AKP, diktatörlüğünün kayyumluk sistemi ve kripto muhalifler

Son dönemlerde sıkça kullanılan KRİPTO sözcüğünün sözlük anlamına baktığımızda, Yunanca ve Fransızca kökenli bu kelime, dilbilgisinde siyasi inancını gizleyen, gizlilik taşıyan belge, gizli haberleşmeye yarayan işaretler gibi birçok alanda kullanılan bir terim olarak Türkçede yer almaktadır.

Sosyoloji alanındaki KRİPTO terimine karşılık olarak, Alevi İnanç felsefesinin dilindeki, ikiyüzlüce, Özü sözü bir olmayan, İkiyüzlülük anlamındaki RİYA sözcüğünü kullanabiliriz.

Tüm insanlık için riyakârlık hoş karşılanmamakla birlikte, Alevi inancı Riyakarlığı, etik ahlaki açıdan özel bir vurgu ile reddeder. Birçok deyiş ve değer içinde bunu dile getirir. Bunun toplumsal yaşam alanın en temel değerlerinden biri olduğunu her Alevi mutlaka bilir.

Yukarıdaki bu benzetmeyi yapmamın nedeni, son bir kaç aydır yaşanan siyasal saldırıların bir savaş konsepti içinde gerçekleşmesinin açık ilanı ve uygulamasına karşı, başta alevi kurumların duruşundan ve tavrından dolayıdır.

Karşımızdaki bu büyük saldırı ve tehdide karşı, Riya içinde olanların sonu hiç de iyi görünmüyor.

15 Temmuz darbe girişimi ile startı verilen, asıl ve sonuç alan darbe, tüm toplumsal kesimlere karşı hızla devam ediyor. FETÖ’cülük gerekçesi ile lambadaki cin açığa çıkarıldı. Tüm kural ve kaideler askıya alındı. OHAL ve KHK!ler ile şu an kılıfı hazırlanmaya çalışılan, Baş-dik-ta sürecinin tesisi ve temini için, Muhalefet edebilecek tüm farklı yaşayan ve düşünen kesimler sırasına göre hedefe konularak, bir sindirme, yok etme, savaşının düğmesine basıldı. Bu hedefin ilk sırasını doğal olarak, seni Başkan yaptırmayacağız diyen Kürtler ve HDP oldu.

Devlet tüm  gücü ile, çok kanlı ve katmerli bir saldırı başlattı. Ne Mülkün Temelindeki Adalet, ne Milletin iradesi, nede seçimle gelmenin hikâyesi kaldı. Belediye Başkanları tutuklanıp cezaevlerine dolduruldu. Belediyelere zor ve cebir yoluyla el koyup KAYUM,lar dönemi başlatıldı. Birçok  HDP li vekil, başta Eş başkanlar olmak üzere  cezaevlerine toplatıldı. Parlamentonun bir kıymet-i harbiyesi kalmadı. Seçimle gelen hiç kimsenin, ülke idaresinde bir iradi hükmü kalmadı. Bir şiddet, bir celaldir, sürüp gidiyor. AKP/ERDOĞAN karşısında, en dişli ve güçlü muhalif bariyer Kürt hareketi. Burayı aşmadan, Muktedir olmak zor. Bu nedenle bir YENİ KAPI ruhu formülü icap edilip top yekûn savaş için Irkçı/milliyetçi MHP, Ulusalcı/Kemalist CHP, Şeriatçı/Cinci AKP ve irili ufaklı, tüm akli dengesi bozuk Kriptolu FETÖ cüler birleşerek ŞER-İ cephede buluştular. Adeta Erdoğan’a ne istediyse verdiler. Buna da vatan savunması dediler.

Burada bir parantez açalım.1 Şubat 1979 yılında Humeyni Paris’ten İran’a, Milyonların katıldığı bir karşılama töreniyle(Yeni Kapı misali) döndü. Cumhurbaşkanlığına getirildi ve ömür boyu devletin dini ve siyasi lideri olarak kaldı. İran Devrimini, Sol, Liberal demokratlar ve dini gruplar birleşerek, Şahı devirmişlerdi. Ancak daha sonra, Humeyni sırasıyla önce Solcuları, sonra liberal demokratları daha sonrada diğer Kürt ve Azeri gibi dini grupları tek tek tasfiye ederek siyasi sahneden silip, mutlak iktidarın sahibi olarak bu güne kadar getirmiş oldu. Öyle bir daha seçim ile gidecek gibi de değil. Çünkü tüm sistemi kurumsal olarak kendine göre yeniledi.

AKP veya FETO Cemaati, yâda bir başka İslami cemaat fark etmez. Bunlardan hangisi bir kez iktidarı ele geçirirse bir daha inmek istemeyeceklerdir. AKP ile FETO kapışması, uzun bir koalisyondan sonra kimin mutlak iktidarı ele geçireceği kavgasıydı. Bu satrancın şu anki galibi Erdoğan görünüyor. Artık hiç bir seçim onu götüremeyecektir. Seçimler oy çokluğunu sağladığı sürece bir kamuflaj olarak kullanılan bir araç olarak, milli irade hikayesinin esprisi için gerekli bir demokrasi oyunudur.

Şimdiden devletin tüm kurumlarını kendi ihtiyacına göre kadrolaştırarak, toplumu sosyal olarak da kendi değerlerine uygun bir şekilde hazırlamaktadır. Yani Başkanlık ölünceye kadar sürmek içindir.

Şimdi mesele Zurnanın Zırt dediği yere gelip dayanmıştır.

Ya, İran Şii İslam devriminden sonra, Türk Sünni İslam rejimi  de  sürecini tamamlamış olacak.

Herkes hesabını buna göre yaparsa iyi olur. Bugün Kürt hareketinin, bu dişe diş mücadelesine kayıtsız kalanlar, bayraklarla, sembollerle uğraşanlar, özellikle de  Alevi’ler; bu  YEZİT zihniyetli, YAVUZ  huylu, İŞİD ruhlu canilere karşı, daha çok zaman kaybetmeden, mücadele için direniş cephesine her türlü imkanı ile alanlarda güç vererek, toplumun diğer sivil toplum kesimlerini, liberal demokratları ve çağdaş yaşamdan yana olan dinamikleri cesaretlendirip mücadeleye katılımı teşvik edip, Gerici  Şeriatçı diktatoryal  faşizme karşı, Demokratik  birliğin, barış içinde bir arada yaşamın, tüm toplumsal kesimlerin kendilerini özgürce ifade edebildiği bir ülke yaratmanın sorumluluklarını yerine getirirler.

Ya da, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin, Ezidilerin Ortadoğu ve Anadolu’daki kaderlerini daha da acı bir şekilde yaşama riskini boynunu bükerek beklemiş olacaklar.

EN SON EKLENENLER