Hacı Bektaş Veli aydınlatmaya devam ediyor…

Hristiyanlar için Vatikan, Sünni İslam için Mekke ne ise Anadolu Alevileri için de Hacıbektaş odur! Bu nedenle onbinlerce Alevi her yıl akıp gider Hacıbektaş’a…

Alevi Bektaşi geleneğinin en önemli merkezlerinden biri Horasan’dır. Horasan “güneşin yükseldiği yer “dir. 11. yüzyıldan başlayarak bir çok Alevi süreği Horasan’dan kalkıp Anadolu’da “gayri-Sünni hareketlerle” buluşmaya başlarlar… “Güneş yükseldikçe güvercin donuna girenler” Ebu Müslim’in Horasan diyarından uçup gelirler Anadolu’ya. Rivayet odur ki, “Hazreti Ali’nin Veli adıyla, velayetini yeryüzüne doğrudan doğruya tanıtmak için ortaya çıkmış tecellisi” olan Hacı Bektaş Veli, güneşin yükseldiği yerden, Horasan’dan bir güvercin donunda uçup gelmiştir Sulucakarhöyük’e, yani şimdiki ismiyle Hacıbektaş İlçesi’ne… Tarihler 13. yüzyılı işaret etmektedir… Hacı Bektaş Veli, dergaha giden yolda zaviyesini açmıştır ve dergah şekillenmeye başlar. Hacıbektaş Postnişini Veliyettin Ulusoy bunu şöyle anlatır: “Her taraftan gelen çoğaldı, kimi gelir, nasibini alır giderdi, kimi gelir, kalır, hizmet ederdi, kimisini de Hünkar, bir yerlere yollar, kendisine Halifelik verirdi. Halife olan, gittiği yerde mürid, muhib edinir, halkı uyarırdı”.

Tıpkı Hacı Bektaş Veli gibi, doğum ve ölüm yılları çok tartışmalı olsa da 13. ve 14. yüzyılda yaşadıkları anlaşılan ve bu dergahtan yola çıkan Yunus Emre dergahta, Taptuk Emre Eskişehir’de, Abdal Musa Antalya’da, Ahi Evren Ankara’da, Karacaahmet Üsküdar’da, Barak Baba Çanakkale’de, Hızır Samut Bozok’ta, Hacım Sultan Uşak’ta, Güvenç Abdal Gümüşhane’de Hacı Bektaş Veli yolunda “aydınlanmanın ışığını” yakarlar… Mevlana da bu dönemde yaşar… Mevlana’nın oğlu Sultan Veled, Aşık Paşa, Ahmedi, Nesimi bu dönemin önemli edebiyatçılarıdır. Türkçe, edebiyatta ve “devlet dilinde” öne çıkmıştır. Konya, Kayseri, Sivas önemli tıp merkezleri haline gelmiştir…

13. Yüzyıl ve “Asr-ı saadet”

Kimin kimin öğrencisi olduğu, kimin mürşit ve “halife” olduğu konusunda farklı tespitler olsa da, Hacı Bektaş Veli, asr-ı saadet diye de anılan 13. yüzyıldaki çağdaşları olan, Baba İshak, Baba İlyas, Yunus Emre, Lokman Perende, Taptuk Emre, Sarı Saltuk, Barak Baba gibi hem bir düşün hem de bir eylem adamıdır.

‘Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur’ diyen Hacı Bektaş Veli, adları ne olursa olsun bütün Aleviler, Bektaşiler, Kızılbaşlar, Abdallar, Tahtacılar için Hacı Bektaş serçeşmedir, bir Mürşit Kapısı’dır. Ana kaynaktır! Oradan yayılan ışık, daha sonra Avrupa’da da görülen aydınlanma ışığı ile paralellik oluşturur. Hem bu paralellikte, hem de Aleviliğin aydınlanma gücünde, yorumların ötesinde, o dönemde Anadolu’da yaşayan bütün inançlara ve kültürlere ‘aynı nazarda’ bakmasının, hayatın doğal devinimini, değişimini görerek hayatı her gün yeniden yorumlayabilmesinin ciddi rolü vardır…

Ve bu öğreti, asıl olarak biçimsel dinin, özel olarak Sünni İslamın katı kurallarına, durgunluğuna ve donukluğuna, hayatın içinden bir müdahale olarak ortaya çıkan, akıp giden, hayata dair olan ve günlük yaşamda vücut bulan bir inanç ve yaşam biçimi olmuştur. Alevilik bu anlamıyla, aynı zamanda bir yaşam biçimi de olunca, hiç kimseye Aleviliği yalnızca mistik bir havada sunma ya da ‘incinsen de incitme’ edebiyatı ile anlatma şansı da vermemiştir. Canlı ve dinamik öğreti bu yaklaşımları fiili olarak hep reddetmiştir. Nitekim, yüzlerce yıla yayılan ağır baskılara, yok etme girişimlerine ve asimilasyon hamlelerine direnme gücü de buradan kaynaklanmaktadır…

Hacı Bektaş Veli’nin inancı ve felsefesi…

Hacı Bektaş Veli’nin 1209’da doğduğu, 1270’de Hak’ka yürüdüğü söylense de, doğumu ve ölümü ile ilgili farklı tarihler de vardır. Hakkında bilgi veren Vilayetname’de “Hacı Bektaş Veli, Seyyid Muhammed İbrâhim-î Sânî, Seyid Mûsa’î-Sânî, İbrâhim Mükerrem el-Mücâb, İmam Mûsâ Kâzım” soyundan geldiği söylense de bu kaynak bile oldukça tartışmalıdır. Hoca Ahmet Yesevi tarafından yetiştirilip Anadolu’ya gönderildiği ise Ahmet Yesevi’nin 1166’da öldüğü bilindiği için gerçekçi değildir. Hacı Bektaş’ı tarih sahnesine ilk çıkartan Baba İlyas ile ilişkisidir. Prof. Melikoff, Hacı Bektaş’ın 1270’deki ölümünden çok sonra Bektaşi tarikatının oluşmasının ardından onun isminin de büyüdüğünü söylemektedir… Nitekim, Hacı Bektaş’ı hayatından daha çok felsefesi onu Hacı Bektaş Veli yapar…
Hacı Bektaş Veli, savaş yerine barışı; düşmanlık yerine dostluğu; kin yerine sevgiyi ve hoşgörüyü benimseyen, hümanist bir anlayışa sahiptir…

Bir çok medeniyetlere evsahipliği yapmış olan Anadolu; 13.yüzyılda, Hacı Bektaş Veli’nin “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”, “Nefsine ağır geleni kimseye uygulamayınız”, “Eline, beline, diline sahip ol”, “Yetmişiki milleti bir gör” anlayışı ile yoğurulur. “Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur” diyen Hacı Bektaş Veli; öğretisinin temel ilkelerini oluşturan bu dizeleriyle, günümüz insanının ulaşmaya çalıştığı hedefi, 13.yüzyılda ortaya koyduğu görülmektedir.

“Hararet nardadır, sac’da değildir / Keramet baştadır, tac’da değildir / Her ne arar isen, kendinde ara / Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir” diyen Hacı Bektaş Veli, her şeyi insanda arayan; Hakk’ı kendi özünde, kendi özünü Hakk’ta bulan anlayışıyla, barışı, sevgiyi ve bilimi kendisine rehber kılmıştır. Hacı Bektaş Veli’ye duyulan ilgi, saygı ve sevgi, Alevi-Bektaşi öğretisinin temelini oluşturan “İnsan-Tanrı-Doğa” sevgisine dayanan hümanist yaşam felsefesi ve öğretisinden kaynaklanmaktadır. O’nun anlayışında dinin kaynağı tanrı korkusuna değil, tanrı sevgisine dayanır.

“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır”, ” Kadınları okutunuz”,” Okunacak en büyük kitap insandır” diyen Hacı Bektaş Veli, inancı hurafelerden arındıran; akla, mantığa ve sevgi temeline dayandıran; kadın ve erkek eşitliğini savunan ve döneminde Hatun Ana (Kadıncık Ana) önderliğinde kurulan Anadolu Bacıları teşkilatına büyük destek veren bir düşünce adamıdır. Halk kültürüne ve eğitimine önem veren; üretimde ve paylaşımda sosyal adalet ilkesini benimseyen; “İnsanın alnı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini” savunan bir düşünürdür. Engindir ve farklılıklar için söylediği çok açıktır: “Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız!”

10 Ağustos 2014, (Bağımsız Dergisi)

EN SON EKLENENLER