Neden birçok Ortadoğu ülkesi Trump’ın zaferini hoşnutlukla

Jane Kinninmont

İslam karşıtı söylemleri, Müslümanların Amerika’ya girişini yasaklama konusundaki iddiaları ve Suriyeli mültecilere yönelik alenen sergilediği düşmanlığa rağmen, Donald Trump’ın Ortadoğu’da destekçileri mevcut. Otoriter yönetimler Trump’ı, kendileri gibi güçlü adamlarla anlaşma yapabilecek ‘güçlü bir karakter’ olarak görüyor.

Körfez ülkelerindeki bazı elit gruplar, sert konuşan Cumhuriyetçi (muhafazakar) Trump’ın, İran konusunda Barack Obama’dan daha baskın olacağını umut ediyor. Trump, Obama’nın İran’ın nükleer programı ile ilgili yaptığı anlaşmayı bir ‘felaket’ diyerek eleştirmiş ve ‘gelmiş geçmiş en kötü anlaşma’ olarak nitelendirmişti.

Diğer taraftan, Tahran’daki yönetim de Trump’ın seçimden başarılı çıkmasını memnuniyetle karşılıyor çünkü bu durumun, ABD’nin kaçınılmaz çöküşünü hızlandıracağı düşüncesinde.

Bölgedeki birçok diğer kesim için ise – muhtemelen Ortadoğu’nun çoğunluğu için geçerlidir bu – her iki adayın da bölge için sunabileceği pek bir şey yoktu ve bu kesim için zaten ABD liderlerinin hepsi genel anlamda aynı konumda.

Trump’ın Ortadoğu politikası ile ilgili çeşitli ve çelişkili açıklamaları, siyasi ya da askeri bir geçmişe sahip olmayışı ve dış politikaya yönelik danışman ekibinin çok kısıtlı oluşu, birçok gözlemcinin farklı açılardan rahatça yorum yapabilmesini makul kılıyor.

Hillary Clinton kazanmış olsaydı, geniş kapsamlı siyasi geçmişi ve tanıdık yüzlerle dolu danışman ekibini göz önünde bulundurduğumuzda, dış politikadaki duruşu oldukça tahmin edilebilir olurdu. Bunun aksine, Trump’ın dış politika ile ilgili birçok konuya yönelik duruşu belirsiz. Ayrıca dünya genelindeki analistler tarafından da yetersiz bir şekilde incelendi; hatta yanlış analizler sonucunda ahmak ve kazanması imkansız bir aday olarak değerlendirildi.

Yine de bir takım sonuçlara varılabilinir. Örneğin, Trump güçlü adamlara olan saygısını defalarca dile getirdi ve hatta Saddam Hüseyin ve Muammer Gaddafi gibi ‘kötü adamların’ terörle mücadele konusunda kullanışlı olabileceğini dahi savundu. Geçmişteki beyanlarında ise, Çin yönetimini Tiananmen Meydanı olaylarını bastırma hususunda övmüşlüğü, Sovyetler Birliği’nde kontrolü kaybetmesinden ötürü Mihail Gorbaçov’u eleştirmişliği de var.

Ayrıca Trump, ABD başkanlarının 1945 sonrasında devam ettirdiği uluslararası düzene karşı da fazlasıyla şüpheli yaklaşıyor. Seçim günü Twitter üzerinden paylaştığı montajlanmış bir videoda Clinton’ın yabancı ülkelerin liderleriyle el sıkışmaları ve Dünya Ekonomi Forum’undan kesitler yer alırken, diğer taraftan da yüzlerinde kandırılmış ifadesi olan Amerikalı seçmenler gösteriliyor.

Trump ABD’nin çıkarları konusuna muhtemelen Clinton ya da Obama’ya kıyasla çok daha dar bir çerçeveden yaklaşacak ve küresel polis ya da özgür dünyanın lideri olma çabalarından ziyade ülkenin yerel ekonomisi ile ilgili konulara eğilecektir. Demokrasinin teşvik edilmesi hususuna bile daha az dikkat çekilecek; insan hakları ihlalcilerine yönelik baskılar azaltılacak ve büyük bir ihtimalle dış yardım da kesilecektir.

Yeni başkanın yaygın bir şekilde duyulan cinsel saldırı niteliğindeki yorumları da göz önünde bulundurursak, bölgede kadın haklarını savunmak da öncesine göre daha zor olacak ve hatta bu durum, batının cinsel normlarını ahlaksız ve dayatmacı olarak gören bölgedeki sosyal muhafazakarların söylemlerini de sağlamlaştırmaya yarayacaktır.

Ancak Trump’ın Obama ile tek ortak noktası, ABD halkının, ülkelerinin Ortadoğu’ya daha fazla girmesine hiç hevesli olmadığı yönünde ki farkındalık. Bu yüzden de, dünyanın o bölgesinden uzaklaşma dürtüsü devam edecek. Ve bu, ABD’yi tekrar olayların içine dahil etmeye yönelik planlar olsa bile böyle olacak. Vladimir Putin’i terörle mücadele edebilecek kapasitede biri olarak gören Trump, Rusya ile Suriye üzerinde anlaşmaya varma konusunda Clinton’dan daha hazır bir durumda.

İran anlaşmasını ‘feshedeceği’ yönündeki çıkışlara rağmen Trump muhtemelen bunu yapmayacak…

Ortadoğu barış sürecine yönelik olarak ise, ABD seçimlerinde genelde tercih edilen İsrail destekçiliği beyanlarında da daha da ileriye giden Donald Trump ‘iki devletli çözümün’ bir öncelik olmadığını savundu…

Arap dünyasındaki genel görüş ABD’nin bölgedeki müdahalelerine eleştirel yaklaşıyor. ABD’nin demokrasi ve insan hakları iddiaları, Irak savaşı ve sonrasında takip eden şiddet eylemlerinden dolayı oldukça geçersiz kalmış durumda. Bazı kesimler daha kendisine çekilmiş bir ABD görmekten memnun olacaklardır. Tabii bu da doğrudan bölgeye tam bağımsızlık ve meşruluk geleceği anlamını taşımıyor; zira Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa ülkelerinin bölge üzerindeki rekabeti daha da artacaktır…

https://www.theguardian.com/commentisfree/2016/nov/10/middle-east-donald-trump-president ‘den Çeviren: Burcu Gündoğan

birgün

EN SON EKLENENLER