Alevi katillerini sevici iktidar

Ahlaksızlığın toplumsallaştığı bir süreci yaşıyoruz. Kelimelerin ölüm karşısında anlamsızlaştığı, her türlü yalanın ortalıkta kol gezdiği bir süreçten geçiyoruz. Kişi, toplum hiçleştikçe, kimliksizleştikçe diktatörler, diktatörlük özlemi içinde olanlar için zemin daha elverişli bir hal alıyor. Diktatörlüklerin ihtiyaç duyduğu toplumsal karaktere uygun bir şekillenmenin, tüm nüveleri kendisini çılgınca her alanda hissettiriyor.

Bu toplumsal yapının şekillendirdiği medya, diğerlerini de teslim alarak, etik değere sığmayacak bir şekilde kara propaganda üretiyor. Yalanın dibine vuruyor. Kim ne kadar çok yalan üretirim ve iktidara yaranırım endişesiyle güne uyanıyor. Mantığın almakta zorlandığı senaryolar ardı ardına diziliyor. At izi, it izine karıştırılmak isteniyor.

Ölümler, öldürmeler kanıksattırılıyor. “Şehit” haberleri Genel Kurmay’ın açıklamaları ile ara sütunlarda önemsizleştiriliyor. Kürt sivillerinin ölümleri ise “etkisizleştirilmiş terörist” diye haber aralarına sıkıştırılıp kalıyor.

Tayyip Erdoğan: “Üniter devlette başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Şuan zaten dünyada bunun örneği var geçmişten buyana da var. Yani Hitler Almanyası’na baktığınızda orada da bunu görürsünüz.”, Davutoğlu, “Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar kentin mimari dokusuna zarar vermeden restore edilecek. Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek.” diyor.

Biri eli milyon insanın ölümüne mal olmuş katili örnek veriyor. Diğeri faşist Franco tarafından yakılıp yıkılan şehirlerden bahsediyor. Bilinç altındakilerini dışa vuruyor. Yalaka medyası Hitler, Franco sevdalılarını demokrasi kahramanı ilan ediyor.

Düşmanlıklar üzerinden siyaset üreterek, sanki Türklük, İslamiyet saldırı altındaymış gibi yapıyor. Kürtlerin kendini var etme mücadelesini, Türklüğün karşısında bir olguymuş gibi yansıtırken, Alevilerin kendi kimliklerine sahip çıkmayı da İslam karşıtlığı, din düşmanlığı olarak topluma sunuyor. Ahlaksızlığın en derinine oynuyor. Toplumların birlikte yaşama, birlikte var olma özlem ve mücadelesine saldırıyor. Dinamitliyor.

İktidarda sanki başkaları varmış, 14 yıldır bu ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi yapıyor. Hayali düşmanlar yaratıyor. Oysaki Kürde, Alevi’ye, sol ve sosyaliste düşmanlık üzerinden tüm kesimleri esir alıyor. Ergenekoncular başta olmak üzere ulusalcı faşist kesimleri, devletçi faşist İslami kesimlerle ortaklaştırarak devleti yeniden şekillendiriyor. Kendi sınırlarıyla da kalmıyor AKP’nin bu düşmanlığı. Türkiye sınırlarını aşıyor. Suriye’de de aynı şey için kavgaya giriyor. Cenevre görüşmelerine, “Kürtler katılmasın” diye, devlet olmanın tüm imkanlarını, ilişkilerini kullanırken, aynı ilişkileri Alevi katliamlarına fetva vermiş, genç çocuk demeden Alevileri katleden grupların görüşmelerde yer alması için harcıyor. Düşmanlığının sınırlarını genişletiyor.

Aleviler, Alevi katillerini sevici iktidarın ve onun temsilcilerinin yaptıklarını görüyor. Bunu içindir ki; cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar demokrasi mücadelesine kendi kimlikleriyle dahil oluyor. Aleviler “Neden benim oğlum ölüyor, kimi öldürüyor, benim oğlum ölerek, öldürerek kimi kurtarıyor” diye soruyor. Ve bu sorunun asker, polis aileleri tarafından da sorulması gerektiğini vurguluyor.

Çocuklar ölmesin sloganı etrafında şekillenen Alevilerin direnişi demokrasi cephesindeki yerlerini giderek daha çok hissettiriyor. Aşk olsun bu direnişe turap olanlara…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri