Osmanlı’da devrim isteyen kadın: Nuriye Ulviye

Nuriye Mevlan, Türkiye’nin ilk feminist kadınlarındandı. Kurucusu olduğu “Kadınlar Dünyası” Dergisi, 1913’ten 1921’e kadar “Kadınların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi”yle yayın yaptı.

Küçük yaşta götürüldüğü sarayda yetiştirildi. Yaşlı bir erkekle evlendirildi. Kısa bir süre sonra dul kaldı. İkinci eşi gazeteci Rıfat Mevlan, Mustafa Kemal’e muhalefet ettiği için sürgüne gönderilince, bir süre sonra evlendiği Ali Civelek ile yaşamının sonuna dek birlikte oldu. Yirmi yaşında çıkarmaya başladığı dergi, dönemine damgasını vuran bir yayın organı oldu. 1913 yılından 1921 yılına dek yayınlanan derginin yazı kadrosu, hatta mürettipleri bile kadındı. “Kadın­ların hak ve hukuku tanınmadıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi” kabul edildi. Dergi, dönemin feminist söylemini anlama açısından önemli bir yere sahipti.

Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek, 1893 yılında Gönen’de doğdu. Çerkes bir aileden gelmekteydi. Ailesi Kafkas­ya’dan Ruslar tarafından sürülmüş, deniz yoluyla önce Trabzon’a, ardından da Çerkeslere yerleşebilecekleri yerlerden biri olarak gösterilen Gönen’e yerleşmişlerdi.
Saray adetlerine uygun olarak yaşlı bir erkekle evlendirildi. Fakat bu evliliğin gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra dul kaldı.

İkinci evliliğini yapmadan dergicilikle uğraşmaya başladı. Yirmi yaşındayken Kadınlar Dünyası isimli der­giyi çıkarmaya başladı. Ulviye Mevlan ikinci evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Rıfat Mevlan ile yaptı. Mustafa Kemal’e muhalefet ettiği için sürgüne gönderi­len Rıfat Mevlan’dan ayrıldıktan bir süre sonra tanıştığı Ali Civelekle -ailelerin karşı çıkmasına rağmen- evlendi.

Ulviye Mevlan’ın yayına başlattığı Kadınlar Dünyası isimli dergi, 4 Nisan 1913’ten 1921’e dek I. Dünya Sava­şı ve Kurtuluş Savaşı yüzünden kesintilere uğrasa da ya­yın hayatını sürdürdü. İlk yüz sayı günlük olarak, daha sonra haftalık olarak, savaş yıllarında ara verildiyse de 1921 yılına dek 9 yıl çıkarıldı. Feminist olduğunu açık­ça dile getiren dergi, ‘feminist’ sözcüğünü de kullan­maktan çekinmedi.

Nuriye Ulviye Mevlan-Civelek tüm olumsuz şartlara rağmen derginin çıkması için maddi manevi uğraştı. Derginin maddi sıkıntısı dolayısıyla mücevherlerini dahi bozdurduğu bilinmektedir. Yazı kadrosu, hatta müret- tipleri bile kadındı. “Kadınların hak ve hukuku tanın­madıkça erkek yazılarına yer verilmeyeceği ilkesi” kabul edildi. Dergide özellikle okur mektupları önemli bir yer tutuyordu. Dergi, dönemin feminist söylemini anlama açısından önemli bir yere sahipti.

Kadınlar Dünyası, kadın ve erkek arasında yetenek ve zekâ bakımından hiçbir fark bulunmadığını, kadının ezilmişliğinin nedeninin yetiştirilme koşulları olduğu­nu, kadını yalnızca eş, anne ya da ev kadını olarak gör­mek isteyen erkeğin kadına bir yaşam biçimi dayattığını savunmuştu. Kadının başka bir yaşam biçimi olabilece­ğini bile bilmediğini, kendi haklarından habersiz oldu­ğunu belirterek bu durumu aşmak için kadının kendi geçimini sağlaması ve toplumsal yaşama katılması ge­rektiğini belirtmişti.

Kadınlar Dünyası’nın kadının sorunlarına çözüm yolu, “toplumsal inkılâptan bağımsız olmayan bir kadın inkılâbı”dır. “Bugünkü hayat yenilik istiyor,” diyerek Osmanlı toplumuna bir devrim gerek­tiğini vurgulayan dergi için, bu devriminin amacı kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yeni bir dünya kurmaktı.

Dünya kadın hareketinden destek alan, yabancı ba­sının da ilgi gösterdiği Kadınlar Dünyası, yerli basından-kimi yazarlar dışında- pek destek görmemişti. Radikal söylemi zaman zaman tepki de çeken dergi, eleştirilere karşı sert tartışmalara girmekten çekinmezken, kendi kavramlarını da (feminizm anlamında kullandığı kadın­lık ya da nisaiyyun gibi, hukuk-ı nisvan ‘kadın hukuku’ gibi) oluşturup açıklamaya, bu kavramlarla ilgili çarpık, taraflı yorumların yanlışlığını ortaya koymaya çalışmış­tı. Yayın ilkesini kadının erkekle eşit olmasına çalışmak olarak belirleyen Kadınlar Dünyası, Osmanlı döneminde ilerici kadın hareketinin en kararlı sesi olmuştu.

Cemiyet, kadının aile içindeki durumunu tartıştı. Kadınların çalışabilmeleri için bir terzihane açıldı. Ka­mu kurumlarına girebilmeleri için mücadeleler verdi. Yaptığı çalışmalar sonunda, bir eğitimci olan Belkıs Şevket’in uçağa binmesini sağladı. Böylece Belkıs Şevket uçağa binen ve fotoğrafı yayınlanan İslam dünyasındaki ilk kadın oldu. Yine cemiyetin ça­balarıyla ilk kez telefon idaresinde kadınlar da çalışa­bilmeye başladı.

* Bu yazı Hüseyin Aykol’un “Aykırı Kadınlar” kitabından alıntılanmıştır.

EN SON EKLENENLER