‘Kadınlar barış yolunda kolaylaştırıcı rolün temsilcisidir’

İstanbul’da düzenlenen “Kadınların Barış Mücadelesi: Sırbistan, Kosova ve Türkiye” konferansının son iki oturumunda, kadınların siyasetteki mücadelesi tartışıldı.

Barış, Demokrasi ve Alternatif Politikalar Araştırma Merkezi (DEMOS) tarafından gerçekleştirilen “Kadınların Barış Mücadelesi: Sırbistan, Kosova ve Türkiye” konferansının ikinci oturumunda “Kosova: Kadınların Siyasete Katılım Mücadelesi” deneyimi tartışıldı. Oturumun moderatörlüğünü Handan Çağlayan yaparken, konuşmacı olarak Kosova Kadın Ağı’ndan Igballe Rugova, Piriştine Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nden Vjollca Krasniqi ve Kosova Vetëvendosje Parti’den Nazlie Bala katıldı. Oturumda ilk olarak söz alan Priştine Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nden Dr. Vjollca Krasniqi, ulus ve devlet oluşturma süreçlerinde kadının rolünü anlattı. Kosova’nıın oluşumunda tarihsel olarak sosyalizmden uluslaşmaya doğru giden bir yol izlediğini belirten Krasniqi, burada oluşan sürçte formel ve enformel kurumların ilişkileri etkili olduğunu söyledi.

‘SİSTEM HALA ERK’

Krasniqi, sosyal etkilerin kadın ve erkeği aynı anda dönüştürdüğü Kosova’da, yeni bir kadın-erkek tanımının oluştuğunu söyledi. Feministlerin toplumsal cinsiyete odaklandığını söyleyen Krasniqi, bunu yaparken kadınlığı ve erkekliğin nasıl olacağını anlattıklarını söyledi. Psikologlara göre kadınların en önemli rolünün analık ve ulusları bir arada tutma rolü olduğunu söyleyen Krasniqi, Kosovalı kadınlar devletlerini yeniden inşa konusunda aktif bir rol üstlendiklerini de belirtti. Kosova’da sivil toplumların erkekler tarafından kurulduğunu da ifade eden Krasniqi, kamusal alanın da erkeksel bir alan olarak görüldüğünü aktardı. Krasniqi, “Kosova’da kadınlar da meta olarak görülürler. Kadınların çıkarı karşısında erkeklerin çıkarları da önemlidir. Kadınlar son parlamentoda yüzde 36’sını kazanmıştır” dedi. Kadınların politikada ikinci aktörler olarak görüldüğünü belirten Krasniqi, “Bütün sistem hala erkek egemen alan olarak kalmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.

‘ÜLKENİN YAPILANDIRILMASINDA KADINLAR DIŞLANDI’

Krasniqi’nin ardından söz alan Kosova Vetevendosje Partisi Milletvekili Nazlıe Bala ise siyasetteki kadın bilincinden söz etti. Kadın olarak kendilerinin attığı her adımın siyasi bir adım olduğunun bilincinde olamadıklarını söyleyen Bala, “Benim için bu gün barıştan söz etmek zor ülkemde. Çünkü dünya barışı yok” dedi. Yerel ve uluslararası toplumların Kosova’daki istikrardan söz ettiklerini ifade eden Bala, “Savaştan sonra ki tüm çabalar, savaş öncesi kadın çalışmaları ile karşılaştırıldığında, ülkeyi yeniden yapılandırmada kadınlar dışlandı. Politikacılar bunu görmediler. Kosova’daki kadınların seyirci olarak değil aktör olarak bir rolü vardı. Kadınlar ama mücadelelerini bırakmadılar. 2001 de ulusal seçimler yapıldı. Kadınlar, yüzde 30 oranında seçime dahil oldular. Kadın adayların listesi farklıydı. Çabalarında vazgeçmeyen kadınlar sonunda parlamentoya girdiler. Peki, biz bundan tatmin oldu mu? Hayır! Kadınların ağzını kapatmak için kullanıldı bu sayı. Bakanlıklara giremedi kadınlar. Kamusal alana katılamadılar. Bu rakam bir savunma olarak görüldü” şeklinde konuştu.

‘HUZURA TAHAMMÜL YOK’

2’inci oturumun son konuşmasını yapan Kosova Kadın Ağı üyesi İgballe Rugova da Kosova savaşının başlamadan önceki gergin zamanlarından bir anısını paylaştı. Rugova şunları aktardı: “Komşularım Sırp’tı. Kosova’da bir sükûnet dönemiydi. İnsanlar buna tahammül edemedi. Miloševic’in kafasında başka planlar vardı. İnsanları işlerinden attı. Sanki korunmaya muhtaçlarmış gibi ‘sizleri koruyacağım’ dedi. Aramızdaki görülmeyen bir duvar örülmeye başladı. Zaman içerisinde kimse kimseyle konuşmamaya başladı. Zamanla savaş tırmandırıldı. Ben bir Arnavut olarak Belgradlı kadınların içine gitmeye karar verdim. Gittim ve onları gördüm. Kadınlar orada mücadele ediyorlardı. Belgrad’daki bu radikaller duruşlarını hiç bozmadı. Küfürler ettiler, yüzlerine tükürdüler. Fakat kadınlar yüzünü bile silmediler, sadece protestolarına devam ettiler. Birkaç saat sonra toparlanıp eylemlerini sonlandırdılar. Ben o olayda çok etkilendim o olay sonrasında ben de bir feminist oldum ve onlarla birlikte çalışmaya başladım. Sonralarda çok büyük bir savaş başladı. İnsanlar öldürülmeye başladı.”

‘ANALAR AĞLAMASIN’

Son oturumda ise, Türkiye’de kadınların barış inşasına katılımı tartışıldı. İlk olarak söz alan AKP kurucularından olan ve Araştırmacı Fatma Bostan Ünsal, Barış sürecinde Barış Annelerinin rolünün önemini hatırlatarak, “O süreçte akla gelen bir sloganı hatırlatmak istiyorum. ’Analar ağlamasın’ sloganı bu dönemi özetleyen önemli bir sözdür. Bu sürece Cumartesi insanları ve Barış Anneleri öncülük etti diyebiliriz” dedi. Yaklaşık 20 bin faili meçhullerin yakınları olan kadınların yıllardır mücadele yürüttüğünü hatırlatan Ünsal, “Bu insanlar çok da baskıya maruz kaldılar. Nobel barış ödülüne de aday gösterilmişlerdi” dedi.

Tüm etnik köklerin bir araya geleceği bir platformun oluşturulamadığını belirten Ünsal, “Demokratik İslam Kongresi diye başka bir yapı da var. Burada kadın yapısı çok güçlü. Bu yapıyı, birçok farklı yapıdaki kadını bir araya getiren bir yapı olarak görüyorum. Umarım tekrar barış sürecine gireriz. Ve bu kayıp yakınlarından özür dilenmesini de sağlarız. Barış Annelerinin daha politik olarak devam etmesinin bu süreci hızlandırılmasında daha da etkili olacağını düşünüyorum” dedi.

BULDAN’DAN ÜNSAL’A: ARAMIZA HOŞGELDİN

Son olarak söz alan Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, birçok farklı alandan kadınların bir araya gelmesinden mutluluk duyduğunu fakat Türkiye’nin üç büyük partisinden kadın vekillerin bir araya gelebilmesinden de gurur duyduğunu söyledi. Bunun üzerine AKP Parti kurucularından olan Ünsal araya girerek, “Ben AKP vekili değilim, AKP’li de değilim. Beni de partiden ihraç ettiler” dedi. Bunun üzerine kadınların kahkahaların yükseldiği salonda, Buldan, “O zaman aramıza hoş geldin” dedi.
Konuşmasına devam eden Buldan, şunları söyledi: “Özellikle kadınların barış meselesinde kolaylaştırıcı rol aldıklarını düşünüyorum. Ben aynı zamanda Bir Cumartesi insanıyım. Kürt meselesi Türkiye’nin kanayan bir yarası. Bu çatışmalı süreçte binlerce insan yaşamını yitirdi. Bu süreçte en çok öldürülen erkekler, en çok mağdur edilen ise kadınlar oluyor. Savaş sonrasını yaşayan da daha çok kadınlar oluyor. 2011 yılında aslında bu süreç başlatıldı ama daha sonra sekteye uğratıldı. Daha sonra ikinci bir girişim ile kadınları temsilen ben de dahil oldum bu sürece. Barış ve müzakere süreçlerine dünyada pek kadınlar dahil edilmezdi. Fakat Türkiye’de yapılan barış müzakerelerinde Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın, “Kadınsız barış tartışılmaz” demesi üzerine benim dışımda KJA üyesi Ceylan bağrı yanık da kadınları temsilen bu görüşmelere dahil oldu. Bu üç yıllık süreç içerisinde kadınların yaşamış olduğu sıkıntılar, kadınların geleceğini de ilgilendiren bu görüşmelerde kadınlar kendilerini temsil etti. “
Konuşmaların konferans sonlandırıldı.

EN SON EKLENENLER