Karanlığın temsilcileri döktükleri kanda boğulacaktır!

Gaziantap’te bir düğüne yönelik patlatılan bomba sonucu çoğunluğu HDP’li onlarca Kürt yurttaşı yaralanmış ve ölmüştür. Başta bu alçakça saldırıyı yapanları ve yaptıranları nefretle kınıyorum. En son gelen bilgilere göre ölü sayısı 50 yaralı sayısı ise 94 olarak belirlenmiştir.

Biliyoruz ve görüyoruz ki böylesi bir saldırıyla bir iç savaşın fitili ateşlenmek istenmektedir. Rojava’da yenilen, arkasına bakmadan kaçan IŞİD sürüleri Türkiye’ye sığınıyor. Türkiye devleti bunların sürüler halinde Türkiye topraklarına girmesine göz yumuyor. Aynı zaman diliminde Esat güçleri ve İran taşeronu Hizbullah tarafından Heseke’ye saldırılıyor.

Bunların tesadüf olduğunu düşünmek büyük bir yanılgı olur. Bölgenin sömürgeci devletleri, Kürt halkını yüzyıllardır boyunduruk altında tutan güçleri; statükonun değişmesini istemiyorlar. Kürtlerin insan olmaktan doğan temel hak ve özgürlüklerini elde etmesini istemiyorlar. Kürt halkı ise bütün bu alçak sürülerine karşı, şanlı bir mücadele sürdürmekte ve devam etmekte de kararlı görünüyor.

DAİŞ katillerinin yenilgiye uğraması ve Suriye Demokratik Güçlerinin giderek güçlenmesi Esat’ı da, Türkiye’yi de, İran’ı da korkutmuştur. Birbirini boğmaya çalışan ve olmadık hakaretleri yapan Suriye, İran ve Türkiye sıra Kürtlere gelince tüm bu çelişkileri, düşmanlıkları bir tarafa bırakarak birleşiyorlar ve saldırıya geçiyorlar.

AKP İktidarı bir an önce DAİŞ çetelerini ülkeden kovacağına, içlerinde IŞİD katillerinin de bulunduğu güruhları sokaklara yandaş diye sürerek bu tür alçakça katliamlara çanak tutmaktadır.

Gaziantep’te Kürt halkına karşı yapılan bu alçakça saldırıdan sonra tekbir getirerek sokaklara dökülen gerici yobazlar, hastanelere kan vermek amacıyla koşan Kürt halkını engellemeye çalışırken, güvenlik güçleri bu duruma seyirci kalmaktadır. Bu yobaz sürüsü bir yandan da Kürtlerin ve Alevilerin yaşadığı mahallelere saldırı girişimleri yapabilmektedir. Öte yandan yandaş medya utanmazca ölenlerin Kürt mü Türk mü olduğunu tartışabilmektedir.

Oysa her şeyden önce ölenler insandır, bu ölenlerin birçoğu çocuk ve kadındır. Ve bu olay aynı zamanda bir ilktir. İlk defa bir düğüne saldırılmıştır. Sivil halkı hedef alan bu tür eylemlerle topluma korku psikolojisi yayılarak, evlerine hapsedilip teslim alınmaya çalışılmaktadır.

Saldırı Minbic yenilgisini hazmedemeyen IŞİD canilerince yapılmış görünüyor. Bundan böyle düne kadar iktidarı birlikte paylaştığı FETÖ’cü ikiz kardeşini sahne dışına itmeye çalışan AKP iktidarı yakın gelecekte, devrimcileri, Kürtleri ve Alevileri bu iç savaşın boy hedefi yapacaktır. Nitekim Özgür Gündeme ve onu destekleyenlere yönelik yapılan saldırı ve gözaltılar bunun göstergeleridir. FETÖ’cü güçleri devlet içinde temizlediklerine inandıkları gün, becerebilirlerse Kürt Özgürlük Hareketini fiziken imhaya, onu destekleyen kitleleri korku ve zulüm ile yerinden yurdundan ettirerek Kürdistan’ın demografik yapısını değiştirmeye çalışacaktır.

Zaten 15 Temmuz öncesi Ergenekoncu generallerle yaptığı anlaşma gereği Kürdistan şehirlerinde “taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamaya” yemin etmişlerdi. Nitekim Kürdistan’ın birçok kenti yerle bir edildi. Ancak hesaplar tutmadı. Bütün bu saldırılara ve katliamlara karşı, Kürt halk direnişi daha da güçlenerek yayıldı, gelişti. Bugün Kürt halkı yaşanan bunca zulme karşın Kürdistan’da yaşamaya ve direnmeye devam ediyor.

Rojava Kürtleri zafer üstüne zafer kazanıyor. AKP ve yandaşı bölge gerici güçlerinin, Daişlerin, El Nusraların, Fetih Tugaylarının, kısacası bil cümle katil sürülerinin çılgınlığı bundandır. Daiş çaresizlikle sivillere saldırıyor, AKP seyrediyor, sahte gözyaşları döküyor ve halkların çıkarları için canlarını ortaya koyanlarla, halkları yok etmeye and içmiş katil sürülerini bir ve aynı göstermeye çalışıyor. Esat’ın PYD PKK’nin uzantısıdır söyleminin üstüne atlayarak buradan bir sonuç almaya çalışıyor.

Oysa onlar da biliyorlar ki, nasıl ki bölge gericilerinin ideolojik birliktelikleri veya yakınlıkları varsa, bölgenin ilerici, devrimci güçlerinin de ideolojik yakınlığının olması olağandır. Bu yapılar her ne kadar aynı ideolojiyi savunsalarda, kendilerine özgü bir iç işleyişleri, programları ve farklı öncelikleri vardır. Dünya’da birbirine yakın ideolojileri olan örgütlenmeler ne kadar bir ve aynı ise; PKK ile PYD’de o kadar bir ve aynıdır. Şimdi AKP ile DAİŞ aynı örgüttür dersek doğru mu olur? Tüm Selefi örgütler bir ve aynıdır dersek doğru mu olur?  Eğer bu doğru dersek ve kabul edersek PKK ile PYD bir ve aynı örgüttür diyebiliriz o zaman.

Gaziantep’te sokakta kına gecesi yapan, 90’larda devletin yürüttüğü kirli savaş yüzünden yurtlarından göç edip gelen Kürt halkına bu alçakça saldırıyı yapanlara ve yaptıranlara karşı sesimizi yükseltmenin zamanı geldi de geçiyor. Bu duruma sessiz kalınırsa bu tür eylemlerin arkası gelecektir.

Bu duruma göz yuman AKP iktidarına demokratik eylemlerle cevap olunmazsa daha çok Kürt, Alevi ve devrimci kanı akacaktır. Tıpkı Suruç’ta, Ankara’da Diyarbakır’da olduğu gibi.

Gaziantep saldırısı bir ilktir, ilk defa bir düğüne saldırılmıştır. Bu ne bir yürüyüştür, ne bir mitigtir. Mahallesinde çocukları evlendiği için eğlenmeye çalışan insanlara saldırılmıştır. Bunun adı kör şiddettir. Amaç halkta korku ve panik yaratarak toplumlar arasında güvensizlik yaymaktır. Amaç herkesin birbirine kuşku ile yaklaşmasını sağlayarak, her an bir iç çatışmayı tetikleyecek provakatif bir zemin yaratmaktır.

Eğer bu tür insanlık düşmanı saldırılara karşı çıkmaz ve ardındaki güçleri deşifre edip teşhir ve tecrit edemezsek, işte o zaman saldırganlar hedefine varmış olacaktır. Şimdi sizden korkmuyoruz ve korkmayacağız diye hep birlikte bu alçakça saldırılara karşı tek ses, tek yürek olma zamanıdır. Katledilenin etnik kökenine, siyasi eğilimine bakmadan, amasız, fakatsız sahip çıkma zamanıdır. Eğer birleşmezsek, susarsak, bana dokunmayan bin yıl yaşasın dersek, bilin ki karanlığın temsilcileri aydınlığa galebe çalacaktır.

O halde sloganımız hep aynı olmalıdır; “Susma sustukça sıra sana gelecek….. “

EN SON EKLENENLER