Bir yılda 451 ‘faili meçhul’

İHD ve TİHV verilerine göre, 2016 yılında 451 kişi polis ve asker kurşunuyla öldürüldü. Açılan dosyaların tamamı takipsizlikle sonuçlanarak “faili meçhul” olurken, Diyarbakır İHD Şube Başkanı Raci Bilici, gidişatı “tehlikeli bir mecra” olarak tanımladı.

İnsan Hakları Haftası olarak kabul edilen 2’nci Dünya Savaşı’nın ardından insan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması için dünya devletlerinin bir araya geldiği 10-17 Aralık’ın 68’inci yıldönümü yaşanırken, Türkiye bu yıldönümüne ağır insan hakları ihlalleri ile girdi. Türkiye’de 2016 yılında hemen hemen her alanda ağır insan hakları ihlalleri yaşanırken, bu ihlallerin başında ise yaşam hakkı ihlali geliyor. Ülkede savaş sürecinin başladığı 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana yaklaşık 2 bin asker, polis, korucu ve örgüt üyesi çıkan çatışmalarda yaşamını yitirirken, bölge kentlerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları ve sonradan ilan edilen OHAL ile birlikte devreye konulan uygulamalar sonucu 2016 yılında yaşanan sivil ölümler korkunç boyutlara ulaştı.

İHD VE TİHV: BİR YILDA 451 İNFAZ YAŞANDI

İlan edilen sokağa çıkma yasakları ile birlikte kent merkezlerinde ağır silahların kullanılmasıyla toplu katliamlara varan sivil ölümler yaşanırken, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte birçok kentte çok sayıda kişi asker ve polis kurşunuyla öldürüldü. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) raporlarından derlenen verilere göre, 2016 yılında 451 kişi polis ve askerlerce infaz edildi, 34 sivil yurttaş ise çıkan çatışmaların arasında kalarak yaşamını yitirdi. İnfaz edilen kişilerden 82’si yaşam hakkı ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı yerlerden olan sınır hatlarında öldürüldü. Öte yandan şehir merkezleri ya da kırsal kesimlerde yurttaşların bulduğu patlayıcı maddelerin ellerinde patlaması sonucu 2’si çocuk, 7’si kadın en az 11 kişi yaşamını yitirdi.

SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI İHLAL GETİRDİ

Yaşam hakkı ihlallerinin büyük çoğunluğu ise sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği merkezlerde yaşandı. 1 Ocak tarihinden çatışmaların sona erdiği Mart ayına kadarki evrede, 10’u çocuk, 22’si kadın olmak üzere toplam 269 kişi polis veya askerlerce öldürüldü.

İNSANLAR DİRİ DİRİ YAKILDI

Yaşam hakkı ihlallerini beraberinde getiren sokağa çıkma yasakları ile birlikte insanlar sadece ateşli silahlar ile değil diri diri yakılarak da öldürüldü. Şubat ayında sokağa çıkma yasağının devam ettiği Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaşanan çatışmalar nedeniyle 3 ayrı bodruma sığınan aralarında çocuk, kadın ve yaralıların da bulunduğu siviller, bodrumların içerisinde diri diri yakıldı. O dönem açıklama yapan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Prince Zeid Ra’ad Zeid al-Hussein, “Elimizde, Türk güvenlik güçlerinin Cizre’de etrafı sarıp 100’den fazla insanı canlı canlı yaktığına dair tanık ve akrabalarının raporları var” ifadelerini kullanmıştı.

YEMEK SOFRASINDAYKEN TOP MERMİSİYLE ÖLDÜRÜLDÜ

Çatışmaların 160 gün, sokağa çıkma yasağının ise bir yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, 3 Ocak tarihinde yaşamını yitiren 38 yaşındaki 3 çocuk annesi Melek Alpaydın’ın ölümü yaşanan korkunç tabloyu gözler önüne serdi. Alpaydın, İskenderpaşa Mahallesi Küçük Aktar Sokak’ta bulunan evinde yere serdiği yemekten yerken eve isabet eden top mermisi ile yaşamını yitirdi.

KADIN SİYASETÇİLER YAYLIM ATEŞİNE TUTULARAK ÖLDÜRÜLDÜ

Şırnak’ın Silopi ilçesinde sokağa çıkma yasağının devam ettiği 5 Ocak tarihinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi Üyesi Sevê Demir, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır ve Kongreya Jinên Azad (KJA) aktivisti Fatma Uyar ile İslam Atak isimli bir kişi polis kurşunlarının hedefi oldu. Bulundukları Karşıyaka Mahallesi’nden zırhlı araçla uzun süre yaylım ateşine tutulan kadın siyasetçiler, vücutlarının çeşitli yerlerine aldıkları kurşunlarla olay yerinde yaşamını yitirdi.

AİHM’İN TEDBİR KOYDUĞU GENÇ ÖLÜME TERK EDİLDİ

Şırnak’ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasağının devam ettiği 22 Ocak tarihinde, Cudi Mahallesi’nde bulunan Cihan Karaman göğsüne aldığı şarapnel parçası ile yaralandı. Karaman’ın yaralanması haberinin hemen ardından HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, hastane yetkilileri ile görüşerek Karaman’ın vurulduğu noktaya ambulans gönderilmesini istedi. Yoğun çabalar sonucu vurulduğu mahalleye doğru hastaneden ambulans çıkınca Karaman da yoğun saldırıya rağmen bulunduğu alandan çıkarak tek başına ambulansın geleceği noktaya doğru yaralı halde ilerlemeye başladı. Bu sırada Karaman’ın ailesi de Cizre Kaymakamlığı ile görüşerek, yaralı çocuklarının ambulansa ilerlemeye çalıştığını fakat bombardımanın devam ettiğini aktardı. Buna rağmen bombardıman ve tarama kesilmediği için Karaman’ı alacak ambulans mahalleye yanaşamadı ve Karaman tek başına yaralı halde sokakta kaldı. Karaman ardından geldiği sokağa tekrar geri dönmek zorunda kaldı. Arkadaşları tarafından alınan ve bir evin bodrumuna taşınan Karaman’ın bulunduğu yer ambulans için ikinci kez bilgilendirilince bu kez de Karaman’ın bulunduğu ev hedef alınarak bombalanmaya başlandı. Bu sırada ise Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarının yaptıkları başvuru sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Karaman’ın hastaneye kaldırılması için tedbir kararı verdi. Ama buna rağmen Karaman’ın bulunduğu ev ve civarı sabah saatlerine kadar saldırıya maruz kaldı. Sabah saatlerinde ise Karaman, tanklarla vurulan evde yaralanan yurttaşların yanına götürülerek, hastaneye götürülmesi için bekletilmeye başladı. Fakat bu ev de gün boyu top atışlarının hedefi oldu. Burada iki gün direnebilen Cihan, yaşam mücadelesini kaybetti.

VAN’DA 1 YILDA 39 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ

Yaşam hakkı ihlalleri sadece sokağa çıkma yasaklarının bulunduğu merkezler de değil, farklı yerlerde gerçekleştirilen ev baskınlarında, şüpheli görülen araçlarda da yaşandı. Van’da 2016 yılında aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da olduğu 39 kişi ev baskınlarında ya da mahalle aralarında hedef gözetilerek öldürüldü. Daha önce de ölümlerin yaşandığı kentte, 10 Ocak günü ise merkez Edremit ilçesi Yeni Mahalle’de bulunan Kocaeli Parkı’nın hemen karşısında bulunan iki katlı bir eve sabah saatlerinde özel harekat timleri tarafından düzenlenen baskında, 12 HPG’li “Çatışma” denilerek öldürüldü. Görgü tanıklarının beyanları ve yine aynı şekilde sosyal medya üzerinde asker ve polislere ait bir sosyal medya hesabından yapılan video çekiminde de “çatışmanın olmadığı” bir kez daha görülmüştü. Öte yandan evde inceleme yapan sivil toplum örgütleri tarafından da içeriden dışarıya tek bir merminin bile atılmadığı raporlaştırılmıştı. Yine ailelere ve avukatlara, otopsi raporları verilmeyerek dava dosyasına gizlilik kararı verilmişti. İlçenin merkez İpekyolu ilçesi Hacıbekir Mahallesi’nde birçok genç farklı tarihlerde “Çatışma” denilerek ev baskınlarında öldürülürken, 19 Nisan günü mahallede bir eve özel hareket timleri tarafından yapılan baskın sonucu 7 aylık hamile 30 yaşındaki Remziye Bor boynuna isabet alan 3 kurşun sonucu tedavi gördüğü Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 28 gün sonra yaşamını yitirdi.

YÜKSEKOVA’DA SİVİLLER TARANDI

2016 yılında en çarpıcı olaylardan biri de Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde yaşandı. Çarşı merkezinde iki grup arasında çıkan gerginlik sonrası gerginliği dağıtmak üzere Akrep tipi zırhlı bir araç ile olay yerine gelen polisler, zırhlı araçtan iki grubun üzerine ateş açtı. Açılan ateşte Aydın Tümen, Serhat Buldan, Rahmi Sefalı ve Nejdet İşyözü isimli 4 kişi yaşamını yitirdi. Şemsettin Çakmakçı ve Memet Ali Kaya adlı kişiler ise yaralandı.

HİÇBİR YARGILAMA OLMADI

Dikkat çeken bir diğer durum ise, gerçekleştirilen ölüm vakalarında ilişkin herhangi bir yargılamanın olmaması. Kamuoyu baskısı sonucu kimi merkezlerde soruşturmalar açılırken, bu soruşturmalar da ya takipsizlikle sonuçlandı ya da şu ana kadar arpa boyu yol alınmadı. Yargının sessizliğiyle gerçekleştirilen ölümler faili meçhul bırakıldı.

‘SAĞ ALINABİLİRLERDİ AMA İNFAZ EDİLDİLER’

Türkiye’de 24 Temmuz 2015 tarihinde operasyonların tekrar başlamasıyla beraber yeni bir konsept geliştirildiğini vurgulayan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, “Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği yerlerde çok sayıda infaz gerçekleştirildi. Gerekse sivil gerekse silahlı militanlar infaz edildi. Oradaki insanları daha farklı yol ve yöntemler kullanarak alınabilinirdi, ama bu yol ve yöntem denenmedi. Yargısız infazlara girişildi” dedi.

‘TEHLİKELİ BİR MECRA’

İnfazların savaş ve çatışmalı ortamlarda dönem dönem uygulanan strateji olduğunu belirten Bilici, “Bu da çok tehlikelidir. Türkiye 1990’lı yıllardan sonra ilk defa bu dönemde böylesi bir ağır infazlara girişmiş oldu. Kırsalda da aynı şey var. Mesela en son iki PKK’linin infaz edildiğine dair sosyal medyaya düşen görüntüler sonucu cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Bunlara ilişkin bu tür vakalar maalesef çok oldu. İşte bizleri de kaygılandıran ve endişelendiren budur. Türkiye’de süreç giderek çok farklı bir mecraya kayıyor. Bu ciddi anlamda tehlikeli bir mecradır. Ciddi anlamda sorunları beraberinde getiren bir yöntemdir. Biz bir an önce vazgeçilmesi ve demokratik yol ve yöntemlere dönmesi temelinde ısrarlı talebimiz ve mücadelemiz olacaktır” ifadelerini kullandı.

Nuri Akman – dihaber

EN SON EKLENENLER