Kılıçdaroğlu milyonlara seslendi: Korku gömleğini çıkarıp çöpe attık

Milyonların bir araya geldiği Adalet Buluşması’nda konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu,” Olmayan adalet için yürüdük, mazlumların hakkı için yürüdük. Hapisteki milletvekilleri ve gazeteciler için yürüdük. Bu yürüyüş ile toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöpe attık” dedi. 10 maddelik taleplerini sıralayan Kılıçdaroğlu, “Tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız” diye konuştu.

Ankara Güven Park’tan onbinler ile başlayan Adalet Yürüyüşü, Maltepe Parkı’nda yapılan “Adalet Buluşması” ile finale ulaştı. Ankara-İstanbul güzergahı boyunca provokasyon girişimlerine rağmen kararlılıkla Adalet Buluşması’nda bir araya gelen milyonlar, adalet taleplerini bir kez daha haykırdı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son 3 kilometrelik sembolik yürüyüşünü coşkuyla karşılayan 2 milyon kişinin “Adalet” sloganları alanda yankılandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu bekleyen milyonlara seslenen sunucu Barış Bozkurt, “Bugün, burada sizlerin sayesinde ben de bir rekor gerçekleştiriyorum. Maltepe Meydanı’nda bulunan 2 milyon kişiye sunuculuk yapıyorum” dedi.

Adalet Yürüyüşü’ne destek veren ve Adalet Buluşması’na katılan sanatçılar sahne alarak türküler seslendirdi. Ardından Zülfü Livaneli sahne alarak, türküleri ile milyonları coşturdu.

Tarihi anlara sahne olan Maltepe Parkı’nda eşi ile birlikte milyonları selamlayan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle: “Aziz vatandaşlarım, sevgili adalet arayışçıları, Maltepe Meydanı’ndan bütün Türkiye’ye selam ve saygılar. 15 Haziran 2017’de Ankara Güven Park’ta başlattığımız yürüyüşü Maltepe’de tamamladık. Herkes şunu çok iyi bilsin, 9 Temmuz bir milattır, yeni bir tarihtir, yeni bir doğuştur. Yol boyunca bizi destekleyen herkese yürekten teşekkürlerimizi sunuyorum. Yol boyunca birlikte yürüdüğümüz, Harp Okulu’nda tutuklu bulunan Veysel amcaya selamlarımı gönderiyorum.

‘DÜNYANIN EN BARIŞÇIL YÜRÜYÜŞÜNÜ YAPTIK’

Yolda gelirken bizleri protesto edenler de vardı, hiç kimse unutmasın, Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Onlara da saygılarımı gönderiyorum. Ülkeye mutlaka demokrasiyi getireceğiz. Herkes özgürce düşüncesini ifade edebilmelidir. Ankara’dan İstanbul’a kadar polisi jandarmasıyla bütün güvenlik güçleri bizim sağlıklı şekilde Maltepe’de bir araya gelmemiz için büyük çaba gösterdi. Hepsine saygılarımı ve selamlarımı gönderiyorum. Hiç kimse unutmasın, taşkınlık yapacağımızı, vurup kıracağımızı düşündüler. Dünyanın en barışçıl yürüyüşünü yaptık, hiçbir yurttaşımızın burnu bile kanamadı. Adalete susamış 80 milyona şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Bir acı kaybımız oldu, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. İki kızı yürüyüşe katılarak babasının vasiyetini yerine getirdiler.

Sevgili adalet arayışçıları, yürüyüşümüze destek veren birçok kesim oldu. Destek veren siyasi partiler, bizzat katılan siyasi parti genel başkanlarına, muhtarlara, hakim ve komutanlara, taşeron işçilerine, kadınlara, sivil toplum örgütlerine, barolara, çiftçi ve emeklilere yürekten teşekkür ediyorum.

OLMAYAN ADALET İÇİN YÜRÜDÜK

Neden yürüdük? Olmayan adalet için yürüdük, mazlumların hakkı için yürüdük. Hapisteki milletvekilleri ve gazeteciler için yürüdük. Maltepe Meydanı gazetecilerin yanında. KHK ile ihraç edilen üniversite hocalarının kapı önüne konulması demokrasi ayıbıdır. Sıkıyönetim dönemlerinde paşalar yapıyordu. Almanya’dan gelen hocalara kapılarımız açtık, şimdi ise dünya çapında bilinen ünlü isimler kapı önüne konuldu ve yurt dışına çıkışları yasaklandı. Yasaklayanları kınıyorum. Çocuk işçiler, taşeron işçileri, tarım işçileri için yürüdük. Hapisteki askeri öğrenciler için, er ve erbaşlar için yürüdük.

AYRIM OLMASIN DİYE…

Tek adam rejimine karşı olduğumuz için, FETÖ’ye karşı olduğumuz için, 20 Temmuz darbesine karşı olduğumuz için yürüdük. Terör örgütlerine karşı olduğumuz için yürüdük. Yargı siyaset eline verildiği için yürüdük. Şiddet mağduru kadınlar ve çocuklar için yürüdük. Mavi Marmara’nın hakları elinden alındığı için yürüdük. Hak arayanlar ve hak aradığı için terörist ilan edilerek cezaevine konulan Nuriye ve Semih kardeşlerimiz için yürüdük. İş dünyası için yürüdük. FETÖ’nün siyasi ayağı yargılansın diye yürüdük. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapılamaz, ikilik yaratıldı, ayrım olmasın diye yürüdük.

9 TEMMUZ YENİDEN DOĞUŞUN TARİHİDİR

Bu ülkeye adaleti getirmek için yürüdük, takipçisi olacağım. 9 Temmuz bu nedenle yeniden doğuşun tarihidir. 9 Temmuz yürüyüşün sonu değil, birlikte yaşamın ve özgürlüğün ortaya konulmasının başlangıcıdır. Farklılıklar için, birlikte yaşam için adalet. Türkiye’nin dünyada saygınlığı olması için adalet. Zulüm ediyorlar, fakir fukaraya, garibanlara, çiftçiye ve herkese zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim namus borcumuzdur.

Adalete susamış sizlere, tekrar sevgilerimi gönderiyorum. Hz. Ömer ‘Adalet mülkün temelidir’ der; bütün peygamberler adalet için mücadele etmiştir. Peygamberimizin Veda Hutbesi’nin ana teması adalettir. Tarih bunun onlarca binlerce örneği ile doludur. Önce adalet, hak, hukuk, adalet diyoruz. Siyaset köşeyi dönme alanı değildir, malı götürme alanı değildir. Siyaset vatandaş ve ülke içindir. Siyaset ülkeyi birleştirmek içindir, bölmek için değil. Bir daha söylüyorum, hiç kimsenin etnik kimliği ve inancına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainleridir, ülkeyi sevmeyenlerdir. Herkesin inancına yaşantısına saygı duyuyoruz.

ADALETİN TEK ADRESİ SOKAKTIR

Biz herkesin yaşam tarzına, kimliğine ve inancına sonuna kadar saygılıyız. Beni ilgilendiren, halkın huzur içinde yaşayıp yaşamamasıdır. Yürüyüşe başladığımızda, belli çevrelerden eleştiriler geldi. ‘Adalet sokakta aranmaz’ dediler. Eğer bir ülkede adaletsizlikler varsa, mahkemeler siyasi otoriteden talimat alıyorsa ve karar veriyorsa, TBMM yetkileri gasp edilmişse ve duvara vurulmuşsa, halkın sesi basın susturulmuşsa veya iktidar tarafından teslim alınmışsa, adaleti aramanın tek adresi sokaktır. Sonuna kadar hak, hukuk, adalet diyeceğiz. Adaleti niye sokakta aradığımız soruyorlar, 15 Temmuz darbesini önlemek için sokak iyi, adalet için sokak kötü. Sokaksa, sonuna kadar sokak.

İKİ 15 TEMMUZ VAR

İki tane 15 Temmuz var, biri halkın, diğeri Saray’ın. Halkın ve sokağın 15 Temmuz’u bizim gururumuzdur. Bir de Saray’ın 15 Temmuz’u var, sokaktan yararlanıp, 20 Temmuz’da meclisi devre dışı bırakarak sivil darbeyi gerçekleştirmiştir. Sarayın darbesine karşı sonuna kadar direneceğiz ve mücadele edeceğiz. 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı. Meclisin yetkileri alındı, yargı tamamen siyasi otoriteye bağlandı. Saray zat diyor ki, yıl sonuna kadar ciddi mahkumiyet kararları gelecektir diyor. Kimin ne kadar ceza alacağını ben veriyorum diyor, talimat veriyor. Bir kişinin suçlu olmasına siyaset karar vermez, milletvekili karar vermez. Bir kişinin suçlu olduğuna ancak hakim karar verir. Beyefendi Ergenekon’un savcısıydı, şimdi hakim oldu. Senin adaletin bizi yıldıramaz, cezaların bizi yıldıramaz, ne olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğiz.

SARAY KARAR VERİYOR

1971 ve 1980 darbesi sonrasında Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve sıkı yönetim mahkemeleri kuruldu. Savcı ve hakim karar verirken, delilere göre karar veriliyordu. Ergenekon ve Balyoz’da sahte deliller ile karar verildi. 20 Temmuz sivil darbe sonrasında delil aranmıyor, Saray’dan gelen talimata göre karar veriyor. Dosyada delil var mı, yok mu bakılmıyor. Delilsiz ceza verme dönemi başlamıştır. Bunu herkese anlatmak Türkiye’nin ve bu meydanın görevidir.

HİTLER NASIL İSTERSE ÖYLE KARAR VERİR

Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir. Yaşadığımız döneme benzeyen 1940’ların Almanya’sından örnek vermek isterim. Hitler de hakim karar vermeden önce, kanuna göre, vicdana göre karar verme, Hitler nasıl isterse öyle karar verirdi. Bugün Türkiye’de de böyle Saray’a bakılarak karar veriliyor. Hakim kimsenin önünde ayağa kalkmaz, cübbesini iliklemez. Bütün yargıç, savcı ve hakimlere sesleniyorum, adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir, Maltepe’yi dolduranlar kadar sizin de görevinizdir. Saraydan talimat geliyorsa, elinizin tersiyle itin. Çocuklarınıza ve torunlarınıza güzel bir miras bırakın.

TÜRKİYE’YE DİNAMİT KOYUYORSUNUZ

FETÖ darbe girişiminin siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüyoruz dedim. ‘Ne istediniz de vermedik’ diyenler, gerçekler ortaya çıksın diye yürüyoruz. 20 Temmuz sivil darbeden sonra, olayın ayrıntılarını açığa çıkaran onurlu savcılardan dosyalar alındı. Darbe girişiminin aydınlatılmasını engelleyenler gerçek darbecilerdir. Ayrıntıların öğrenilmesi perdeleniyor. FETÖ iddianameleri Adalet Bakanlığı’nca incelendikten sonra mahkemeye gönderiliyor. Bir kadın gözleri bağlı ve elinde adalet kılıcı var. Hakim ve savcılara sesleniyorum, adalete inanıyorsanız, adalet heykelinin gözleri açık, kulakları açık, terazisi ise yanlıştır. Adaletin hakkını vermek ve yeniden tesis etmek, vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyarak terazi düzelir. Siyasi otoriteden talimat alıyorsanız, hakim de değilsiniz, savcı da. Siz Türkiye’ye dinamit koyuyorsunuz.

KORKMAYIN

AYM’nin başkan ve üyelerine sesleniyorum; korkmayın, onurlu durun ve daha önce verdiğiniz kararların arkasında durun. Şimdi milletvekilleri hapiste, size başvurmuşlar, neden karar vermiyorsunuz. AYM, sizin dik durmanız, onurlu durmanız ve adaleti korumanız, adaletten yana tavır tutmanız, Saray’dan değil halktan yana durmanız, Türkiye’ye güç verir. Saray bize ne yapar diye çekinmeyin. Yarın çocuklarınızın ve torunlarınızın yüzüne bakacaksınız. Saray’dan talimat geldi öyle karar verdik diyorsanız, o koltukları boşaltın ve oraya onurlu ve namuslu yargıçlar gelsin.

‘KORKU GÖMLEĞİNİ YIRTIP ÇÖPE ATTIK’

‘450 kilometreyi yürürler mi?’ diye sordular. Baktılar; inançla, ülke için, Türkiye için, çocuklar için ve 80 milyon için yürüdü. Yürüyüşle ne kazandık? Toplum olarak korku gömleğini çıkarıp çöpe attık. Biz cesur insanlarız. Korkuya teslim olmak bizim kültürümüzde yoktur. Yalnız olmadığımızı gördük, Türkiye ve dünyaya gösterdik. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gösterdik. Umudumuzu yeniden yeşerttik. Artık hepimiz Türkiye’nin umutluyuz. Umut bulaşıcıdır. Maltepe Meydanı umutluysa, İstanbul umutludur. İstanbul umutluysa Ankara, Ankara umutluysa Hakkari umutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden ekti. Bu yürüyüşte aşımızı ve ekmeğimizi paylaşmayı öğrendik. Bir orman gibi kardeşçe yaşamayı gördük. Hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin en önemli destanını yazdık. Bu destanı Türkiye ve dünyanın gündemine getirenler sizlersiniz. 80 milyona saygı ve selamlarımı gönderiyorum.”

Kılıçdaroğlu 10 maddelik taleplerini ise şu şekilde sıraladı:

“1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2 bin 301 gazimiz için Fethullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.

2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.

3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.

4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik ‘devletin bütün imkânları seferber edilerek’ gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir ‘mühürsüz seçimdir.’ Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.

8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.

Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur.

Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır.

Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz.

Bu mücadele adalet mücadelesi… Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir başlangıçtır… Yeni bir ilk adımdır.

Bu bağlamda Yasama/Yürütme ve Yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.”
Kılıçdaroğlu konuşmasının ardından eşi ve çocukları ile birlikte halkı selamladı. Ailesi ile birlikte beyaz güvencinler uçuran Kılıçdaroğlu, miting alanına karanfil dağıttı.

Miting sanatçıların sahne alması ile devam etti.

EN SON EKLENENLER