayattığı bile unutturulmaya çalışılan İzzettin Doğan’ın Alevilere karşı işlediği suçlarla yüklü tarihini temize çekmeye uğraşan, Doğan’ın kuyruğuna takılarak Avrupa’da ve ülkemizde onu Alevi kitleler nezdinde parlatmayı biricik iş edinen, Sivas Katliamı karşısında bir gün bile Madımak’ın adını ağzına almamış, Madımak’ın önünde görülmemiş Doğan örgütlerine bütün kürsüleri açarken Avrupa Alevi örgütlülüğüne konuşma hakkı bile tanımayan, baştan beri mitingi düzenleyici kurumlar olarak bizleri etkisiz hale getirmeye çalışarak ele geçirmeye çalışan, bunu başaramadığı ölçüde de mitingi engellemeye yönelen ABF (Alevi Bektaşi Federasyonu ve en büyük iki bileşeninden biri PSAKD’dir) devreye girerek kurumlarımızın şubelerine mitingin ertelendiği, iptal edildiği yolunda gerçek dışı duyurular yaparak mitinge katılımın önünü kesmeye çalışmıştır.

PSAKD mitingten çekilme kararını kamuoyuna duyururken bile olası katılımcıların kafasını karıştıracak şekilde “12 Ekimde Ankara’da yapılacak bir mitingle sonlandıracağımız yürüyüşümüz, ülkemizde yaşanan son gelişmelerde göz önünde bulundurularak ileriki bir zamana ertelenmiştir” ibaresine yer vermekten kaçınmamış, hemen ardından da “Yürüyüşü birlikte planladığımız diğer kurumlarımız ile mevcut süreci yorumlama ve yapılacaklar konusunda meydana gelen görüş ayrılığımız neticesinde diğer kurumlarımız mitinge devam kararı almışlardır” demektedirler. PSAKD diğer kurumların mitingi yapacağını söylüyorsa, kendilerinin ertelendiğini duyurduğu hangi mitingtir? Yok, ertelediklerini beyan ettikleri miting bu mitingse, biz, diğer kurumların yapacağı hangi mitingtir? Mitingten çekilerek kendi tabanında da büyük bir hayal kırıklığı ve öfke yaratan PSAKD, en azından kendi örgütlülüğüne karşı, elbette bu basit sorunun yanıtını vermekle yükümlüdür! Ayrıca eminiz ki, mitingin resmi prosedürü tamamlandığı anda, Ankara Emniyeti’ne dilekçe vererek mitingin içinde yer almadığını ve olası gelişmelerden sorumlu olmayacağını beyan PSADK, bu dilekçesinin bir örneğini de kamuoyuyla paylaşacaktır!

Mitingin yeni bir Sivas katliamına yol açacağı iddialarıyla daha baştan travmatize edilmesi, mitingin hiç de güvenli olmadığı yönündeki telkin ve baskıların çoğalması, ülkemiz sokaklarının ipi devletin ve hükümetin elinde olan çete saldırılarıyla kan gölüne çevrilmesi ve PSAKD’nin güvenlik gerekçesiyle mitingten çekilmesi birleşince açıktır ki herkesin kafasında güvenlik kaygıları başlı başına bir soru işareti olarak öne çıkmıştır. PSAKD de işte bu soru işaretine kendince bir yanıt vermiştir: Çekilme! Bu kararı ve bunu duyurma biçimiyle de en başta PSAKD mitingin provokasyona açık, güvenliksiz ve tehlikeli olduğunu kamuoyu nezdinde onaylamış ve ilan etmiştir! PSAKD, her ne kadar bizim de saygı duyduğumuz mücadele tarihine atıf yaparak “ülkemizi ve halklarımızı bir savaş ortamından ve devlet teröründen korumak temelinde tüm demokrasi güçleri ile bir karşı duruşu örgütlemek üzere girişimlerde bulunmaya” başladığını duyursa da, belli ki bu girişiminin ilk örneği meydanları hükümet ve devlet destekli çetelere, onların kanlı eylemlerine terk etmek, Alevileri evlerinde oturmaya çağırmak olmuştur!

Sokakları kan gölüne çevirenler, ülkemizi iç şavaş provalarına sokanlar, demokratik haklarını kullanarak sokağa çıkan Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, dindarlar, dinsizler, kadınlar, erkekler, çocuklar, yaşlılar değildir! Tüm bölgemiz için büyük bir dramın yaşandığı Kobane için, kameraların karşısına geçip “Kobane düştü düşecek” diye ellerini ovuşturanlar kimlerse, “misliyle karşılık görecekler” diyerek kendisinin bir siyasetçi ve devlet adamı, sorumluluğunun da yurttaşa karşı olduğunu unutarak tüm halkı şiddetle rehin alıp tehdit etmeye kalkanlar kimlerse, sorgusuz sualsiz karanlık operasyonlarla insanları katledip “iki saatte cezalandırdık” diyenler kimlerse; işte onlardır sokakları kan gölüne çevirenler! Tam bu ortamda Sivas travmasını bütün Alevilere, bütün topluluklara yayarak Alevileri sokaktan evlerine çağıran zihniyet açıktır ki kendi mücadeleci tarihinden söz etmeye en az hakkı olan zihniyettir! Kimse unutmamalıdır ki bu tarih kimsenin hovardaca saçıp savurabileceği babasından kalmış sermayesi değildir! Tarih bu; tam da böyle büyük karar ve kırılma anlarında, vezir de eder, rezil de! Ve tarih, tam da şimdi, bizleri büyük bir sorumlulukla karşı karşıya bırakmıştır!

Tam bu tarihsel anda herkes kendine sormalıdır: Bugün ülkemizde bin hücresi olduğunu açıkça ilan ederek, arkasında büyük bir tarihsel mirası taşıyan koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni açıkça tehdit eden, adına IŞİD denilen katiller sürüsü bu bin hücreye nereden ve nasıl eleman devşirmektedir? Tüm dünyada, en başta tüm Sünni Müslümanları Müslümanlığından utandırarak, dünya karşısında başını yerden kaldıramaz hale getirip utanç içinde bırakan bu caniler güruhu ve onların yerli işbirlikçileri gökten zembille mi inmiştir? “Çocuktan katil yaratan” bu karanlık neyin eseridir; bu karanlık, en başta eğer tüm bir toplumsal hayatı devletluların çıkarları doğrultusunda sözüm ona dinselleştiren zorunlu dinsel eğitimin, hukuksuzluğu uluslar arası mahkemelerce tüm dünyaya ilan edilen dersleriyle, sözde seçmeli özde zorunlu kılınan dizi dizi din dersleriyle, okullarda küçücük çocukların başının örtülmeye zorlanmasıyla, anaokullarından camilere bebek yaşta çocukları taşıyan eğitim sisteminin değilse neyin eseridir bu karanlık? Dün Irak’ta, Suriye’de vahşi katliamlara imza atmış, bölgemizin kadim halklarına karşı acımasız cinayetlerin sorumluluğunu üstlenmiş bu ve benzeri örgütlerin yarattığı karanlık kimin eseridir? Kobanede’de, Rojava’da Kürt, Ermeni, Ezidi, Türkmen, Alevi, Şii… kim varsa tümünü katliamla tehdit eden bu karanlığa giden yol neyin taşlarıyla döşenmiştir; en başta eğitimin değilse? Hatırlansın: 4+4+4 sistemi kimden alındı, selefi Suudi Krallığından değil mi? Öyleyse bugün Kobane’yi savunmak nasıl ki yalnızca komşumuzu, akrabamızı, kardeşimizi, dostumuzu, yoldaşımızı savunmak değilse, bu karanlığa karşı çıkmak da yalnızca Alevilerin sorunu değildir! Artık bu miting yalnızca Alevilerin mitingi değildir. Bu nedenle de hiç kimsenin sokakları devletin ve hükümetin bir işaretiyle kan gölüne çeviren çetelere terk edip, bu ülkenin onurlu tüm insanları gibi barıştan, birlikte yaşamaktan ve demokratik hakların genişletilmesinden yana olan, şiddetle uzak ara ilgisiz Alevileri evlerine kapatmaya hakkı yoktur! Sokaklar ve meydanlar katliamcı çetelerin değil, bu ülkenin en demokratik temel haklarını kullanan, vicdanlı, onur sahibi yurttaşlarınındır!

Öyleyse bu miting yapılacaktır!

Mitingin düzenleyicileri olarak bizler dosta düşmana ilan ederiz ki mitinge gelmeyi düşünen, gelebilecek, gelecek her bir canımızın bir saç teli bile bizler için değer biçilemez! Mevcut gelişmeler karşısında ne hükümete, ne herhangi bir devlet kurumuna güveniyoruz! Çetelerin saldırıları ve mitingimiz hakkında dedikodu çarkları dönerken, Alevi topluluklar Sivas tehdidi ve travmasıyla evlerine çekilmeye zorlanırken bu mitingin tümüyle güvenliksiz olduğunu ilan ediyoruz! Bu güvenliksizliğin ve yine şimdiden ilan ediyoruz ki, miting meydanında düşünmek bile istemediğimiz en küçük bir provokasyonun gerçek sorumlusu, demokratik haklarını demokratik usüller içinde kullanan yurttaşlarını koruma görevini tümüyle terk ederek yurttaşını düşmanlaştıran devlet, hükümet ve onların kurumları, kişileri olacaktır! Ancak devletin ve hükümetin sorumluluğunu işaret etmek, bizlerin muhtemel riskleri, tehlikeleri gözetmeyeceğimiz, gözetmediğimiz anlamına gelmez! Biz, miting kararlılığını sürdüren kurumlar olarak dostlarımızın, canlarımızın sırtından ucuz kahramanlığa soyunmayı reddederiz! Bu nedenle bizler, HBVAKV ve AKD olarak, tüm şubelerimizi, tüm üyelerimizi mitinge katılıp katılmamak konusunda serbest bırakıyoruz! Kimse adına onun yerine geçip sorumluluk üstlenmiyoruz! Aynı şekilde, mitingimize destek vereceğini söyleyen tüm dost örgütlenmelere, inisiyatiflere yönelik destek ve katılım çağrımızı geri çekiyoruz! Mitingimizle ilgili olarak Kendi üyeleri ya da bileşenlerine yönelik olarak yapacakları her tür çağrı ilgililerin kendi sorumluluğundadır.

Ancak ister iki kişi, ister iki yüz, ister iki yüz bin… Bizler o meydanda, o saatte olacağız; bembeyaz flamalarımızla, bayraklarımızla, sözcüklerimizle, şarkılarımızla Sıhhıye’de olacağız; inat ettiğimiz için değil, bu miting artık yalnızca Alevilerin mitingi olmaktan çıktığı için…Yalnızca bembeyaz flamalarımızla: Bu miting baştan beri karanlığa karşı aydınlığın savunusu olduğu içindir ki…bu miting katliamcılara, asimilasyonist zihniyete karşı demokratik bir birlikteliğin haykırılması ve bunun en temel şartının mevcut eğitiminin sistemine yalnızca din dersleriyle değil, tüm boyutlarıyla karşı çıkılması gerektirdiği içindir ki…IŞİD karanlığına karşı beyaz bayrakların, eğitimde yeni bir başlangıç için beyaz sayfaların, bağırıp çağırmayı höykürmeyi haklılık sayanlara karşı beyaz suskunluğun, ülkemizde,bölgemizde kanı canice dökülen tüm kardeşlerimiz için beyazlara bürünmüş bir saygının mitingi olacaktır; biz tarihten silinsek de yenilmez umudun ve ortaklaşalığın mitingi!

Tekrar ederek vurguluyoruz bizler iki kişiyle de olsa, iki bin kişiyle de olsa, beyaz flamalarımızla sokakta, miting meydanında yerimizi alacağız!

Öyleyse bu miting yapılacaktır!

Tüm şubelerimize, Alevi örgütlülüğünün bütün bileşenlerine ve mitingimize destek olan tüm kurumlara ve inisiyatiflere sesleniyoruz: Karşı karşıya olduğumuz bu özel durum ve özel gündem nedeniyle, mitingimize hiçbir bayrak ve flama, biz düzenleyici kurumların bayrak ve flamaları dahil, hiçbir pankart, afiş, poster kabul edilmeyecektir. Mitingimize katılan her canımıza meydan girişinde beyaz flamalar kurumlarımızca sağlanarak dağıtılacaktır. Bu nedenle mitinge katılacak olanların, en başta kendi üyelerimiz olmak üzere, kendi şubelerimizin bayrak ve flamaları ya da pankartlarıyla da olsa miting alanına gelmemelerini; kurumlarımızın dışındaki inisiyatiflerin aynı şekilde, pankartsız, bayraksız, flamasız olarak gelmesini bekliyoruz! Bembeyaz flamalarımız: Çetelere karşı, IŞİD karanlığına karşı, katliamlara karşı, Kobane’deki, İstanbul’daki, Antep’te, Adana’da, Dersim’de, Rize’de… dünya nereden kanıyorsa oradaki dostlarımızla barışın büyük beyaz gelincik tarlasında hemhal olmak için! Bembeyaz çünkü Kobane kan ağlıyorken sokakları kanın kırmızısına değil, barışın beyazına boyamak için! Kerbela’nın matemiyle yoğurulmuş biz Aleviler, yas-ı matemin yaklaştığı bugünlerde evlerimizin kapılarını kapatıp devletin bir parmağıyla sokağa fırlayan palalı çetecilerin kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz!

Öyleyse bu miting yapılacaktır!

Bu miting sessizce değil ama sessizlikle yapılacaktır! Sessizliğimizle barışın gök gürültüsünü dosta düşmana duyurmak için! Bu nedenle mitingimizde hiçbir slogan, hiçbir zılgıt atılmayacak; hiçbir biçimde haykırışlara, çığlıklara, alkışlara yer olmayacaktır! Bu mitingte hiçbir gösterişe, boy göstermeye, kürsüden ve sokaktan rant devşirmeye kesinlikle yer verilmeyecektir. Bu nedenle, kürsüde de, mitingin sorumluluğunu üstlenen iki kurumun logolarının yer aldığı büyük beyaz bayraklarımız dışında da hiçbir şeye yer verilmeyecektir. Aynı şekilde, kürsü üstünde çok çeşitli amaçlarla fotoğraf vermek için itişen bir kalabalığa da mitingimizde yer yoktur! Kürsü, yalnızca sunucuya, bir organizasyon görevlisine ve konuşma sırası gelen konuşmacıya açıktır! Konuşmacılarımız bile, konuşma sırası gelmeden kürsüde bulunmayacaktır!

Mitingimiz ne yazık ki tümüyle provokasyona ve her tür güvenlik tehdidine açık hale getirildiği içindir ki Gar meydanında toplanılarak miting alanına yapılacak olan yürüyüşümüz de iptal edilmiştir! Artık şehrimizin bütün meydanları, bütün sokakları toplanma alanıdır! Her sokaktan, her mahalleden, her ilçeden ve şehirden, herkes dilediği gibi, salına salına, yürüye yürüye, dilediği araçla doğrudan miting meydanımız olan Sıhhiye’de bir araya gelecektir! Bilindiği gibi, mitingimiz saat 12:00’da başlayacaktır. Mitinge katılacak olan tüm canlarımızın en geç saat 11:00’dan itibaren meydanda toplanmaya başlaması yerinde olacaktır!

Bu miting bir ilke imza atacaktır! 12 Ekim’de, Ankara Sıhhıye Meydanı’nda evimiz oturur gibi oturmaya geliyoruz! Sokaklar, meydanlar, caddeler Türkü, Kürdü, Ermenisi, Çerkezi, Gürcüsü, Romanı, Arabıyla; müslimi, gayrı-müslimi, dinlisi, dinsizi, kadını, erkeği, yaşlısı genciyle, saydığımız sayamadığımız kim varsa onurlu insanlarındır! Meydanların evimiz olduğunu, çetelerin kanlı saldırılarının, tehdit ve şantajların, kanlı tarih sayfalarının bizi evimizden çıkarmaya yetmeceğini dosta düşmana göstermek için, mitingimizin başladığı saat 12:00’den itibaren mitingimize katılan tüm canları oturmaya davet ediyoruz! Mitingimiz başladıktan sonra görevliler ve gözbebeğimiz çocuklarımız ile onlara eşlik etmek durumunda olan ebeveynleri dışında, hiç kimse miting alanında hareket halinde ve ayakta olmayacak, miting sonuna kadar, herkes olduğu yere oturarak sokakların evimiz olduğunu bir kez daha dosta düşmana haykıracağız! Şunu herkes bilsin: Aleviler buradadır, Aleviler hiçbir yere gitmeyecektir! Dünyanın tüm sokakları onurlu Alevilerin evidir! Bu sokaklardan Alevileri düşmanın ne kirli ataları sökebildi, ne de şimdi kanlı tarihleriyle övünerek bunu gözümüze sokmaya kalkanların elleri kanlı torunları bunu başarabilecek!

Öyleyse bu miting yapılacaktır!

Mitingimiz belki dünyanın en küçük, tarihimizin en düşük katılımlı mitingi olacaktır! Bir tek insanımızın canı yanacaksa, biz alay edilmeyi, küçümsenmeyi göze alıyoruz ve bunu göğüslemeye hazırız! Mitingi iptal ederek evlerimizin kapısını çekip oturmaktansa, evlerimizin kapılarında çarpı işaretleri, hilal işaretleri görmeyi beklemektense sokakta, meydanda aşağılanmayı ve alay edilmeyi göze alıyoruz! Tam bu kanlı günlerde Alevileri evlerine çağıranların, giderek ağırlaşan ülke ve bölge gündemi karşısında bir daha aynı Alevileri hangi yüzle sokağa çağırmaya cesaret edebileceklerini de onların hanesine soru olarak düşüyoruz! Yukarıda açıkladığımız gerekçeler çerçevesinde, kurumlarımızın hiçbir kuşkusu yoktur ki her bir Alevi canımız, her bir örgütümüz, Alevi örgütlülüğünün her bir bileşeni, gönlümüzün bir olduğu her bir dostumuz, kendi ipini kimsenin eline vermeden, kendi boynunu kimseye kırdırmadan, kendi aklının, vicdanının, muhakemesinin gereğini, kendisine yakıştırdığı neyse onun gereğini yapacaktır! Kim, neyi seçerse seçsin, biz orada olacağız! Gönül kalsın, yol kalmasın! Çünkü yol cümleden uludur! Cümle, bazen bir kişide tecelli eder, bazen bir milyon kişide! Bir kişi de olsak o meydandayız. Çünkü bugün bölgede ve ülkemizde çocuklarımız an be an katledilirken, ulu olan yolumuz Sıhhıye Meydanı’ndan geçmektedir; evlerimizin salonlarından değil!

Medet, Mürvet ya Ali!

Rehberimiz Şah-ı Merdan, Şah-ı Necef, Şir-i Yezdan, ya Ali

Gözcümüz bekçimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli,

Yardımcımız Bozatlı Hızır,

Şu dağların sahibi Bava Düzgin

Demine, devranına Hü! Cümlenin yolu açık olsun!

HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR ALEVİ KÜLTÜR VAKFI ADINA DERNEKLERİ ADINA

ERCAN GEÇMEZ – DOĞAN DEMİR

 

EN SON EKLENENLER