Kobane de semah dönenler

Tarih 26 Mart 922, Yer Bağdat

Bir sabah vaktiydi, güneş tamda mor renklerle doğuma hazırlandığı vakit. Derisi yüzülmeye başlanmıştı. Hallacı Mansur “Ennel- Hak” dedi, çektiği tüm acılara inat. Derinin yüzülmesi, korku geleneğinden geliyordu, biliyordu Hallacı Mansur. Elinde palalarla yaklaşıyordu cellât, dişlerinde siyah bir gülüşün mide bulandıran kokusu. Acaba neyi yok edeceğini düşünüyordu? Yine dişlerini sıkarak “Ennel-Hak” diye bağırdı Hallacı Mansur. İşte, hakikat ve aşk uğruna diri diri soyuluyordu teni. Demek ki derinin kanaması aşktandı.

Tam 1093 yıl sonra başka bir ülkede başka bir surette

Çok genç bir kadın büyük bir sır taşıyor içinde… Ve bu kadın masallar ülkesi olarak bilinen, büyüleyici memlekette birazdan yapacakları yolculuklarını düşününce gülümsüyordu… Derin bir nefes çekiyor… Arkadaşlarından ayrılırken derin bir sızıntı duymuştu, ince yakan… Bir hafta sadece olmuştu bu kente gelişi. Ama bu kentin ruhunu, yücelticiliğini, güzelliğini yoğun yaşamıştı. Onun için önemli olan anı yoğun yaşamak, anlamlı yaşamaktı. Ne istediğini, ne yapmak istediğini iyi biliyordu. Düşmanını da iyi tanıyordu ayağı terlikli, uzun sakallı, siyah çarşaflı gözleri kanlı…

Tarih 5 Ekim 2014 .

Saatine baktı, artık mermisi kalmamıştı… Güneş uzun ışıklarını çekmeye başlıyor… Gülümsüyor… Artık gözleri açık gitmeyecekti… Parlayan gözleriyle etrafa bakıyor, kente, ağaçlarına……ve bedenin patladığı an.  Bombaların değil, bedenin patladığı an.

Bir çığlık duyuldu, Kobane’den. Coşkulu cesur, sevgi dolu bir seslenişti. Uyuyan beyinlere tutsak yüreklere bir çağrı. Baharda esen sıcak bir meltem gibi dalga dalga yayıldı, ruhsuzlaştırılmış bedenlere.

Yüreğindeki sevgi ve ışık sonsuzluğa cesurca koşuşun iliklerine kadar titretti…

O gün bu ismin bütün ağızlarda dolaşması ve bir Ülkede boydan boya yayılması nedensiz degildi.

Kadınlar güldü o gün. Yeni doğan her kız çocuğun adı: Arin Mirkan dı artık

Kadınların özgürlük etrafındaki birliğini sağlama azmiyle, beş bin yıldır paramparça edilmiş kadın gerçekliğini bütünleştirmek, birleştirmek ve bir adım daha özgürlüğe yakınlaştırmak için Kobane de elleri kalaşnikoflu, saçları örgülü, güler yüzlü, parlak gözlü kahraman kadınlar, şehirlerini, ailelerini hayatlarını ortaya koyarak koruyorlar ve bu uğurda gözlerini kırpmadan ışık oluyorlardı.

Her gün katledilen kadınların, canına kıyan kadınların, intihara sürüklenen kadınların sorunlarına, dertlerine çözüm bulmak için yoğundular.

Ömürlerinin baharında İŞİD zulmün, katliamın ve baskının gölgesinde yükselen sistemin şatolarını yıkarak, onurlu bir hayat ve onurlu bir aşk için kendini bu şehirin özgürlüğünde, özgürlüğünü de kendilerinde eriten bu yürek taşıyıcılarını anlatmak hiç mi hiç kolay değildir? Onlar ki insanın, kelebeğin, kuşlarının, çiçeğin, karıncanın, toprağın, suyun ve hayat soframızda daha doğmamış yarınların hakkı için örülen bütün korku duvarlarını yıkarak, özgür bir inanç, özgür bir kimlik ve bir dilin özgürce yaşaması için bedenlerini ışığa, ışığı da bedenlerine dönüştürdüler. Aydınlanıyorsa şimdi eğer yüzümüz, kaynağı bu ışıktır…

İşte aşk, hakikat ve uğruna direnen kadınlar.

kadınlar ki kanayan yaralarını şifa

Yaşamlarını hakikat yolunda sır yaptılar….

Semaha durdular Kobane’de… Semaha döndüler zülmün çarkına inat.  Güzel bir dümya aşkıyla bizleri yaktılar.  Yüreklerimize cesaret tohumlarını saçtılar…

EN SON EKLENENLER