Siyasal yenilginin üzeri sayılarla örtülemez!

Haklı olduğumuzu biliyor olsam da, hep kaybeden tarafta olmak kötü ve keyifsiz! Bir çok hafifletici ve moral verici gerekçe de bu keyifsizliği bir çırpıda ortadan kaldırmıyor…

“Evet”in de “Hayır”ın da çok güçlü olduğu yerler de dahil olmak üzere bir çok yerde çalışma yapmış biri olarak, sandıktan yüzde 51-57 arasında “Hayır”ın çıkacağına inanıyordum. Bu “inanışta” hep kaybeden tarafta olmanın getirdiği duygusallık kuşkusuz vardı ama sokaklarda da, salonlarda da gördüğüm “Hayır” dalgası, dipten gelen bir dalga gibi yükseliyordu… Türkiyenin siyasi tarihinde ilk kez, solcu, sosyalist, ulusalcı, Türk ya da Kürt milliyetçisi, milli görüşçü “el ele” Hayır’a yükleniyordu. Gezi’yi de aşan ve adı “hayır” olan bir yan yana geliş vardı…

OHAL’e, devlete, kamunun uçsuz bucaksız olanaklarına, baskıya, tehdite rağmen, sokaktaki “Hayır” dalgası, partileri aşmış, çok geniş bir toplumsal kesimle buluşmuştu. Dün Ümraniye, Çekmeköy, Sancaktepe ve Kadıköy’de sandıkların kurulduğu bir çok okulu dolaştıktan sonra “bu iş herhalde bu kez oluyor” diye düşünmüştüm…

Olmadı…

Devletin bütün olanaklarını “Evet” için kullanarak yapılan resmi hileler, medya yalanları ile birleştirildi, üstüne YSK ve AA manipülasyonu eklendi ve iktidar referandumu “burun farkıyla” matematiksel olarak kazandı! Çünkü, iktidar çok iyi bildiği bir işi yaptı ve “Hayır”ı çaldı!

Bu sonuçlar duygusal olarak milyonlarca insanı yaralamış olsa da açıkça görülüyor ki siyaseten de vicdanlarda da  “Hayır” kazandı! Üstelik Hayır’ın kazanması yalnızca siyaseten değil, sosyolojik olarak da bir gerçek… Bu gerçeğin, yani siyasal bir yenilginin üzeri sayılarla örtülemez…

Bir masa etrafında bir araya gelmemiş olsalar da “Hayır Cephesi” içinde, solcusu var, sağcısı var, sosyalisti var milliyetçisi var… Türk’ü, Kürt’ü, Alevisi, Sünnisi var… Ateisti de dini bütün olanı da var…

Türkiye genelinde yüzde 51,2 “Evet” açıklamasına rağmen, bu ülkenin en büyük şehirlerinde Hayır kazandı! Sandıkların kontrol edilebildiği, şeffaflığın olduğu her yer de Hayır kazandı! Bu sonuç, iktidarın psikolojik üstünlüğünü ve meşrutiyetini kaybettiği anlamına da geliyor! Zaferlerinin “yenilmeye mahkûm galibiyet” anlamına gelen bir “Pirus zaferi” olduğunu kendileri de biliyor!

Kamu olanaklarıyla yapılan hilelere, YSK ve AA hileleri ve manipülasyonları eklenmiştir. İktidar artık ağzıyla kuş da tutsa, referandum sonuçlarına yansıyan şaibeden artık kurtulamaz! Bu sonuçlardan toplumsal uzlaşma ile çıkması gereken bir Anayasa’da çıkmaz…

HALKIN TEPKİSİ SÖNDÜRÜLMEMELİ

Mevcut iktidarın karşısında topluca alternatif olma şansını yakalayan muhalefet hareketi bunu görerek “Hayır”ın yarattığı psikolojik üstünlüğü ve gücü büyütmelidir. 8 Haziran 2015 hatasına düşmemek için şimdi CHP başta olmak üzere “Hayır”ın yanında duran bütün partilerin “bu sonuçlar meşru değil, YSK’nın sonuçlarını tanımıyoruz” diye meydan okumaları gerekiyor. Üstelik yalnızca meydan okuma da değil, “80 milyonu kutuplaştırdınız, ülkeyi yarı yarıya böldünüz, bu sonuçlarla Anayasa da yapamazsınız, ülkeyi de yönetemezsiniz” demek gerekiyor…

CHP, HDP ve MHP’nin “Hayırcı milletvekilleri” hem işlerliği olmayan hukuka atıf yapmak, hem de siyasette asla yeri olmayan “aman gerilim yaratmayalım” gibi saçma sapan bir korkuyu empoze etmek yerine YSK’nın kapısına dayanmalı, AKP’yi tarihinin en ağır yenilgisinden kurtaran YSK’yı top yekün istifaya davet ederek, meşruiyet tartışmasını büyütmelidir… Çünkü AKP ve MHP sayısal olarak yenilmese de, siyasal olarak kesin yenildi! Çünkü bu ülkede yaklaşık 24 milyon kişi, yalana dolana, baskıya, tehdite “Hayır” dedi, bir arada yaşama isteğini, özgürlükleri, dayanışmayı öne çıkardı…

Bunu görerek hareket etmeli. Öfkeleri örgütlemek yerine, temkinli olmak adına, uzlaşma adına biriken öfkeleri yatıştırma çabası hep iktidara kazandırdı. Örneğin dün Yıldırım’ın ve Erdoğan’ın balkon konuşmalarından önce CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “bu sonuçlar meşru değildir” deseydi, siyasette başka dengeler oluşurdu. Mevcut iktidarın uygulamaları ve yaptırımları görüldüğünde, hiçbir siyasi karşılığı ve gerçekliği olmayan uzlaşma adına yapılan hatalar, “yumuşak geçişler”, halkın tepkisini, öfkesini boşa düşürüyor, yatıştırıyor ve sonra da söndürüyor… Dokunulmazlıklar, Tezkere, Yenikapı ve Saray gibi…
Çünkü siyasette uzlaşma lafla olmaz güçle olur. Gücün varsa uzlaşma zemini oluşur. Tıpkı referandum sonucu gibi…
Dünü değerlendiremeyen CHP, hiç değilse bugünü değerlendirmeli!

BU SONUÇLARDAN İSTİKRAR ÇIKMAZ!

Referandum sonucu devletten dolayı “Evet”in lehine gibi dursa da “Hayır” sanıldığından daha güçlü. 24 milyon kişi iyi organize olursa iktidar OHAL’e rağmen, medyaya rağmen, istediğini yapamaz! Kaldı ki, bu referandum sonuçlarından istikrar çıkmaz. Türkiye artık kendisi gibi düşünmeyen herkesle ve her şeyle kavgalı olan Erdoğan’dan da, AKP’den de yorulmuş durumda… Türkiye Erdoğan değil!

İşin bir yanı bu, diğer yanı da artık hiçbir şeyin 15 Nisan gibi olmayacağının ilanıdır. Referandum sonucu gösteriyor ki, AKP ve MHP yeniden yapılanacak. “Hayır hareketi” de bu sürecin dışında kalamaz, yani CHP’de, HDP’de, merkez sağ da hatta Haziran hareketi ve solun bütün renkleri de yeniden yapılanacak. Siyasi sürecin aktörü olmak isteyen her siyasi eğilim için bu kaçınılmaz…

Referandum’da ülke nüfusunun en az yarısı bunu açıkça ilan etti. Belli ki, gerilimden beslenen bu süreci, yaşabilir bir Türkiye lehine tersine çevirmek isteyenler, hem itiraz eden, hem de sorunları çözen, çözüm üreten bir iktidar perspektifi ortaya koyan, yeni şeyler söyleyerek “yarın hayali” kuran ve kurdurtanlar önümüzdeki dönemin belirleyicisi olacaktır…

Meşru olmayan, şaibeli bir referandum sonucu ile, toplumun yarısını yok sayarak artık bu ülkeyi kimse tek başına istediği gibi yönetemez. Kutuplaştırmayı, kini, nefreti, bölünmeyi ve şiddeti de ortadan kaldırmanın Türkiye’yi normalleştirmenin, istikrarı ve güveni sağlamanın, yaşanabilir bir Türkiye yaratabilmenin yolu “Hayır” kampanyasına yansıyan o renkli ve güçlü yelpazeden geçiyor. Çünkü o yelpazede herkes var…

İşimiz kuşkusuz kolay değil ama imkansız hiç değil!

 

EN SON EKLENENLER