Zaman utanmaktan yorgundu Maraş’ta

AHMET BAKIR

Alınmış, bir karardır, ince ince örülmüş bir katliamdır Maraş.

Cia’nın, kontrgerillayı ve sivil faşist örgütleri kullanarak yarattığı bir parçala, yok et ve yönet politikasıdır Maraş.

Gözü dönmüş bir faşizmin bu topraklarda yaşattığı ve kendini en çıplak haliyle tanıttığı bir saldırıdır.

Savunmasız, silahsız ama öteki olan herkesin düşman görülüp, imha edilmesidir yani.

Küçücük bedenlerin gözlerinin oyulması, bu geleneğin ne kadar vahşi ve yeryüzünde başkada bir örneğinin olmadığının kanıtıdır.

Maraş bu kanlı katliama aylar önce hazırlanır, önce Alevi Kürtlerin (ki siyaseten hepsi solda duruyorlardı) yaşadıkları mahallelerde görevli olduklarını ifade eden bazı kişilerin kapıları kırmızı boya ile işaretlemeleriyle start alır.

“Güneş Ne zaman Doğacak” adlı filmin gösterildiği sinemada 19 Aralık Günü tesiri az bir maddenin patlamasıyla bir tahrik başlar.

Sonradan öğrenilir bu sinsi planın sorumlularının faşistler olduğu!

Böylece fitili ateşlenir bu yüzyılın utancı olan katliamın!

 

Katliamı gerçekleştirenler, kadınlara tecavüz ederler, hamile kadınların karınlarını deşerler, kundaktaki çocukları boğazlarlar, kadınların memelerini keserler. Çocukları gözlerinden şişlerler, insanları baltalarla saldırıp öldürürler.

22 Aralık’ta faşistler tarafından başlatılan katliam beş gün sürer. Görülür ki, devletin tüm kurumları, yetkilileri ve güvenlik güçleri durumu kontrol etmemek için vardır.

Maraş’ta bu tahrik ve propagandalar, tertipler katliam ve yakma yıkmalar, 25 Aralık gecesi ancak durdurulabilir. Olaylarda resmi rakamlara göre 111 kişi hayatını kaybeder, binin üzerinde insan yaralanır. 552 ev ve 289 işyeri yakılıp yıkılarak tahrip edilir. Olayların ardından Alevi nüfusunun, yüzde 80’i Maraş’ı terk eder.

Susalım şimdi ve insanlığın başını eğerek sonsuzlukta kaybolduğu o anları öğrenmek için binlerce tanıktan yalnızca birine bırakalım sözü.

Kamil Berk: “23.12.1978 günü, sabahın ilk saatleriydi, güneş doğmak üzereydi. Mahallenin sokaklarında sopalı, silahlı, baltalı büyük bir grup bağırarak yürüyorlardı. Alevilerin evlerine saldırdılar, Evleri ateşe verdiler. ‘Maraş size mezar olur, vatan olmaz; Yaşasın Türkeş, Yaşasın MHP‘ diye bağırıyorlardı. Ellerindeki uzun menzilli silahlarla evlerimize ateş etmeye başladılar. Korkudan kaçıp kurtulmak isteyenlere arkadan ateş edip öldürüyorlardı. Bu sırada evden çıkmakta olan Cemal Bayır ve Ali Ün’e silahla ateş ettiler ve öldürdüler. Biz de Molla Tabak’ın evine sığındık. Bu eve de ateş ettiler. Merdiven başında içeri girmeye çalışan Fatma Baz ile Zeynep Aydoğdu’yu kurşunla öldürdüler. Fatma Baz’ın kucağındaki 6 aylık oğlu Yılmaz da kurşunla öldürüldü.”

Daha sonra açılan davada Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi Gerekçeli Kararında katliamı planlayıp, uygulayanlar olarak MHP, Ülkücü Gençlik Derneği, MİSK gibi yasal parti ve örgütlerle ETKO, Kontr-gerilla gibi illegal örgütlerin adı geçer. Bu isimler sanık ifadelerinde, tanık beyanlarında ve güvenlik görevlilerinin raporlarıyla, basında çıkan haberlerde yer alır.

İnsanlık, yeryüzünün henüz hiç tanık olmadığı bir şekilde kendi masumiyetini yaralıyordu böylece.

Zaman, kekeme, dilsiz ve şaşkın bakıyordu kendi içine.

Zaman utanmaktan yorgundu artık.

Artık acıların en bilinmez derinliğinde boğulmakta zaman.

Bir sonbahar, bir yaprak dökümü, yüzünü utançla örten bir yara.

Anlatılmaz bir dramın sonsuz acılarını yüklenen Mezopotamya ile Anadolu kardeşliği ise suskun. Gecelerine, kanlı ve melun bir olayın coğrafyası olmanın utancını saklamakta.

 

O günden bu yana Maraş hiç durmadan kanamaktadır. Kendisiyle ve tarihin bu utanç sayfasıyla yüzleşemeyen bu kent Alevi-Kürt yurttaşlar için bir yangın yeridir artık.

Unutmazsak, emperyalizmin oyununu anlarsak, kaynağına yönelirsek, artık yoksullar olarak bu oyuna gelmeyeceğimizi bilirsek onarırız yaralarımızı.

Bütün ezilenler, bütün yoksullar, bütün ötekiler ve çaresizler.

Vurulan sizdiniz.

Acılarımızı birleştirirsek, hemhal olursak ancak, korkusuzca bakabiliriz birbirimizin gözbebeklerine.

Suyun ve ateşin o hayat veren iklimini ancak o zaman kurabiliriz.

İnsanları inançlarından, kimliklerinden dolayı bölerek birbirine düşüremeyecekleri o güneşli gelecek için.

Bir olalım, iri olalım ve diri olalım.

EN SON EKLENENLER