AABK ve illegalite üzerine

ERDOĞAN YALGIN

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) tarafından, Almanya’nın Köln kentinde 12 Kasım Cumartesi günü, “Türkiye’de Demokrasiye, Özgürlüğe, Barışa, Laikliğe EVET! Faşizme, Şeriata HAYIR!“ mitingi düzenlendi. Miting, AABK’nın da üyesi olduğu demokratik örgütlerden vücuda getirilen “Demokratik Güç Birliği“ tarafından katılım gösterilerek gerçekleşti. Mitinge 70 bin kişilik görkemli bir katılım sağlandı.

Köln mitinginin bitiminden hemen sonra AABK; “Bütün AABK Kurumlarımızın Dikkatine” başlıklı açıklamasında, türlü bahanelerle Demokratik Güç Birliği ile ilişkilerini askıya aldığını açıkladı. Söz konusu alelacele kaleme alınan bu açıklamada, birçok handikapın yanında bizce en önemlilerinden birisi şu paragrafın içindeki “illegal“ kavramı ve bitişiğindeki anlamsal yüklemelerdi. “Avrupa Alevi Hareketi demokratik bir kuruluştur. Bulunduğu bütün ülkelerde resmi olarak tanınan, ciddiye alınan, önemsenen bir örgüttün hiç bir illegal örgütle ilişkilendirilmesine müsaade etmeyiz, edemeyiz. Bizim her yerde muhatabımız legal, demokratik kurumlar oldu, olmaya da devam edecektir.“ Bu tanımsal yaklaşım, Türk-İslam egemenlerinin diliyle aynı paralellik göstermesi bakımından talihsiz bir denkleme işaret etmektedir. Lakin asırlardan beri İslam‘ı (Kuran’ı), kendi devlet bekâları için bir kalkan olarak kullananlar, bu coğrafyada Aleviliği “illegal/batıl“ ve Alevileri ise “kanun tanımaz, terörist/kafir“ olarak hep görmüş-göstermiş ve kendi kurallarına göre “hal“ yoluna gitmişlerdir.

İllegal tanımı, Fransızca bir kelime olup, aslında bir hukuk terimdir. 1928‘de, Türkiye’de gerçekleştirilen ‘Harf devrimi’yle birlikte, Türk Dil Kurumunun ilk genel sekreteri ve Türkçenin babası da sayılan Dil bilimci Ermeni kökenli Agop Martayan (Dilâcar) ve ekibi tarafından birçok dilden aşırılan kelimeler gibi, muhtemelen bu terim de yeniden yapılandırılan Türkçe lügatına bir sıfat tanımı olarak alınmıştı. İyi de yapılmış, yoksa ki vay halimize! Zira “kanun dışı, kural tanımaz, gayri meşru, usulsüz, kanunsuz, kanuna aykırı, yasak“ ve hatta içinde şiddeti de içeren bir “terör yapılanmasını“ hangi kelimeyle ifade edebilirdik! Dolayısıyla bunca laf kalabalığını özetlemesi açısından illegal tanımı, işimizi kolaylaştırmıştır. İllegal tanımı bütün dillerde kendisine çok saygın bir yer edinmiş ve özellikle devletlerin resmi literatüründe bir hukuk kavramı olarak kullanılmıştır. Devletler; “Illegal“ tanımının karşıtı olarak kendi kanuni sistemlerini de “legal“ tanımıyla anlamlandırmışlardır. Yani “yasal olan, hukuki, kanuni, tüzel, adli, resmi vs.“ Arapça’da, İslami edebi dilde illegal tanımını karşılayan birçok kelime vardır. Bunlar içerisinde “mekruh“, yani “İslamda yapılmaması istenen, hoş görülmeyen, beğenilmeyen“ şeydir. „Haram“ tanımı da, “Din kurallarına aykırı olan, dini bakımdan kesinlikle yasak olan“ eylemleri tanımlar. Yine “doğru ve haklı olmaya, temelsiz, asılsız, geçersiz vb.“ anlamları içinde ihtiva eden “Batıl“ kavramınıda bunlara ekleyebiliriz. Buraya kadar konumuzla alakalı deyindiğiniz bazı kelimelerin etimolojik kökenine ilişkin kısa veriler aktardık. Şimdi ise son günlerde tartışmalara neden olan Alevilik bağlamında bazı hususlara temas edelim!

Bir Mezopotamya yaratması olan Aleviliğin, “Kalu bela’dan (önsüz)“ beri, bir illegal örgütlü yapıya sahip olduğu, resmileşen 1400 yıllık İslam devletlerinin (Emevilerin (661), Abbasilerin, Selçuklaların, Osmanlıların ve Cumhuriyetin (2016), yazılı tarihleri incelendiğinde, bu rahatlıkla anlaşılacaktır. Yani tarihsel süreçi ininde farklı isimlerle günümüze kadar gelen Aryenik kültürün bir devamcısı olan Alevi inancı, bir illegal oluşumun belkide bu alandaki ilk örgütlü yapısıdır. Bu güzergahta Alevi inancının köklerine su taşıyan Hurremiler, Zeydiler, Eba Müslimiler, Karmatiler, Hasan Sabâhiler, Babâiler, ve benzeri batıni ekollerin tümü, illegaldi. Bundan dolayıdır ki resmi İslamın sözde yönetim erkleri, Alevi toplumu için hep “katli vacip fetvaları“ vererek, onları toplu kıyımlardan, sürgünlerden, zindanlardan geçirmişlerdir. Onlar hakkında hakaret dolusu fermanlar çıkarmışlardır.

Son yüz yılı ele alacak olursak; Aleviler ve inançları, resmi temelini M. Kemal’in bizatihi kurduğu Diyanetin (1924) öngördüğü İslami parametreler üzerinde inşaa edilen, sözde laik Cumhuriyetin acentasında, hep illegal bir yapılanma olarak algılanmıştır. İslami-Kemalist Cumhuriyet ve onun selefi yönetim erklerinde olduğu gibi Alevilik; “İslami“, Aleviler ise “Milli“ değildir. Tam aksine Alevi inancı en basit kavramlarıyla “mekruh, harami ve batıl“ bir organizasyon niteliği taşımaktadır. Bunun aksini iddia edenler Diyanete sorabiliriler! 1969‘dan beri toplamda 57 İslam devletinin bir üst çatısı olan İslam İşbirliği Teşkilatına sorabilirler! İslam ülkelerindeki ilahiyat fakültelerine, duayen proflarına sorabilirler! Resmi İslama göre Alevilik nedir, Aleviler kimlerdir?

Dahası da var! Mesela geçmişi, Milli Görüş Teşkilatıyla birlikte eskiye dayanan, fakat 2010 yılında “Almanya’da, toplumsal dini yaşamı cami ve derneklerde organize eden” birçok Müslüman çatı (!) birliği, “Almanya İslam Konferansı” bünyesi altında toplandı. Genel Alevi kamuoyunda gizlense de, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun da aralarında yer aldığı, bazı İslami örgütlerle aynı masa etrafında rahatlıkla bir araya gelmektedir. Bunlar arasında; “Avrupa Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VİKZ), Almanya Türk Toplumu (TGD), Almanya’daki Müslümanlar Merkez Konseyi (Zentralrat), Almanya’daki Boşnak Müslümanlar Birliği (İGBD), Almanya’daki Faslılar Merkez Konseyi (ZMaD) ve daha nice İslami organizasyon bulunmaktadır. Şimdi sıraladığımız bu İslami kurumların yetkin hocalarına, müezinlerine, ilahyatçı yöneticilerine ve teologlarına sorun! Açsınlar Kur’an-ı Kerimi, okusunlar ilgili ayetleri ve kendi geleneksel İslami anlayışlarına baksınlar; Alevilerin sosyal, siyasal geleneksel yaşayış tarzları; resmi İslama uygun mudur? Alevilik onlara göre mekru, helal ve hak mıdır? Yine bu legal İslami kurumlara göre 1925 yılında M. Kemal’in getirdiği “Tekke ve Zaviye kanunu“ karşısında Alevi örgütlenmeleri; illegal midir yoksa legal midir?

İllegal tanımı Türkiye’de, resmi literatüre daha çok 1960’lı yıllarda girdiği anlaşılıyor. Bu hukuki söylemle Denizler, İbrahimler, Mazlumlar ve daha nice hümanist güzel insan, resmi İslamın devlet aygıtı tarafından sözde legal cezai yaptırımlarla ortadan kaldırılmadı mı? Canlar, gelin “Zalime karşı bu dik duruşunuz; Kerbelâ-i Hüseyin, Pir Sultan ve Seyid Rıza kararlığıyla aynen devam etsin! Yoksa yarın geç olabilir!

özgür politika

EN SON EKLENENLER