DAİŞ öldürüyor, yandaş medya kutluyor!

 

23 Mayıs günü Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kentlerinin turistik bölgelerinde 7 ayrı yerde DAİŞ tarafından yapılan bombalı saldırılarda 100’ün üzerinde ölü ve yüzlerce yaralı haberini veren Sabah ve Habertürk adeta bayram yapıyor. Sabah Twitter hesabından ‘Esad’ın kalesi yıkılıyor, ölenlerin sayısı 100’ü geçti’ diye duyurdu.

Bu sevinç aslında Erdoğan’ın ve yandaş medyasının beklentilerini ortaya koyuyor. Bölgede ne Kürt kalsın, ne de Alevi veya Şii kalsın. Bölge sadece Sünni İslam’a kalsın. Sünni İslam’ı ise temsil eden Erdoğan ve bahçesinde beslediği DAİŞ itleri oluyor.

Sabah, Kanaltürk ve benzeri medya organları ise bu yamyamların borazanı oluyor. Onlar insan kanından kına yakmaya çalışıyorlar. Oysa biliniyor kandan kına yakılmaz. Alevi ve Kürt kanı sizi tutar. Boşuna debelenmeyin. Kendinizi en güçlü zannettiğiniz an, aynı zamanda güçsüzlüğün, takatsizliğin de başlangıcıdır. Bugün DAİŞ çetelerinden medet umar hale gelmiş bir Erdoğan’ın bu topraklarda bir geleceği yoktur. Olamaz. Belki biraz daha kanımızı akıtabilir. Biraz daha canımızı acıtabilir ama bizi yok etmeye gücü yetmez.

Bu kadim toprağın kadim halkları ve kadim inançları Türk usulü İslamo faşizm karşısında diz çökmezler. Kobane’de diz çökmeyenler, Cizre’de Sur’da, Nusaybin’de asla diz çökmezler. Kerbela’da, Dersim’de, Maraş’ta diz çökmeyenler, Bugün Alevilerin topraklarından edilmesi projesi olarak gündeme getirilen AFAD maskeli DAİŞ kamplarının kurulmasına asla müsaade etmezler.

Sabah gazetesinin sevinç naraları kursağında kalacaktır. Evet Suriye’de Alevilerin yaşadığı Lazkiye ve Tartus kentlerinde 7 ayrı yerde bombalar patladı.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Cebele’de dört, Tartus’ta ise üç ayrı patlama gerçekleştiğini açıkladı. Saldırılardan en az ikisinin canlı bomba ile gerçekleştirildiğini aktaran Gözlemevi, saldırıda hayatını kaybedenlerde olduğunu belirtti, ancak ölü ve yaralı sayısına ilişkin kesin bilgi vermedi. Sonradan bölgeden gelen haberler ölü sayısının 100’ü geçtiğini bildiriyor. Saldırılardan biri üniversite öğrencilerinin olduğu alanda gerçekleşti. Onlarca üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Bugün Suriye’deki Alevilerin katledilmesine sevinen Sabah başta tüm yandaş medya, biliniz ki, Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin ölmesini de kutlama havasında haber yapıyor. Toplum hızla bir uçurumun başından dibe yuvarlanıyor. Kürtler katledilirken, Türk meclisinde HDP’liler terörist diye zindanlara gönderiliyor. Maraş başta, birçok Alevi bölgesine AFAD kampları adı altında DAİŞ kampları yapılıyor.

Dün Rojava’da Esat yönetiminin oluşturduğu Arap kemeri, bugün Erdoğan eliyle Kuzey Kürdistan’ın güney ve Batı Kürdistan ile sınırdaş olan kentlerinde ve Alevilerin yaşadığı şehirler olan, Malatya, Sivas, Maraş, Dersim, Erzincan bölgelerinde AFAD kampları adı altında Sünni Arap Kemeri olarak oluşturulmaktadır.

Bütün bunların altında Kürdistan’ın bütünlüğünü engellemek ve Alevilerin son kalıntılarını da adı geçen kentlerden söküp atarak sorun olmaktan çıkarmak yatıyor. AKP diktasının çözüm paketi; parçala, böl, imha et, sürgün et’ten oluşuyor. Türkiye bugün söylendiğinde bazılarınca abartma olarak görülse de, hızla bir şeriat devletine doğru götürülmektedir.

Erdoğan diktatörünün Bölgedeki yegane müttefiki ise DAİŞ ve değişik isimlerden türevleridir. İnsanlıktan nasibini alamayanlar ancak yüzü aşkın sivilin ölümünden haz alırlar. Erdoğan medyası yakında akan Alevi kanının helal olduğuna dair fetvalar yayınlarsa kimse şaşırmamalıdır.

Bizim Aleviler ise hala CHP gibi bir sistem partisini desteklemekle meşguller. Tehlike gelip kapılarını çalmış, hala Maraş’taki direnişe HDP’yi katmamanın kavgasını yapıyorlar. Halbuki bölgede karanlığa gidişin önündeki biricik engel Kürtler ve siyasi temsilcileridir. Erdoğan’ın amacı da kendi mutlak iktidarı önündeki bu biricik engeli ortadan kaldırmaktır.

Ne CHP, ne de AKP’den Alevilere hayır yoktur. İkisi de mevcut sistemin devamından yanadır. İkisi de Kürtlerin ve Alevilerin asimile edilerek, olmazsa imha edilerek, sürgün edilerek TC’nin sözüm ona birliğine engel olmaktan çıkarılmasından yanadır. Bugün Kürtlerin ve Alevilerin, Kürtlerin ve emekçilerin, Kürtlerin ve gerçek devrimcilerin, sosyalistlerin, sosyal demokratların kaderi ortaktır.

Bölgemiz insanının önünde iki seçenek bulunuyor. Ya susacak ve siyasal soykırıma tabi tutulacaklar. Ya da direnerek bu gidişe dur diyecekler. Başkaca bir seçenek bulunmuyor. Sarayın soytarıları Suriye’de Alevilerin katliamına sevinerek Esad’ın kaleleri yıkılıyor naraları atıyor. Ama söz de yıkılan bu kalelere kimler yerleşecek sorusunu sormuyor.

Ey saray soytarıları, efendilerine yaranmak için kandan beslenenler; unutmayın ki her gecenin bir sabahı var. Unutmayın ki bölgenin namuslu halkları var oldukça sizin sultanlığınız geçicidir. Zalimlerin olduğu her yerde zulme başkaldıranlar olmuştur. Bugün zulme başkaldıranlar Kürtler ve Alevilerdir. Türkiye Alevileri de bir an önce sistem içi bir çözümün olmadığının farkına varacaktır.

CHP bu devletin kurucu partisi olmakla övünür, bizim Aleviler onu demokrasinin bekçisi sanır. Oysa en büyük Alevi katliamları onların iktidarları döneminde yaşanmıştır. Bizim Alevilerin önemli bir kesimi hala cellatlarına aşıklar.

Bakın bizim kınalı keklik Kılıçdaroğlu ne diyor; “Eğer HDP’ye destek olup dokunulmazlıkları Anayasa mahkemesine götürürseniz sizi partiden atarım.” Bu mudur demokratlık? Bu mudur her nerede olursa olsun, hangi inançtan, hangi ırktan olduğuna bakmaksızın zulme uğrayan mazlumdan yana olunuz diyen Alevilik? Elbette bu değildir. O celladının adını almış kemal, efendilerinin dediklerini yapmakla görevli. Bu açıdan ondan medet ummak bizim işimiz olmamalı, olamaz da.

Bizim işimiz bu tekçi zihniyeti ortadan kaldıracak bir halklar seçeneğini bu topraklarda egemen kılmaktır. Bu seçeneği hayata geçirmek ise bir mazlumlar cephesinden geçmektedir. Bu Cephenin öncüsü ise şimdilik HDK’dir. Bizim işimiz bu cepheyi olabildiğince genişletmektir.

EN SON EKLENENLER