Böyle olur Saray tarihçisi: ‘Aleviler Yavuz Sultan Selim’e ne kadar teşekkür etse az’

AKP’li tarihçi, yazar Mustafa Armağan Alevilerle adeta ‘alay eden’ açıklamalar yaptı. Armağan; 9. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim dönemine dair yaptığı araştırmalarda ‘Alevi Katliamı’ yapıldığına dair somut bir ize rastlanmadığını öne sürdü ve Alevilerin teşekkür etmesi gerektiğini söyledi.

Gericiler tarafından tarihçi olarak pazarlanan Mustafa Armağan 9. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim dönemine dair yaptığı araştırmalarda “Alevi Katliamı” yapıldığına dair somut bir ize rastlanmadığını belirterek, “Anadolu Alevileri, Sünni Osmanlı Devleti’nin kanatları altında kalabildikleri için Safevilerin Kızılbaş katliamından kurtuldular. Bunun için Yavuz’a ne kadar teşekkür etseler azdır” dedi.

AA muhabirine yaptığı açıklamada Armağan, Yavuz Sultan Selim’in, Fatih Sultan Mehmed ve Kanuni Sultan Süleyman arasında “biraz gölgede kalmış” olduğunu söyleyerek, “Benim de genellikle mağdurlara karşı zaafım olduğu için onun hakkında bir kitap yazmaya karar verdim” açıklamasında bulundu.

Araştırmaları sırasında Yavuz Sultan Selim’in 8,5 yıl süren padişahlığı döneminde yaşanan birçok olayın bugün yanlış anlaşıldığını ve aktarıldığını gördüğünü öne süren Armağan, tarihi tekrar yazdı:

“Okumalarım devam ettikçe kendime dedim ki, ‘Benim Yavuz Sultan Selim’i aklamak değil ama bu yanlış bilgilerin enkazının altından onu çıkarmak gibi bir görevim var’. Mesela bugün Türkiye’de, Yavuz Sultan Selim’in 40 bin Aleviyi katlettiği yönünde bir bilgi dolaşıyor. Buna kaynak olarak da yazdığı kitap ilk Osmanlı tarihi sayılan İdris-i Bitlisi gösteriliyor. Bu kitapta, 1513’te, Çaldıran Seferi’nden bir yıl kadar önce bir fişleme yapıldığı, 40 bin kişinin katledildiği yazılı. Ne var ki o dönemin başka hiçbir kaynağında, İran kaynaklarında dahi buna dair bilgiye rastlanmıyor.”

Armağan, “Bu çok tuhaf. İranlıların buradaki adamları öldürülecek, fakat hiçbir İran kaynağı böyle bir olaydan bahsetmeyecek” diyerek, konuya dair araştırması olduğunu iddia ettiği şu sözleri aktardı:

“Mesela aynı dönemde, Venedik elçileri burada dolaşıyorlar, gördüklerini, hatta dedikoduları bile yazıyorlar o dönemde, onlarda da bu meseleye dair hiçbir veri yok. Ne yabancı, ne yerli başka hiçbir Osmanlı tarihçisi Bitlisi’nin kitabında olduğu iddia edilen bu olay hakkında hiçbir şey yazmamış. Osmanlı arşivinde de bu olaya dair belge yok. Ben bunu araştırdığımda şu ortaya çıktı ki, İdris-i Bitlisi, Osmanlı’dan önce, Safevilerin sık sık Diyarbakır ve civarını işgalinden, katliamlarından çok çekmiş. Kürtler de çok çekmişler ve artık bizar olmuşlar. Hatta Şah İsmail’in yanına gitmişler, ‘Bize bunları yapmayın, ne istiyorsanız verelim’ demişler fakat Şah İsmail onları prangaya vurdurup, zindana attırmış.”

Bitlisi’nin bu yaşananlar üzerine Şah İsmail’e kinlendiği yorumunu yapan Armağan, “Nitekim, Bitlisi Şah İsmail’in Tebriz’de ve diğer yerlerde yaptığı katliamları da yine 40 bin rakamıyla bize anlatıyor. Diyor ki, ‘Şah İsmail Tebriz’de 40 bin Sünni’yi kılıçtan geçirdi’. Fakat Tebriz o zaman, evet kalabalıkça bir şehir ama o kadar insanın katledilmesi orada da mümkün değil, Şah İsmail bir katliam yapmış ama bu kadar insanın öldürülmesi orada da mümkün değil” dedi.

Armağan, “Bitlisi’nin Safevi hükümdarı Şah İsmail’e ve Şah İsmail taraftarları olan Kızılbaşlara kini” olduğunu savunarak, şunları ifade etti:

“Dolayısıyla Bitlisi, olayı abartarak ‘onlardan intikamımızı Yavuz aldı’ demeye getiriyor, asıl maksadı bu. Dönemin nüfus bilgilerine bakan araştırmacılar, Sivas’ın nüfusunun o dönem 10 bin olduğunu söyler, 40 bin kişi için dört Sivas şehri yok edilmiş olmalı derler. Dolayısıyla bu kadar kalabalık bir kitlenin yok edilmesi halinde mutlaka ve mutlaka bunların tahrir defterlerine ya da başka kayıtlara yansıması lazımdı. Hiçbir şey olmasa miras davalarına konu olması lazımdı. Mesela nadiren ele geçen bir belgede yargılama sonunda 70 küsur Rafızi’nin idam cezalarının yargılama sonunda infaz edildiği” yazılı.

“Aleviler taziye, ağıt kültürü en kuvvetli sosyal gruplardan. Fakat Yavuz’la alakalı bir tane ağıt yok, bu garip değil mi? Yavuz 40 bin Aleviyi kesecek, sonraki ozanlar, mesela Pir Sultan Abdal bile bir tane olsun Yavuz’dan bahseden, ‘katil Yavuz’ diyen tek mısra yazmayacak. Geleneksel yollarla, edebiyatla, kültürle bugüne hiçbir kaynaktan ulaşmayan bu olayın, Alevilerin nasıl gündemine geldiğine baktığımızda ise ortaya başka durumlar çıkıyor.”

Armağan, “Yavuz’un Alevileri katletmesinin’, Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer’in yazdığı “Osmanlı Tarihi”nin Ata Bey tercümesinin 2 ciltlik özetinin 1966 yılında Abdülkadir Karahan tarafından Osmanlıcadan yeni harflere aktarılmasıyla gündeme geldiğini öne sürerek; “Tam da sol ve Alevi hareketlerinin rönesansının yaşandığı bir dönemde, 1966’da, Türkiye’nin sol aydınları doğru olup olmadığı araştırılmayan ‘Yavuz 4o bin Aleviyi katletti’ bilgisini kullana kullana bugüne kadar getirdiler. Yaptığım araştırmalarda, 1966 yılından önce hiçbir Cumhuriyet devri kaynağında bu hadiseden bahsedildiğini görmedim.” dedi.

“Aleviler gerçekleri dile getiremiyorlar” diyen Armağan, şu yorumu yaptı:

“Eğer Çaldıran’da kaybeden Yavuz Sultan Selim olsaydı, bugün Türkiye’de Alevi diye bir şey de kalmayacaktı. Çünkü “Sünniler Alevileri kesti” diyenler, bugün İran’da neredeyse hiç Alevi olmadığı gerçeğini görmüyorlar. Eğer Çaldıran’ı Şah İsmail kazanmış olsaydı, Anadolu’yu ve İstanbul’u ele geçirseydi, bir kaç kuşak sonra Safeviler Alevileri kıtır kıtır keseceklerdi. Tıpkı İran’daki korkunç Türkmen katliamının aynısı Anadolu’daki Alevilerin de başına gelecekti. Gariptir, Anadolu Alevileri, Sünni Osmanlı Devleti’nin kanatları altında kalabildikleri için Safevilerin Kızılbaş katliamından kurtuldular. Bunun için Yavuz’a ne kadar teşekkür etseler azdır.”

birgun

EN SON EKLENENLER