ABF: Fikirleri neyse zikirleri de odur

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Baki Düzgün, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın sözlerine ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamada “fikirleri neyse zikirleri de odur, şeriatçı ve halifeliğe dayalı Anayasa’ya hayır” denildi.

 

ABF Genel Başkanı Baki Düzgün’ün yaptığı açıklanın tam metni şöyle:

Günümüzde mevcut AKP hükümetin 15 yıllık iktidarı boyuncahalifelik, şeriat, tek adamlık ve bütünü ile mezhepçi ve tekçi teokratik devlet yapısı inşasını tamamlamak ve sürdürmelerinin odağında kendi sınırsız, doyumsuz çıkarlarını, kendi dünyalıklarına göre yaratma arzuları vardır.

Gün geçmiyor ki “Demokrasi, Hukukun üstünlüğü,İnsan haklarına aykırı bir vakaları çıkmasın!?

Bunların “Fikirleri neyse Zikirleri de odur”

AKP fikrini! Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik yeni Anayasada olmamalıdır” sözleriyle de Zikretmiştir. Şeriata ve hilafetliğe dayalı bir Anayasa ve rejim hedeflediklerinin beyanıdır bu.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre Türkiye “İşçi haklarına saygı duymayan ülkeler” listesindeyiz. Yine Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)ya göre, El Salvador ve Cezayir’in ardından ‘işçi ölümlerinde’ üçüncü sıradayız.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporlarında Türkiye gelir adaletsizliğinde dünya 3.cüsüyüz.

Çocuk istismarı % 699

Yolsuzluk % 200 artmış durumda

180 000 çocuk gelin(dünya 3.cüsüyüz)

İnsan hakları ihlalinde, yolsuzlukta dünya tarihine geçtik.

“Bu milletim .mına koyacağız” diyen yandaşlarıyla

“Doğru namazın yolu, doğru seksten geçer” diyen yaşam koçlarıyla

Ayda 600 bin lira alıp da asgari ücretle geçinenlere “şükretmeyi” öğreten profesörleriyle

“g.tünüze kına yakın” diyen bakanıyla

Vatandaşına “Gavat” diyen Valisiyle

Kız kardeşlerine tecavüz eden imamlarıyla

“Kadına şiddet erkeğin hakkı” diyen yazarlarıyla

“Haram parayla yapılan camide namaz kılmak caizdir” diyen diyanetiyle

“Yolsuzluğa hırsızlıktır demek iftiradır” diyen rektörleriyle

“Ölenlerin (Şehitlerin) ailesi fazla bağırmasın, cennete girme şansları olmaz” diyen müftüleriyle

“Babanın penisi oğluna takılırsa ilişki kime yazılacak”ı konuşan İslamcı tv’leriyle

Bir gün, sadece bir gün bir çirkeflik ve çirkef haberler gelmesin diyoruz. Yer-gök çirkeflik dolmuş, ölü, ya da diriye bakmadan, her canlıyı istismar, tecavüz paranoyasındalar…

Kastamonu’da bir İmam Hatip’li hoca, kanserden ölen genç bir kızı gece yarısı mezardan çıkarıp tam 23 gün boyunca tecavüz ediyor…

Bu nasıl bir cinnetlik halidir!?

İnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere verilen addır. Ve bu haklar ırk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların ve insanlığın yararlanabileceği haktır.

Artık uzlaşarak, ortak paydalar bularak, temel mutabakatlar sağlanarak birlikte-bir arada yaşamanın yolarının arandığı bir çağda yaşıyoruz. Bunun en önemli yolu demokratik ülke, özgür yaşam, eşit yurttaşlıktan geçmektedir.

Demokratik ülke, özgür yaşam ve eşit yurttaşlıkta çoğulculuk ve çeşitlilik bir zenginlik olup günümüz dünyasında kültürel, dilsel ve dinsel açıdan değişim ve gelişme insanın, toplumun ve devletin demokratikleşmesi ve demokrasi kültürünün içselleştirilmesine bağlıdır bunu her zaman söylemekteyiz. Ve söylemeye de devam edeceğiz.

Bunun çözüm yollarından biri 93 yıllık Cumhuriyet’in günümüzde geçerliliğini yitirmiş tekçi anlayışının, kurumlarının ve yapısının toplumsal ve tarihsel gerçekler doğrultusunda Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesinden geçmektedir.

İnsan hakları evrensel bildirgesinden Kopenhag Kriterlerine geliş sürecinde temel sorun, erki elinde bulunduran siyasal örgütlenme olan devlet karşısında “insanın nasıl korunacağı ve özgürleşeceği” olmuştur.

(Demokrasi),(Hukukun üstünlüğü),(İnsan hakları),(Azınlıklara saygı ve azınlıkların korunmasıyla bu hakları güvence altına alan kurumların istikrarının sağlanması) oluşturulması istenen “İnsanlığın Ortak Değerleri”nde bu 4 temel öğeden biri olmazsa, diğerlerinin de hiçbir anlam ifade etmediğini bilmekteyiz.

Türkiye’de din ve inanç özgürlüğü açısından hukuki-fiili çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Din ve inanç özgürlüğü, gerçek ‘laiklik’ çok inançlı, çok kültürlü ve çok dilli bir toplumun bir arada eşit koşullarda, eşit haklarla bir arada yaşamasının garantisidir.

Günümüzde mevcut AKP hükümetin 15 yıllık iktidarı boyuncaGerçek laiklik karşıtı gerici Anayasa arzularının odağında, halifelik, şeriat, tek adamlık ve bütünü ile mezhepçi ve tekçi teokratik devlet yapısı inşasını tamamlamak ve sürdürmek vardır.

Biz Alevi örgütleri olarak yaptığımız etkinliklerde, toplantılarda ve TBMM Anayasa Uzlaşı Komisyonu’nda taleplerimizi her zaman dile getirmişizdir.

—Yeni anayasa toplumsal ayrımları değil, Demokratik ülke, özgür yaşam ve eşit yurttaşlık gibi ortak noktaları öne çıkaran “Toplumsal Barış Projesi” olmalıdır.

—Yeni Anayasa insanı merkeze alan, tekçi anlayışlar yerine çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı zenginliğin olduğu bir toplum yaratmalıdır.

—Yeni Anayasa, temel hak ve özgürlükler konusunda uluslar arası sözleşmeler ve yargı kararlarıyla güvence altına alınmış, evrensel normlara uygun olmalıdır.

—Yeni Anayasa, bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklerin önündeki hukuki ve fiili tüm engelleri kaldıran bir nitelikte olmalıdır.

—Yeni Anayasa da “Anayasal vatandaşlık” kavramı öne çıkmalı, kültürel çoğulculuk bu ülkenin zenginliği, değişim ve gelişmenin dinamiği olarak algılanmalı ve “Eşit Yurttaşlık” anlayışı temelinde farklılıkların birlikte, barış içinde yaşamalarını sağlayacak ortamı yaratmalıdır

 

EN SON EKLENENLER