Tursun Vakfı Başkanı: Yetkililer beyanlarıyla ‘cezasızlık’ için yol gösteriyor

 Silopi’de 2 kardeşin polislerin kullandığı panzerin evlerine girmesi sonucu yaşamını yitirmesinin hemen ardından yapılan açıklamalara dikkat çeken Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, yetkililerin ilk açıklamaları ile olay yeri incelemeden tutun yargıya kadar yol gösterdiğini ve böylelikle “cezasızlık” sürecini başlattıklarını belirtti.

Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PSVK) polisin silah kullanma yetkisinin artırıldığı 2007 yılından bu yana 346 kişi yaşamını yitirdi. Can kayıplarının yaşandığı olayların 20’si, 15 Temmuz sonrası yaşanırken, 2017 yılının ilk dört ayında 7 kişi yaşamını yitirdi. Gözaltına alınan Ömer Barış’ın sağlık kontrolüne götürülürken, polis silahından çıkan kurşunla yaşamını yitirmesinin ardından Diyarbakır’da Newroz kutlamalarına gelen Kemal Kurkut, Gazi Mahallesi’nde Oğuzhan Erkul ve Barış Kerem 2017 yılının ilk aylarında polis kurşunu ile yaşamını yitirenler oldu. Henüz bunlar gündemdeki yerini korurken, 2 Mayıs günü Silopi’de polisin kullandığı panzer, bir evin duvarını yıkarak 6 yaşındaki Furkan ve 7 yaşındaki Muhammed Yıldırım kardeşlerin ölümüne sebep oldu. Daha sonrasında ise Küçükçekmece’de polisler ev baskınında 18 yaşındaki Sıla Abalay’ı öldürdü.

Yaşanan tüm olaylardan sonra ise, başta Valilik ve Kaymakamlıklar ile Emniyet yetkilileri birbirine benzer açıklamalar yaptı. Oğlu Baran Tursun’un 2007’de polis kurşunu ile yaşamını yitirmesi ardından kurduğu Baran Tursun Vakfı ile, polisin öldürdüğü yurttaşların davalarını takip etmeye çalışan Mehmet Tursun değerlendirmede bulundu.

‘YETKİLİLER POLİSLERİ KORUMA YAKLAŞIMI İÇİNDE’

Devlet adı altında devletin kolluğu tarafından işlenen cinayetlerin cezasızlık ile sonuçlanabilmesi için uyguladıkları bazı terimler olduğunu belirten Tursun, “Devlet için ilk olarak ‘Bunlar teröristtir. Bunlar devlete karşı geldiler. Molotof attılar. Taş attılar’ şeklinde kullanılan terimler var. Bunların tümünün yalan olduğunu 2007 yılından bu yana yaşanan 346 olayda biz ortaya koymuş durumdayız. Bunların 76’sı bir kere çocuk. Bu çocukların bu tür faaliyetlerde bulunmasına imkan yok. Bunların arasında annesinin karnında olanlardan tutalım da, annesinden süt emen çocuklara kadar hepsi var. Son yaşanan olaysa malum herkesin bildiği Silopi’de evlerinde yataklarının içinde yine polislerin kullandığı panzerin altında kalması sonucu yaşamını yitiren çocuklar. Muhammet ve Furkan kardeşler. Polisler bunları orada alıp hastaneye götürmek yerine kaçıp gidiyorlar. Sonradan gelenler ise panzeri oradan kaçırıyorlar. Burada daha önce Kaymakam ve Valilerin yaptığı ‘Taş attı. Molotof attı’ diyebileceği gibi bir durum da yok. Böyle olsa bile öldürme hakkı yok. Ne yaptılar ilk olarak hemen bu polislerin alkollü olmadıklarını söylediler. Neden? Çünkü korumacı bir yaklaşım içindeler” diye konuştu.

‘YETKİLİLERİN İLK DEMEÇLERİ CEZASIZLIK MESAJI İÇERİYOR’

“Biz buna cezasızlık ve katilleri koruma diyoruz” diyen Tursun, “Türkiye’de polis kurşunu veya şiddeti ile bir cinayet işlendiği zaman ilk evvel devletin Valisi, Kaymakamı, Emniyet Müdürü hatta bazen Bakanlara kadar ulaşan bir seviyede, daha ceset yerdeyken, kim olduğu dahi tespit edilmeden kalkıp bir demeç patlatıyorlar. Bu demeçlerinde olayı ‘Polise silah sıkarken’, ‘Polise bomba atarken’ şeklinde yansıtmaya çalışıyorlar. Bunu toplumda bir algı yaratmak için yapıyorlar. Bir de bu demeçleri verirken, başta olay yeri inceleme yapacak olan ekibe bir mesaj veriyorlar. Onlara diyorlar ki ‘Olay yeri incelemenizi buna göre yapın.’ Sonra fezleke hazırlayan emniyet birimlerine, oradan savcıya ve hakime kadar bir mesaj veriyorlar. Yani diyorlar ki o yetkililere, ‘Bakın devlet bunlara sahip çıkıyor. Tutanaklarınızı ona göre hazırlayın. Yanına bir silah bırakın. Yanına bir sopa bir suç unsuru bırakın’ diyorlar. Böylece cezasızlık politikasının hazırlığını yapıyorlar. Cezasızlık uygulanmasının talimatını vermiş oluyorlar. Zaten bu yönde dosyalar hazırlanıp fezlekeler de buna göre hazırlandığında o polisler bu suçları işlemeye devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.

‘KAYMAKAMLIĞIN ‘ALKOL YOK’ AÇIKLAMASI YOL GÖSTERMEDİR’

Silopi’de iki kardeşin evlerine giren panzerle ezilerek öldürülmesi sonrası “Alkol yok” açıklaması yapılmasının incelemeyi yapacak ekiplere bir yol gösterme olduğunu belirten Tursun, şunları aktardı: “Karşımıza en son Uğur Kurt dosyasında gördüğümüz gibi bir sorun çıkıyor ortaya. Cezasızlık. Birkaç ay ceza veriyor. Onu da para cezasına çeviriyor. Polisi yine korumuş oluyor. Yani her şey daha en başından hazırlanıyor. Hakimlerin verecekleri karar o Valilerin, Kaymakamların demeçlerinde saklıdır. Bunun için Silopi’de iki kardeşi öldüren panzeri kullanan polis için hemen daha kim olduğu açıklanmadan Kaymakamlık çıktı “Alkol yok” açıklaması yaptı. Nasıl anladı. Yüzüne mi üfledi. Doğal olarak da sonra yapılan otopsi işleminin sonucunda da ‘Alkol tespit edilememiştir’ diye bir rapor verildi. Yani baktığımızda Kaymakamlık bir nevi yol gösterdi burada. Bu dosyayı da diğer dosyalarda yaptıkları gibi cezasızlıkla kapatmak isteyeceklerdir.”

‘ETKİN DİRENME HAKKI KULLANILMALI’

Tursun, bu davaların üstünün kapatılmasının engellemesinin ise toplumsal muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin etkin direnme haklarını kullanmasından geçtiğini belirterek, “Ne yazık ki Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin etkin direnme hakkını, etkin bir şekilde kullanamaması polisin, devletin elini daha da güçlendirmektedir” diye konuştu.

EN SON EKLENENLER