AKP faşizmi ve Alevi hakikati

DILZAR DÎLOK

Yılan hikayesi deyimi belki de Türkiye’nin son yıllar içindeki siyasal istikrarsızlığının yansıdığı meclis hareketliliğini anlatmak için yerinde bir tercih olabilir. Seçimler oldu ancak barajları yıkan ve AKP’yi sular altında bırakan, AKP iktidarını boğan bu seçimler yok sayıldı. Sonuçları ve kazanımları da aynı mantıkla yok edilmeye çalışıldı. Bu doğrultuda başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm demokratik, özgürlükçü ve devrimci kesimlere yönelik saldırılar geliştirildi. Türkiye devletinin, akli muvazenesi yerinde olmayan cumhurbaşkanının elinde nereden çözüleceği pek belli olmayan bir yumak konumuna düştüğü aşikardır. Her an her şeyi “sil baştan” yapabilen, bir ülkenin, bir toplumun siyasal iradesini, mücadelesini, demokratik yaşam umutlarını kendi dimağında yaptığı kumdan kalelerden ibaret sanan bir cumhurbaşkanının, gücü yettiği yere kadar, her an her şeyi yapması mümkün. Tek çare, o gücü elinden almak, o gücü onun değil de gücü; demokratik ve özgür yaşamı kurma temelinde toplumun kullanabilmesini sağlayacak bir sistemi hızla inşa etmektir.

Seçimler de sil baştan oldu. Müzakereler; barış grupları, demokratik adımlar, görüşmeler, ateşkesler, eylemsizlik süreçleri gibi seçimler de sil baştan edildi. Öncekilerde cumhuriyet tarihi boyunca inkar edilen Kürt halkı vardı ve sil baştan edilmesi o kadar da kimseyi rahatsız etmiyordu. Çünkü küresel güçler de buna izin veriyordu ve ülkedeki kamuoyu da buna göre hazırlanıyordu. Oysa bu defa tüm Türkiye toplumlarının katıldığı ve tam olarak demokratik sayılmasa da büyük bir mücadeleyle sonuçları halklar lehine oluşturulan 7 Haziran seçimleri sil baştan edildi. Kazandığınız sınavı hocanın “Bunu saymam, bir daha sınava gireceksin” demesi gibi bir şey. Zira Türk eğitim sistemi böyle saçmalıklara da açık kapı bırakacak kadar anti demokratiktir.

Öyle böyle savaş kararı alındı. Sil baştan edilmeyen tek şey, Kürtlerin inkar ve imhasına dönük kararlardır. Bir tek bu faşist uygulamalar yenilenmekte, sil baştan edilmeden uygulanmakta ve kirli savaş başka örtülerde, başka şekillerde sürdürülmektedir. Türkiye toplumu da demokrasi umuduna seçimlere endekslenmekte ama seçimlerde de bir demokrasi çıkmayınca umutları kırıla kırıla özgürlük ve demokrasi iradesine sürekli saldırılan bir kitleye dönüştürülmektedir.

Bu kararın ardından oluşturulan geçici hükümete MHP ve HDP’den vekiller de çağrılarak uçlar AKP’de törpülenmeye ve bağlı toplumsal kesimler ve güçler de AKP’ye kanalize edilmeye çalışılmıştır. Yaşanan tüm faşist, inkarcı imhacı uygulamalara rağmen demokratik mücadeleye verilen öneme atfen iki HDP’li vekil bu hükümete katılmıştır ancak çok kısa bir süre içinde şu anlaşılmıştır: Hiçbir şekilde AKP ile birlikte eşit koşullarda sayılacak adımları atmak mümkün değildir. AKP için güç demek ölüm demektir. Güç demek; faşizmdir, kandır, saldırıdır, tecavüzdür, insan haklarına hakarettir, çocuk katliamıdır, Kürdistan’daki ormanları yakmaktır.

Kurulan geçici hükümetin örtüsü haline getirilmeye çalışılan HDP’li vekiller tüm iyi niyetleriyle sürece katılma eğilimi gösterdilerse de mevcut oluşumu, savaş hükümeti olmaktan çıkaramamıştır. En son şehitliklere, kutsal mekanlara yapılan saldırılar, savaş hükümetinin pervasızlığını bir kez daha kanıtlayınca hükümette yer alan HDP’li vekiller istifa ederek en doğru ve demokratik tutumu sergilemiş oldular. AKP ne yaparsa yapsın, savaşta, faşizmde ve saldırganlıkta ısrarında tek kalmaya mahkumdur. Tekçi zihniyetle çoğulcu sistemler kurulamaz. AKP, azınlık pozisyonundaki farklı siyasal kesimleri geçici hükümete katarak kendi tekçi zihniyetini daha da benimsenir kılmak istemişse de bu yalancı siyaset ancak şehitliklerin kapısına kadar gelmiştir. Ancak Türkiye’deki hiçbir demokratik, devrimci ve özgürlükçü güç, parti ve hareketin kendisine koltuk değneği olmayacağını bir kez daha görmüştür. AKP’nin Alevi toplumuna yönelik politikasındaki inkar ve imhacı, yok edici, nefret söylemini ve saldırılarını teşvik eden, aynı zamanda sahtekar, yalancı politikaları sürmektedir. Ve bu yalanlar Hz. Ali’nin suretinin ayaklar altına alınmasına kadar gelip dayanmıştır. Alevi toplumu, AKP’nin gerici ve anti demokratik İslamcı politikalarına hiçbir şekilde kanmayacaklardır.

Alevilerin bu dönemde son yıllardaki politik durumu bir kez daha tartması, ölçüp biçmesi gerekmektedir. Gerçek şu ki, AKP iktidarı boyunca Hz. Ali’nin sadece sureti değil, Hz.Ali ile sembolleştirilen tüm alevi toplum değerleri ve anlamları ayaklar altına alınmıştır. Hiçbir şekilde yan yana gelmez denilen kesimleri bir araya getirmenin demokratikleştirmekten öte törpüleme ve sistem içileştirme yanı vardır AKP’de ve bu görülmek durumundadır. AKP’nin faşist İslamcı siyasetinin gölgesinde Aleviliğe dair tüm değerler inkar edilmiş, katliamlardan geçirilmekle birlikte katliam tehdidi altında tutularak iradesizleştirilmeye çalışılmış, Alevi kültür ve inancının özgür-demokratik yaşamı engellenmiştir. Aleviler, tüm iyi niyet ve çözüm çabalarına rağmen AKP zihniyetinin katliamcı, faşist dinci yüzünü bir kez daha görmüştür.

AKP’nin tüm geçmişi boyunca yaptığı en istikrarlı eylem; yalan, kandırma, oyalama ve toplum özgürlüksel dinamiğini statize etmek olmuştur. Alevi toplumuna da yaklaşım aynı bu temelde olmuştur. Alevi kökenli vekillerini hükümete tabi kılarak bu toplumsal kesimi iktidar kılmaktan ziyade, bu toplumsal kesimin özgürlüksel dinamizmini yok etmek amaçlanmıştır. AKP’nin yanında yöresinde görünen herhangi bir demokratik gücün, kendi öz iradesiyle durmadığı ve her an kılı kırk yararcasına bir özgür irade mücadelesi yürütmediği müddetçe, hiçbir demokratik dinamiğinin kalmayacağı kesindir. Zira AKP karadelik misali tüm demokratik dinamiği yutma uzmanıdır. Ancak son istifalar da göstermiştir ki, AKP faşizmi Alevi hakikatini yutamamıştır.

EN SON EKLENENLER