Kehanete gerek yok!

Darbe girişimi sonrasını, Erdoğan’ın kendi planını hayata geçirmek için fırsata dönüştürdüğü açık. “Diktatörlük geliyor” demek abartı değil. Durum tespitidir. Uzun zamandan beri Türkiye’nin gündemini işgal eden konu, darbe girişimiyle birlikte hızla bir realiteye dönüşmüş durumda. Darbeye karşı demokratik değerlerin öne çıkarılarak mücadele edilmesi yerine, muhaliflerin biat ettirildiği, etmeyenlerin biate zorlandığı bir atmosfere dönüştürüldü.

Korku ülkede ilklerine kadar hissettirildi.

Darbeye, gelecekte darbenin “önünü almak” adına yapılanlara bakılınca görülecektir ki; darbeye zemin hazırlayan anti demokratik uygulamaların resmi bir düzlemde yeniden örgütlenmektedir. Erdoğan darbesi yapılmaktadır. Kendisinden başka “demokrat” tanımayan bir akıl tutulmasıyla kılıçlar çekilmektedir. “… sıfır toleransla” başlayan hikaye Türkiye’nin sıfırlanması noktasına taşınmaktadır.

NATO üyesi, AB ile müzakere aşamasında olan bir ülkenin Meclisi bombalanmıştır. Bu kadar açık bir saldırı varken, dünya, uluslararası kamuoyu ses çıkarmıyorsa birileri dönüp kendisine bakmalıdır. “Ne oluyor”, “Niçin böyle oluyor” demesi gerekmektedir. Bu kadar yalnızlaşmanın ne anlama geldiğinin okunması, bilmesi önemlidir.

Avrupa’nın çıkarları üzerine kurulu siyasetini bir kenara tutarsak, bir geçmişi ve geçmişin kendisine bıraktığı tarihi bilgisi, Hitler’i, Musolini’si vardır. Seçimle gelmiş gitmemiş iktidarların milyonları katleden ve dünyayı ateş topuna çeviren realitesine tanıktır.

Almanya basını ilk günden, Reichtag yangınına atıfta bulundu. Gleiwitz Vakasına dikkat çekti. Avrupa medyası, “Türkiye’deki tüm veriler bunu desteklemektedir” dedi.

Böylesine bir resim ortadayken, destek beklemek abestir. Darbeye karşı demokrasiyi geliştirme yönünde atılan tek bir adım görülmemektedir. Aksine gelişmeler ise tüm hızıyla hayata geçirilmektedir. Saray’da CHP, MHP genel başkanlarının yan yana gelmesi ve biatlerini bildirmeleri dışında bir resim ortaya çıkmamıştır.

Darbeye zemin hazırlayan ve besleyen olgular görmezden gelinerek, bundan güç dengelerini elinde tutmak üzerine düzenlemeler yapılmıştır. Kürtlerle savaşın derinleştireceği vurgusu en üst perdeden dillendirilmiştir. OHAL hızla ilan edilirken, KHK’ler ardı ardına çıkarılıp on binlerce kişi tutuklanırken, işkence görüntüleri servis edilip, halk “demokrasi nöbetine” çağrılırken, HDP ve DBP’nin “Darbeye hayır, demokrasi hemen” diyerek başlattığı çadır nöbetlerine polis baskınları yapılmıştır.

Demokrasi güçlerinin, Kürtlerin kaygılarını giderecek hiçbir adım atılmadığı gibi, faşist, milliyetçi söylem ve ittifak etrafında toplanma çağrıları devam etmektedir.

Sokağa çağrılanlar Alevilerin, solcuların bulunduğu mahallelere saldırma girişiminde bulunmuştur. Basın üzerindeki onca baskıya, susturulmaya rağmen tek tek haberler şahsında geleceğe dair bizleri nelerin beklediği görülmektedir. Solcu akademisyenlerden, Eğitim-Sen’li öğretmenlere ve tabii ki HDP’li siyasetçilere yönelik tutuklamalar, baskı ve saldırılar artarak devam etmektedir.

Bu çağrıların bir savaş seferberliği olduğu açıktır.

Kendisinden olmayanı yok etmek, sindirmek üzerine kurulmuştur. Darbecilerin iddiası da budur. Demokrasi güçlerini “En iyi ben bastırım, yok ederim” demişlerdir. Erdoğan darbesi de aynısını söylemektedir. “Senden iyisini yaparım” demektedir.

Her darbede olduğu gibi, bu darbede Kürtleri, Alevileri ve solcuları hedefine koymuştur. Erdoğan şahsında örgütlenen bu gerçeklik önümüzdeki günlerde Türkiye’de daha derin yaralar açacaktır. Son yıllara sığdırılmış politikalarının sonuçlarını gördük. Güvensizliği ve birlikte yaşama kültürünü hedef alan bu yeni saldırgan dönemin sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri