‘Dersim’de kültürel soykırım, asimilasyon devam ediyor’

Dersim’de 1938 katliamının yıldönümünde gerçekleştirilen anma çerçevesinde düzenlenen konferans devam ediyor. Konferansta, soykırım, yüzleşme, asimilasyon tartışmaları yürütülerek, Dersim soykırımının tanınması istendi.

Dersim katliamının 78. yılında düzenlenen anma etkinlikleri kapsamında dün başlayan 7. Dersim 1937-38 Konferansı Dersim Belediyesi Düğün Salonu’nda devam ediyor. Konferansın 3. oturumu Avukat Nihat Kagalak’ın moderatörlüğüyle gerçekleşirken, oturuma Avukat Erdal Doğan, Ankara Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Kerem Altıparmak, MAZLUM-DER Başkanı Faruk Ünsal, İHD Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan ve akademisyen Eleonora Iannott konuşmacı olarak katıldı. Nihat Kaygalak, Dersim soykırımı tanığı Dünya ananın sözlerini anımsatarak, “Dünya ana, ‘sizden rica ediyorum bunu tanıyın, bunu tanıyın bunu tanıyın’ demişti. Biz de söz verdik. 37-38’de yaşanan katliamı unutmayacağız. Kendimiz bu terteleyle yüzleşmeliyiz. Buradan da Türk devletine çağrı yapıyoruz: Bu katliamı tanı” dedi.

‘Asimilasyona devam ediyorlar’

Ardından soykırıma ilişkin yürütülen davanın avukatların Erdal Doğan sunum yaptı. Dersim’de insanlığa karşı bir suç işlendiğini belirterek, devletin sadece özür dilemesini değil arşivleri halka açması gerektiğini vurguladı. Dersim’in sadece 37-38’de soykırıma tabi tutulmadığını belirten Erdal, “1935 yılında çıkarılan kanunla bu devlet soykırım yasasını belirtmiş 61 madde ile nasıl soykırım yapacağını anlatmış. 1940’a kadar uçaklarla bombalanma oluyor. Darbe döneminde ise ayrı bir uygulama yapılıyor. 94’den sonra yine ayrı uygulamalara alınıyor. Bölgeler tehcir ediliyor. 2001 yılıyla birlikte yine uygulamalar devam ediyor. Bugün 2016 yılında 4-5 Mayıs’tayız mayınlar duruyor. Güvenlik bölgeleri, zorunlu din dersleri, Alevilik inancını asimile devam ediyor. Alevi köylerine cami yapılıyor. Kültürel soykırım asimilasyon çabaları devam ediyor” diye kaydetti.

‘İhlallerde genel sorun zaman aşımı’

Ankara Üniversitesi’nden akademisyen Kerem Altıparmak da Türkiye’de ağır insan hakkı ihlallerinin önemli duraklarından birinin Dersim olduğunu ifade ederek, bu tür davaların genellikle zaman aşımından düştüğünü ifade etti. AYM’nin 2012’den beri bireysel başvuru aldğını belirten Kerem, AYM’nin başvuruculara “Ben bireysel başvuruyu 2012 yılından itibaren alıyorum. Bu söylenilenler ise 2011 yılından önce yapılmış. Ben bu noktada zaman aşımından dolayı karar veremem” dediğini aktardı.

‘Kadınlarla kültürel asimilasyon sağlanmak istendi’

MAZLUM-DER Başkanı Faruk Ünsal ise Dersim soykırımıyla birlikte 50 bin insanın katledilmesi sonrası kurtulan kız çocuklarının memur ailelere, subay ailelerine verilmesinin ‘Türkleştirmek’ ve ‘Sünnileştirilmek’ olduğunu belirtti. Faruk, “Kadını ele geçirmek kültürü ele geçirmektir. Erkekler zaten devletle iletişim halinde olduğu için onları dize getirmek daha kolay. Askerlik olsun, iş anlamında olsun erkek devletle bağlantıda. Ama kadınlar devletle herhangi bir bağ kurmuyor. Soykırım sonrasında ise Dersimli kız çocuklarının başka ailelere verilmesiyle kültürel geçiş bu şekilde engellenmek istendi.”

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da geçmişle yüzleşmeye ilişkin şunları söyledi: “Özellikle onarıcı adalet konusunda baskın olmalıyız. Hakikat Komisyonu kurulmalı ve bunun üzerinden onarıcı adalet konusunda çalışılabilir. Öneri olarak da Dersim’de bulunan STK’lar, siyasal yapılanmalar belediyeler bir araya gelmeli bu konuları tartışmalı, sembolik anıt yapılmalı, toplu mezarları tespit etmeliyiz. Toplu mezarların nasıl oluştuğuna dair sembolik çalışmalar yapılmalı, müze oluşmalı böylelikle toplumsal hafıza ayakta tutulmalı, travmayla ancak bu şekilde ayakta durabiliriz.”

‘Gelecek için ortak bir geçmiş önemli’

‘Dünyada yaşanan soykırımlarda Dersim örneği’ üzerine söz alan akademisyen Elaonora Iannott ise soykırımın süreç ilişkisi üzerine anlaşılabilirliğinden bahsederek, “Baskı yapan ve baskıya uğrayan. Gerçek bir barış sürecinin ancak her iki tarafının da hakları vermek konusunda uzlaşma olmasıyla mümkün olacaktır. Dersim soykırımı sırasında olanları bireysel anlatımlarla anlayabilmekten memnunum. İnsanların ortak hafızası olmasının halk olarak ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Gelecek için yeni bir perspektif sağlamak için yeni bir gelecek kurmak için en önemli adım ortak bir geçmişe sahip olması ve affetme duygusuna sahip olabilmesi” dedi.

‘Kültürel soykırım tanımlanmadı’

Soykırım tanımı üzerine konuşan Elaonora, “Birçoğunuz bildiği gibi soykırım kavramı Polonyalı bir profesör tarafından Yahudilere dönük saldırıları tanımlamak amacıyla kullanıldı. Bu durumu tanımlamak için kavram oluştururken iki kelimeyi birleştirdiğini görüyoruz. Birincisi insan topluluğu ikincisi ise öldürme yok etme anlamına geliyor. Bu da belirli bir topluluğu yok etme anlamına geliyor. BM’de çeşitli şeyler tartışılırken Holokost yaşanmaması için neler yapılması gerekir diye tartışıldı. İlk taslakta BM’de, tanım bir insan topluluğunun tamamının yok edilmesine yönelik bir tanımlama olarak çıkmıştır. Bu yapılırken farklı taslaklarda da belirli bir kültürel varlığın yok edilmesine yönelik olduğunu görüyoruz. Ancak ne yazık ki sözleşme tamamlanıp sözleşme kesinleştiğinde kültürel soykırım kavramı sözleşmede yer almadı” şeklinde konuştu.

Oturum soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.

Moderatörlüğünü Haluk Çeliktaş‘ın gerçekleştireceği ve Sur, Cizre ve Silopi tanıklarının anlatımının yer alacağı 4. oturuma geçildi.
/diha

EN SON EKLENENLER