Ankara DAD: İnancımızı normal ortamda yaşayamadık

DAD Ankara Şube Yönetim Kurulu üyeleri Alevilerin inançlarını tam olarak yaşayamamasını ve zorunlu din derslerine ilişkin düşüncelerini PİRHA anlattılar. 

Demokratik Alevi Dernekleri Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri, Alevilerin günümüz koşullarında inançlarını tam olarak yaşayıp yaşayamadıkları ile ilgili değerlendirmelerde bulundular.

“Aleviliği normal olarak yaşayamadık. Hep devlet baskısı ve mahalle baskısı vardı” diyen DAD Ankara Eş Başkanı Hülya Fırat, “Aleviliği biz hiçbir zaman normal bir ortamda yaşayamadık. Çünkü korku vardı, mahalle baskısı vardı, devletin baskısı vardı. Ben hatırlıyorum çocukluğumda mahalle çocukları bize Kızılbaş derlerdi, farklı benzetmelerle bulunurlardı, rencide edici şeyler söylerlerdi. İleri dönemlerde bu yaklaşım hiçbir zaman değişmedi” dedi.

“GELECEK KUŞAKLARA AKTARMALIYIZ”

Aleviliğin pirlerden ve ocaklardan doğru temelde öğrenilip gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini belirten Fırat, “Alevilerin yapacakları en iyi şey örgütlenerek büyüklerinden öğrendiklerini aktarmaları, bilinçlenerek kendilerini geliştirmeleridir. Alevilerin önümüzdeki süreçte yapabilecekleri en güzel şey bir araya gelerek doğruyu öğrenmektir” şeklinde ifade etti.

Büyüklerden öğrenilenleri sonraki kuşaklara aktarmanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Fırat, belirli bir amaç etrafında derneklerde seminerler, eğitim çalışmaları düzenlemek gerektiğini, bu şekilde baskı altında kalmadan, ötekileştirilmeden, diğer vatandaşlarla eşit bir şekilde yaşama şansı olacağını vurguladı.

“ALEVİLER TARİHSEL OLARAK HEP BASKI ALTINDA YAŞAMIŞLARDIR”

İsmail Alver ise Alevilerin Aleviliğini yaşaması için devlete alternatif olarak kendi özel okullarını açarak veya kendi evlerinde kendi önderleri ve dedeleri tarafından Aleviliğin gençlere öğretilmesinin çok önemli olduğunu kaydetti. Alevilerin, korkutularak, sindirilerek çoğu zaman kendilerini inkar ederek yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını söyleyen Alver, asimilasyonlar nedeniyle Alevilerin çoğunun Aleviliği bilmediğini ve kendilerinin bile anlatmada zorlandıklarını ifade etti.

“ALEVİLİK KADAR GÜZEL BİR YAŞAM BİÇİMİ YOKTUR”

Aleviliğin bilimsel, doğal, tabiat inancı ve yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Alver, “Rehk deniliyor mesela. Hak bende ben hakta gelen hak diyoruz biz buna. Onun için Alevilik kadar güzel bir yaşam biçimi yoktur. Bu da gerici sistem tarafından kabul görmediği ve baskı altına alındığı için çoğu zaman inkara kadar gitmiştir” dedi.

Aleviliğin İslamla olan bağlarının araştırılmaya değer bir konu olduğunu ifade eden İsmail Alver, “Alevilik 2 yönlü asimilasyona uğruyor. Kürt Alevileri hem dili hem de inancı olarak asimilasyona ve baskıya uğruyorlar. En tehlikeli katliamlardan birincisi beyin olarak, ruhen beynin içini boşaltmaktır. Bir diğeri ise ona ait olan Kürt dilini de yasaklama olayıdır.

“ALEVİLER İNANÇLARINI YAŞAYAMIYORLAR”

Alevilerin Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de inançlarını yaşayamadıklarını söyleyen Kenan Akın da, “Aleviler katlediliyorlar, yok ediliyorlar. Alevilerin cemevleri yasaklanıyor. Alevi çocukları asimile ediliyor. Bunun birçok nedeni var. Dolayısıyla Aleviliği yok sayan okula biz çocuğumuzu gönderiyoruz. Din dersi zorunludur. Çocuk orada sure öğreniyor. Camiyi öğreniyor, namazı öğreniyor. Biz ise Aleviliği öğretemiyoruz. Bu bir gerçek. Kime sorarsanız sorun bu böyle. Alevi aileye sorsan da böyle, çocuk belli yaştan sonra merak ediyor. Sureyi biliyor, camiyi biliyor, namazı biliyor, sonra çocuk soruyor Alevi kimdir, nedir diye” dedi.

“ASIL SORUN ASİMİLASYONDUR”

Asıl sorunun asimilasyon olduğunu belirten Akın “Aleviliği çocuklarımıza biz öğreteceğiz. Çocuklarımızı Alevi kurumlarına göndereceğiz. Cemlere göndereceğiz. Bunu ancak böyle aşabiliriz. Diğer türlü ise Alevilerin kaderi belli, hep böyledir. Aleviler kamuda yok, kamuda fişleniyor, kamudan ihraç ediliyorlar. Ve bu ülkede bu olumsuzluklar yaşanıyor. Dolaysısıyla Aleviler inançlarını bu ülkede doğru dürüst yaşayamamıştır” şeklinde konuştu.

“Selçukludan, Osmanlıya, Osmanlıdan Cumhuriyete kadar inançlar hep katledilerek gelmiştir” diyen Mustafa Karabudak ise Cumhuriyet tarihinde yapılan Koçgiri, Maraş, Çorum, Malatya katliamlarının Alevi katliamları olduğunun altını çizdi. Kendi yurtlarından göç ettirilmesi sonucunda kaybolan bir Alevi kitlesi olduğunu kaydeden Karabudak, Alevilerin metropollerde inançlarını yaşamakta daha çok zorlandığını da ekledi.

İnançlarımızı yaşayabilmemiz için pirlerin ocaklarıyla buluşması lazım diyen Karabudak “Yeni yeni inanç merkezleri ve cemevleri oluşuyor. Bu da tam olarak oturmuş, tamamlanmamıştır. Bazıları sağlıklı biçimde işlemiyor. Alevilerin inançlarını yaşamaları için pirleri ve ocakları ile buluşmaları lazım. Talipleri ve pirleri ile buluşmaları lazım. Bugün inanç merkezleri ocaklarımızdır, okullarımızdır” dedi.

“İNANÇ MEKANLARI VE MERKEZLERİ YASAKLI BÖLGELERDİR”

Bugün Dersim ve Varto’da Alevilerin inanç mekânlarının ve inanç merkezlerinin yasaklı bölgeler olduğunu ifade eden Karabudak, “Son KHK ile acil kamulaştırma adı altında Dersim’de inanç merkezi su altında bırakılacak. Sadece oradaki coğrafya su altında kalmayacak aynı zamanda inancımız da su altında kalacaktır. Biz pirlerimizle buluşacağız. Desturumuzu pirlerimizden öğreneceğiz. Okullarımız hiçbir zaman olmamıştır” dedi.

“ALEVİLERİN TALEPLERİ VAR”

“Hiç bir zaman Alevilerin ibadethanesi olmamıştır” diyen Karabudak Alevilerin taleplerinin zorunlu din dersinin kaldırılması, diyanet işlerinin kaldırılması, devletin inançlardan elini çekmesi ve insanların inandıkları gibi yaşaması olduğunu belirtti.

Cebrail ARSLAN

EN SON EKLENENLER