Melih Pekdemir yazdı: Yeni Türkiye, Yeni Din, Yeni Dinbazlar

Melih Pekdemir BirGün gazetesindeki köşesinde çok tartışılacak bir konuyu kaleme aldı: Yeni Türkiye, Yeni Din, Yeni Dinbazlar…

 

 

Çalabilirsin. Tecavüz edebilirsin. Yalan söyleyebilirsin. Cinayet işleyebilirsin.

Bütün dinlerin, bunların tam tersinin yer aldığı ahlaki kodlarının Musa’nın On Emir’inden kaynaklandığı söylenir. On Emir’in kökeninin ise Hititler’den, Hammurabi Kanunları’ndan aktarma olduğu arkeolojik olarak tespit edilmiştir.

Hammurabi Kanunları, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya’da ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından… Hırsızlıkla, cinayetle, zinayla ilgili önemli yaptırımları var. Ama en çağdaşı sanırım şu maddedir: “Bir adam başka bir kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak hareket ederse aynı ceza ona verilir.” Veya şudur: “Birisini suçlayan ispata mecburdur.”

Bu kanunların ‘update’ edildiği On Emir ise, dini inanışa göre, Musa’ya Sina Dağı’nda Tanrı tarafından iki taş tablet üzerinde verildiği söylenen bir dizi dini ve ahlaki öğretiler bütünü… “Öldürmeyeceksin. Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksın. Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın…” Tevrat, İncil, Kur’an bu emirlere göre formatlanmıştır.

Ama burası Yeni Türkiye! Hakikaten Yeni Türkiye…

İçinde ahlak ve merhametin olmadığı Yeni bir din yükseliyor. Ahlaksız bir inanç sistemi… Bu inanç sistemine bağlı olanlara hırsızlık, tecavüz, yalancılık ve cinayet serbest! Malum, Yahudilerin de şeriatı var ve öyleyse Şeriat’ın kelime anlamı ‘dini hukuk’ demekse, şimdi ahlaksızlığa dayanan Yeni İnanç Sistemi’ndeki şeriatın esası da böyle…

Asıl tehlikenin farkında mısınız? Şeriat getiriyorlar ama işte böyle bir şeriat getiriyorlar.

Yeni Din’in bir yüzünde elbette hâlâ IŞİD inançları yatıyor; öbür yüzünde vahşi kapitalizm, sömürü, ahlaksızlık ve insan soyunun kötü olarak bildiği ne varsa hepsi…

Şimdikilerin şeriat mahkemeleri de bu kodlara göre hüküm veriyor. Peki, paçayı nasıl kurtaracaksınız? O da kolay, yeter ki bu Yeni İnanç Sistemi’ne biat edin.

Yakın zamana kadar denirdi ki, “takiye yapıyorlar”. Hayır, yok artık öyle bir şey. Şimdi düzen kendi düzenleri, zorlayıcı nedenlere tabi değiller. Çünkü takiye, Kur’an’daki Nahl suresinin 106. ayetine göre, Müslüman’ın zorlayıcı nedenlerle inancını inkâr edebilmesi veya gizleyebilmesidir. Kelime anlamı ise ‘örten’, ‘koruyan’… Artık Müslümanlık bakımından maruz kaldıkları zorlayıcı hiçbir nedenleri yok ve fakat bir ellerinde başörtüsü, bir ellerinde bayrak bütün suçlarını kolayca örtüyorlar.

Mesela Başbakan Yıldırım dünkü konuşmasında “Güzel ülkemiz Türkiye’miz 65. Hükümet döneminde çok daha güzel hizmetleri, geçmiş dönemde yapılan hizmetlere ilave ederek Mustafa Kemal Atatürk’ün 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla yürüyecektir” derken de takiye yapmıyor, sadece yalan söylüyor. Çünkü Yeni İnanç Sistemi’nde yalan yasak değil ki! Ve ulusal bir trajedi: Tüm yönetenler artık şevkle yalan söylüyor.

İyi de, bu Yeni İnanç Sistemi’ne, Yeni Din’e karşı eski dinlerin argümanlarıyla karşı koymak mümkün mü? Kesinlikle mümkün değil, çünkü Yeni İnanç Sistemi’nin madalyonunun bir yüzünde (eski) inançlarının işine gelen yönlerini muhafaza ediyorlar ve o anlamda hakikaten muhafazakârlar. Çok eşlilik, kadınlara köle muamelesi, ‘takiye’ bahanesi ve daha neler…

Ama giderek tuhaflaşan Kılıçdaroğlu, bu yaratıklara itiraz ederken, “Yaptığınız günahtır, haramdır” deyip duruyor. Günah işlemiş olmak, haram yemek onların umurunda değil ki. Ve dolayısıyla Kılıçdaroğlu o çuvaldan çıkmadıkça hep dayak yiyor.

Günah işlemiyorlar. Suçlular. Tecavüz etmek suçtur. Hırsızlık suçtur. Cinayet suçtur. Ve bu suçlarının cezasını çekmeliler ve çekecekler. Daha da önemlisi, dindarlık adına bu Yeni İnanç Sistemi’ne bilerek oy vererek, ses çıkarmayarak, menfaat sağlayarak biat edenler de suçludurlar, sömürüye, tecavüzlere, hırsızlıklara, cinayetlere ortaktırlar. Suç ortaklarıdırlar.

Er ya da geç sömürüye, hırsızlıklara, cinayetlere, tecavüzcülere karşı çıkanlar tarafından bu dünyada ve bu ülkede yargılanacaklar ve cezalandırılacaklar.

EN SON EKLENENLER