Düşkünler okulu

HÜSEYİN ALİ

Bir vakıf ya da kurum devletle işbirliği içinde Alevilik eğitiminin verileceği okul açacakmış. Özerk olacağı söylense de daha baştan devletle göbek bağı içinde bir asimilasyon okulu olacağı anlaşılmıştır. Nasıl ki şimdi devlet imamını yetiştiriyorsa artık dedesini ve Alevi’sini de bu okulda yetiştirecektir. Alevilik Hızır paşayı temsil eden devletle kaynaştırılıp sistem içileştirilecektir. Böylece devlete ve iktidara bulaşmış inançlarda olduğu gibi bazı sözde inanç temsilcileri kişilikler devletten nemalanacaklar ve Aleviliği sömürü, baskı ve zulmün temsilcisi devletin yedeğine düşürecekler. Alevilik, toplumu devlete karşı korurken, şimdi devletin sömürü ve baskısını meşrulaştıran karaktere sokulacaktır. Hıristiyanlığın, İslamiyet’in ve başka inançların başına getirilenler Aleviliğin de başına getirilecektir.

Böyle bir okul Aleviliğe karşı açılmış bir savaştır. Alevilik, Alevilik adına konuşanlar tarafından bitirilecektir. Bu okul ve benzer kurumlar Aleviliğin içine sokulmuş beşinci koldurlar; Truva Atıdırlar. Kendilerine ne derlerse desinler, böyle bir okulun kurulmasına alet olanlar Alevi düşmanlarıdırlar. “Sözde Alevilikleri” yapılan hainliği gizlemek içindir. Nasıl ki sözde Kürtler hainlikte en ön sırada yer alıyorsa, şimdi de bu illeti Alevi toplumunun içine sokmaktadırlar. Bu okul, Alevilere arkadan vurulmuş bir hançerdir. Aleviliğe yönelik en tehlikeli saldırıdır. Bunlar önceki katliamlardan daha tehlikelidirler. Öncekiler parça parça katlederken, bunlar toplu bir imhayı hedeflemektedirler. Asimilasyon ve başkalaşım toplu soykırımdır. Şu anda Alevilik böyle bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Kuşkusuz bunu başarmaları kolay değildir; ancak böyle uğursuz bir plan, hedef ve saldırı yapılmış bulunmaktadır.

Aleviler tarih içinde neden güzelliklerini korumuştur? Alevilik neden güzel inançtır? Neden bugün Alevilik demokratik, özgürlükçü, insancıl bir inançtır diyoruz? Neden Aleviliğin güzelliklerini sıralıyoruz? Aleviliğin saf, temiz ve kirlenmemiş bir inanç olduğu doğrudur. Özellikle yakın zamana kadar böyle olduğu doğrudur. Hatta tarih verirsek, 12 Eylül faşist askeri darbesi öncesinde Alevilik kirlenmemiş, pırıl pırıl parlayan bir inanç durumundadır. Çünkü o güne kadar devlet dışı bir toplum olarak yaşamını sürdürmüştür. 12 Eylül İslam’ı nasıl ki bir iktidar ve sömürü aracı olarak kullandıysa, bu yönlü Aleviliğe de el atmıştır. Özellikle Aleviliğin sömürüye ve baskıya karşı olma durumu dikkate alınarak Aleviliği bu özelliğinden çıkartıp iğdiş etmek hedeflenmiştir.

Ancak Kürt Özgürlük Hareketi’nin direnişi birçok alanda 12 Eylül rejiminin planlarını ve hesaplarını bozduğu gibi, Alevilikle ilgili plan ve hesaplarının da tümden başarılı olmasına engel olmuştur. Aleviliğin kendilik olma, asimilasyona karşı çıkma, hak ve adaletten yana olma karakteri ortadan kaldırılamamıştır. Hatta Kürt özgürlük mücadelesinin büyük direnişi, yarattığı örgütlenme ve direniş kültürü Alevilerin de örgütlenmesinin önünü açmıştır. Öte yandan devlet, Alevilerin özgürlük mücadelesine yakınlaşmasından da korkarak Alevilerle ilgili bazı konularda belli bir yumuşama içine girmek zorunda kalmıştır. Kürt sorunu konusunda çok deşifre olduğu dil ve kültür konularında yumuşama içine girmesi gibi!

Aslında son okul girişimi de 12 Eylül’ün Alevilikle ilgili planlarını pratikleştirme yollarından biridir. 12 Eylül, tüm toplumsal muhalefeti sindirip sisteme teslim olmasını hedeflemiştir.

Aleviler, tüm güzelliklerini devlet dışı kaldıkları için korumuşlardır ve bugüne taşımışlardır. Güzel dediğimiz değerler devlet dışı kalması sonucu bugüne gelmişlerdir. Büyük acılar çekilerek korunan değerler tam da demokrasi çağında anlamlı hale gelecekken, çekilen acıların ödülü alınacakken Aleviliği devletle buluşturup bu güzelliklerini yitirtmek tabii ki Aleviliğe en büyük ihanet olarak görülmelidir. Bu, öyle bazılarının her muhalifine hain demesine benzer bir yakıştırma değildir; tam da kavramın içeriğine uygun bir tanımlamadır.

Devlet ve demokrasi bağdaşmaz. Ne kadar az devlet o kadar çok demokrasi, ne kadar çok devlet o kadar az demokrasi! Demokrasi, toplumun kendi kendini yönetmesidir; devlet ise egemenlerin toplumu yönetmesidir. Demokrasi, hep devletle mücadele içinde devleti gerileterek gelişmiştir. Bazı uzlaşmalar olsa da bu da devleti geriletme biçiminde yaşanmıştır. Devlet toplum karşıtı olduğu için Alevilik de devlete bulaşmamıştır. Devlete uzak durarak kendi komünal demokratik yaşamını ve tüm güzelliklerini yakın zamana kadar sürdürmüşlerdir. Şimdi keklik soylular tarafından Alevilik öz kimliğinden boşaltılıp başkalaşıma uğratılmak istenmektedir. Cami-Cemevi projesi gibi devlet kucağında kurulacak okul projesi de bunun içindir.

Zaten okul açılışında konuşan bazı dedeler nasıl Müslüman olduklarını anlatmak için çırpınmışlardır. Bu bile başkalaşıma uğramanın dilidir. Aslında o okulda inanç mühendisliği yapılacaktır. Bu nedenle Aleviler daha baştan bu inanç mühendisliğine karşı çıkmalıdırlar. Alevilik 50-100 yıl önce nasıl bir inançtıysa öyle kalmalıdır. Şimdi 50 yıl, 100 yıl öncesi gibi olamayız demek asimilasyon ve başkalaşıma kendini yatırmaktır. Bugünün kapitalist modernist yaşamını Alevilikten daha ileri görmektir. O zaman nerede kaldı Aleviliğin ilerici, demokratik ve insancıl bir inanç olduğu iddiası?

Alevilik demokratik ve insancıl bir inançtır. Kapitalist modernite gericidir. Eğer güzel değerler aranacaksa Aleviliğin öz değerlerinde aranmalıdır. Aleviler devlete bulaşmadan toplum olarak kendilerini de inanç önderlerini de eğitebilirler. Alevi ocakları şimdiye kadar kendilerini nasıl eğitmişlerse şimdi yeni kuşakları da kendileri eğitebilirler. Devletin kucağına oturmuş kurumların Alevileri, inanç önderlerini eğitmesi diye bir şey kabul edilemez. Bu okul girişimi en başta da Aleviliği ve Alevi kurumlarını küçümsemektir.

Tüm Aleviler bu projeye karşı çıkmalıdır; bu proje içinde olanlar Alevilik içinden dışlanmalı, düşkün ilan edilip toplum içine sokulmamalıdır.

EN SON EKLENENLER