Dersim’de 4 mevsim kalanların hikayesi: Mende

Dersim’de göç ettirme politikalarına rağmen köylerinden vazgeçmeyen yaşlıların hikayesini fotoğraflayarak “Mende – Çar Demserre Dêrsim’de Manenî” kitabına taşıyan fotoğraf sanatçısı Tahir Bozkurt, “Onlar da giderse elimiz ayağımız kesilmiş olur. O bildiğimiz coğrafyaya dönmemiz lazım” dedi.

1938 Dersim katliamındaki insansızlaştırma politikasından sonuç alamayan devlet, 56 yıl aradan sonra 1994’te benzer bir senaryoyla tekrardan Dersimlilere katliam ve sürgünü yaşatmak istedi. Dersim’de kimileri katledildi, kimileri bir daha topraklarına geri dönmemek üzere göç ettirildi, kimileri ise dört mevsim boyunca topraklarında yaşamını sürdürme gayreti içerisinde kaldı. Fotoğraf sanatçısı Tahir Bozkurt, bütün bu süreçler sonucu Dersim’de 4 mevsim boyunca yerini terk etmemek için direnen bir avuç insanın hikayelerini konu alarak fotoğraf albümü hazırladı. Fotoğrafların hikayesini Kırmancki ve Türkçe anlatan “Mende – Çar Demserre Dêrsim’de Manenî (Kalan – Dersim’de Dört Mevsim Kalanlar)” kitabı Mayıs ayında Sancı Yayınlarından çıktı. 2011 yılından bu yana kitap için çalışmalarına başladığını söyleyen Bozkurt, 1990’lı yıllarda Dersim ve diğer Kürt bölgelerinde devlet tarafından göç ettirme politikalarının yaşatıldığını hatırlattı.

‘YENİDEN BİR ÇİVİ ÇAKMAMIZ LAZIM’

Bozkurt, “Belki Dersim için 1938’den daha ağır bir durum. İşte bu noktada Dersim’de göç etmeyip kalanların hikayesini işledim” dedi. Kapitalist üretimin yeni nesil ile bir önceki kuşağı birbirinden ayırdığını ifade eden Bozkurt, “Dil, inanç, kültür bunların hepsi kesilmiş oluyor” diye kaydetti. Bunların hepsini göz önünde bulundurarak çocukluğunun geçtiği Dersim’e gittiğinde başka şeylerin arayışı içine girdiğini dile getiren Bozkurt, oralarda çok daha farklı bir kültür ve bir büyünün var olduğunu belirterek o kültürün gittikçe kaybolduğunu söyledi. Şimdiki neslin dönüp bu son süreci yaşlılarla yaşamaları gerektiğini vurgulayan Bozkurt, “Onlar daha buraları terk edip gitmeden onlardan hem o kültür devrini almamız lazım hem de aslında oraya yeniden bir çivi çakmamız lazım” dedi.

‘HARABE VE YIKILMIŞ EVLERE YER VERDİM’

Çalışmasını kitaplaştırdığı sırada kitabında sadece Kirmancki’ye yer vermeyi düşündüğünü söyleyen Bozkurt, ancak Kirmancki’yi unutanlara da Dersim’i ve Dersim’de kalanları anlatmak için Türkçe de kullandığını belirtti. Dersim bölgesinde kendi çektiği fotoğraflara benzer çok sayıda fotoğrafların olduğunu ifade eden Bozkurt, bu tarzda bir çalışmanın ilk defa yapıldığını kaydetti. O bölgedeki bütün köylerin hikayelerinin hemen hemen aynı olduğunu belirten Bozkurt, kitabının içeriği hakkında şu bilgileri paylaştı: “Tabi ki kahvesinden sokağına bir çok yeri ve hikayeyi çalıştığım oldu; ama hepsini buraya taşımadım. Ancak burada sadece bir kişinin hikayesini anlatmayı daha uygun buldum. Onun dışında Ovacık ve Dersim arasında kalan boşaltılmış olan bir köyden Pertek’e göç etmiş Kumru Ninenin hikayesini işledim. Kumru Ninenin köyü 1994’te bombalanmış ve devlet tarafından göç ettirilmiş. Daha sonra devlet Pertek Barajı’nın kenarında bir köyde yaşaması gerektiğine karar vermiş. O da artık orada yaşamını sürdürüyor. Mazgirt ile Pertek bölgeleri arasında yaylacılık yapanlarla yapmıştım. Bir de Dersim’in belli başlı bölgelerinde yıkılmış dağ köylerinde harap olan, şuan yaşam faaliyeti olmayan bölgelerdeki yıkılmış evlerin fotoğraflarını çekerek temsili her bölgeden bir iki fotoğraf koyarak harabe görüntülerini koydum buraya. Pülümür dışında o bölgenin tamamına gittim.”

‘ONLAR GİTTİĞİNDE BİZ DE BAŞKA YERLERE GİTMİŞ OLACAĞIZ’

Kültürün aktarıcılarının yaşlılar olduğunu dile getiren Bozkurt, şu anda Dersim bölgesinde 70-80’li yaşlarda olanların kaldığına dikkat çekerek, “Bunlar da gittiğinde zaten hakikaten biz de başka bir yere gitmiş olacağız. Aslında kendimizden, kimliğimizden uzaklaşmış olacağız. Onlar da giderse elimiz ayağımız kesilmiş olur. Bir an önce bu yaşlılarla iletişime geçip onlarla yaşayıp onları yalnızlaştırmamamız lazım. Onlarla yeniden ev ortamında, kış sobasının etrafında oturup sohbetlerimizi yapmamız lazım ki biz de bizden sonraki kuşaklara hem dili hem de bu kültürü bırakabilelim. Atalarımızın o bildik dağlarına, o bildiğimiz coğrafyaya Dersim ve Munzur’a tekrardan geri dönmemiz lazım” diye konuştu.

EN SON EKLENENLER