Avrupa’dan uzanan bir yaşam köprüsü

İsviçre’nin İtalyan Kantonu’na bağlı Bellizona bölgesinde yaşayan Kürt kadınları bir süredir hummalı bir çalışma içindeler. Bu, kadınların emeği üzerine yeşermeye başlayan bir kooperatif çalışması. Kooperatif projesine iki aydır başlayan kadınlar, oldukça iddialılar. Üstelik o kadar heyecan verici ki hangisiyle konuşsanız gözlerinin içi parlıyor.

Adını, Ekin Wan Kadın  Kooperatifi yapmak istiyorlar. Neden diye sorduğumuz da ise “kadınlar doğaya her dokunuşuyla Ekin Wan’ın incinen yerlerini topladığımız yapraklarla saracağız” şiarıyla başlattıklarını belirtiyorlar. Avrupa’dan Kürdistan’a uzanan anlamlı bir köprü kurmak istediklerini de ekliyorlar.

Gelirlerini Cizîr’e yolluyorlar

Kadınlar, Ekin Wan Kadın kooperatifi’nin kuruluş çalışmalarını önce pratikte başlatıyorlar. Bellizona ve Lugano bölgesi oldukça dağlık ve zengin bitki çeşidiyle dikkat çekiyor. Ekili alanlar dışında dağlarda birçok meyve ağacı ve üzüm bağlarına rastlayabilirsiniz. Bölgede yaşayan kadınlar, “Toplumsal temelli neler yapabiliriz?” diye tartışırken zengin bitki çeşidinden yararlanılabileceği sonucuna varıyorlar. Bunun üzerine ilk iş olarak üzüm yapraklarını toplamakla başlıyorlar. Issız bucaksız alanlarda yabani olarak yetişen üzüm bağlarının olduğu yerleri keşfedip topluyorlar. Bu yapraklardan salamura üreten kadınlar, ilk ürünlerini de yine stand ve kent pazarında satmaya başlıyorlar. ilk satışlarından elde ettikleri küçük ama anlamlı geliri ise Cizîr’e (Cizre) bağışlıyorlar.

Ekonomiyi toplumsallaştırıyorlar

Kooperatif çalışmasında yer alan Dilan, İpek, Fatma ve diğer kadınlara sorduğumuzda ise projeyle amaçlarının toplumsal temelli dayanışma alanları yaratmak olduğunu dile getiriyorlar. İlk başlarda tıpkı Neolitik dönemdeki gibi doğada toplayıcılıkla işe başladıklarını belirten Dilan, ana tanrıçalar zamanından feyz aldıklarını belirtiyor. “Ekonomi neden toplumsal olmasın ki” diyor. Yaprak toplamakla başladıkları işi şimdilerde doğada böğürtlen zamanına evrilttiklerini, mevsimlik tüm meyveleri toplayarak çalışmalarını daha da büyüteceklerini belirtiyor.

Genelde toplu halde çalışmaya çıkan kadınlar, elde ettikleri geliri ise her seferinde farklı bir toplumsal alana aktarmak istediklerini söylüyorlar. İlkini devletin yıktığı Cizreli ailelere aktardıklarını belirten kadınlar bundan sonraki gelirlerini de Nusaybin ve Şırnak için aktaracaklarını ve bunun için daha fazla çalışacaklarını belirtiyorlar.

Bellizona’da komün örneği

Kadınlar emeklerinin sonucunun ne kadar anlamlı olduğunu gördükçe daha bir heyecanla işlerine sarılıyor. Üstelik şimdiden diğer bölgelerdeki kadınlara örnek olmaya başladılar bile. Uzun zamandır yapılan bu tür tartışmalarda “kapitalist koşullarda kooperatif olmaz, bireyciliğin hakim olduğu toplumsal ilişkilerde kamusal ya da toplumcu projeler bir hayaldir” diyen düşünceyi de pratikleriyle boşa çıkarıyorlar. Bellizona ve Lugano’da yaşayan kadınlar, yaptıklarıyla “küçük” ama anlamı büyük bir adım atıyorlar. Aksine kollektif, komün mantığı üzerine kurulu, bireysel çıkarlardan ziyade toplum yararına projelerin dünyanın bunca bozulduğu ve insanların bireyciliğe mahkum edilmek istendiği koşullarda başarılmak zorunda olunduğunu ispatlıyorlar.

Komün yada kooperatif gibi çalışmalar en fazla da kapitalizmin hakim olduğu alanlarda başarılabilir. Çünkü mülkiyet ve çıkarcılığın toplum aleyhine işlediği ve toplumun parçalandığı bu koşularda aksini ortaya koymaktır asıl olan. İşte İştar kadın kooperatifi şimdilerde bunu oldukça sade ve mütevazi koşullarda başarmaya çalışıyor.

Ne kadar kadın o kadar kooperatif

Avrupa genelinde adım adım kooperatif örneklerinin gelişmeye başladığı günümüzde “kapitalizme inat daha fazla kooperatif” demek gerekiyor. Çok da zor değil. Yeter ki zihniyet dünyamızda kadın eksenli toplumsallığa inanalım. Toplayıcılığa dayalı Yaprak kooperatifi, yine Hamburg’ta kadınların kurduğu Tandır kooperatifi buna en güzel örnektir.

Bize ise “daha fazla kadın, daha fazla kooperatif” demek düşüyor.

Rojda Yıldırım

EN SON EKLENENLER