Avukatlar: Görevden yasaklanma savunmaya saldırıdır

Adalet Bakanlığı’nın avukatların görevden yasaklanması için savcılıklara gönderdiği kararı avukatlar, savunmaya yönelik bir saldırı olarak yorumladı. Avukat Selçuk Kozağaçlı, 6 aydır kendisinin de aralarında olduğu çok sayıda avukatın söz konusu uygulamaya maruz kaldığını söyledi.

Adalet Bakanlığı’nın, “örgüt suçları, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar ve terör suçlarından” şüpheli sanık ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevi üstlenen avukatların görevden yasaklanması için ağır ceza başsavcılıklarına talimat vermesine avukatlar tepkili. Bakanlığın kararını değerlendiren avukatlar, kararı savunmaya yönelik bir saldırı olarak yorumlarken, kararın ayrıca “itirafçılaştırma” yönelik bir uygulama olduğunu söyledi.

KOZAĞAÇLI: 6 AYDIR BU UYGULAMAYI YAŞIYORUZ

KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, yasaklama kararının yaklaşık 6 ay kadar bir süredir İstanbul’da kendilerine dönük uygulandığını belirterek, “Tamamen hukuk dışı bir uygulama. Onlarca soruşturmada yaklaşık yüzün üzerinde insanın dosyasından, hazırlık dosyasından avukat olarak yasaklandık” dedi.

‘BAROLARIN KARŞI MÜCADELE ETMESİ GEREKİYOR’

Bu kararın uygulanıp uygulanmaması konusunda öncelikli olarak barolara çok büyük görevlerin düştüğünü dile getiren Kozağaçlı, “Baroların kararlı mücadelesini yürütmesi lazım. Kısıtlanmış avukatların yerine avukat tayin ederek bu sorunu aşamazlar. Baroların çok etkili bir biçimde Adalet Bakanlığı ve savcılıklarla ilgili bu tebliğnameye karşı, bu genelgeye karşı mücadele etmesi gerekiyor. Çok büyük zorluklar çıkar. Avukatlık çok özel bir ilişkidir. İnsanlar güvendikleri avukatlar ile savunma yapma hakkına sahiptirler. Türkiye’de tamamen yargıyı raydan çıkaran bir uygulamadır” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DE ARTIK YARGI YOK’

Çıkarılan kararın Türkiye’de yargı sisteminin olmadığını göstergesi olduğunu dile getiren Kozağaçlı, “Türkiye’de aslında bir yargı sistemi olsaydı, bu yargının bir parçası olan savunmaya bir saldırı olarak görülürdü. Ama Türkiye’de işleyen bir yargı yok. Türkiye’de artık bir yargı yok. Bu nedenle aslında idari uygulamaların sertleştirilmesi olarak görmek lazım. Türkiye’de savcılık ve mahkeme kararları artık bir yargı kararı değil. Bakanlıkların, hükümetin politikaları çerçevesinde yapılmış işlemlerden ibaret. Gerçek anlamda uluslararası standartta bir yargı işlemiyor Türkiye’de” değerlendirmesinde bulundu

ZİNCİR: SAVUNMA MAKAMI ORTADAN KALDIRILIYOR

Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi Av. Sinan Zincir ise, bu kararla zaten saldırı altında olan savunmanın “zapturapt” altına alınmaya, savunmanın tamamen susturulmaya çalışılıldığını söyledi. “Esasında mevcut talimat avukatsız yargılama durumunu ortaya çıkarıyor” diyen Zincir, “Yargı erkinin üç saç ayağından biri olan savunma makamı Adalet Bakanı’nın talimatı ile yok ediliyor. Masumiyet karinesi adil yargılanma hakkı ortadan kaldırılıyor. Esasında gerek OHAL sürecinde gerek öncesi süreçlerde savunma makamının sistemi rahatsız eden hak arama mücadelesindeki rolü ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Bu saldırı dalgası öyle görünüyor ki öncelikle Kürtlerin, muhaliflerin, sosyalistlerin avukatlarına ve onlara yönelecek. Hali hazırda hakkında siyasi nedenlerle davaları devam eden avukatların masumiyet karinesi tamamen ortadan kaldırılıyor.

Birçok toplumsal davada, siyasi davalarda savunma makamı, kirli yargılamalarını, komplo davalarını teşhir ettiği, kamuoyu önüne taşıdığı için her zaman hedefti ve sürekli saldırı altında idi. Tutuklamalar baskılar ile savunma makamını susturamayanlar artık mesleğimize saldıracak, mesleğimizi yapamayacak noktaya getirmek istiyor bizleri. Bu savunmaya büyük bir saldırıdır. Başta TBB olmak üzere tüm baroların, hukuk örgütlerinin bu totaliter rejimin savunma mesleğini yok etmeye dönük girişimlerine karşı ses çıkarması en güçlü ses ve birliktelik ile cevap vermesi gerekir. Unutmasınlar dün avukatları duruşma salonlarından atan, avukatları susturan cemaat denilen yapının yargıçları ilk yakalama anlarında ‘avukatımı istiyorum’ dediler. Bir gün bugün ki güç ve iktidar sahiplerinin de avukata ihtiyacı olacak” değerlendirmesinde bulundu.

‘BU OYUNU BOZACAĞIZ’

Bu uygulamayı kabul etmeyeceklerini dile getiren Zincir, “AKP devleti, yargıçları savcıları artık kendisi belirlediği gibi, yargı erkinde bağımsız kalan tek alan olan savunmayı da kendisi belirlemek istiyor. Davalara ‘benim istediğim avukatlar girecek’ diyor. Kendileri çalıp kendileri oynamak istiyorlar; ama biz bu oyunu bozacağız susmayacağız” diye konuştu.

BALLIKAYA: İTİRAFÇILARŞTIRMAK İSTİYORLAR

Muhalif kesimlerin savunmasız bırakılmasının en önemli yanının savunma ve avukatları ile bağlantısının koparılması olduğunu vurgulayan Avukat Several Ballıkaya da, “Şöyle diyor mesela, ‘müdafiler aracılığıyla örgütsel haberleşmede talimat alma-verme’den sonra bir cümle var; ‘örgütten ayrılmaların kolaylaştırılması’. Bunu ben şunun işareti olarak anlıyorum, cezaevlerindeki baskıların aynı zamanda bir itirafçılaştırma politikası olarak evirileceği yönünde okuyorum. Böyle bir baskı olacağını öngörüyorum. Bunun için de özellikle kendilerini anlayabilecek, konuşabilecek avukatlar istenmiyor. Yalnızlaştırmak ve baskı altına alma aracıdır bu. Bunu tabi tek tip elbisenin gündeme gelmesiyle bağdaştırmak gerekir. Tek tip elbise uygulaması geçmişte Türkiye cezaevlerinde uygulandı. Ve tek tip elbise uygulamasını birçok insan kabul etmedi ve ölüm oruçları ile hayatlarını kaybettiler. Bir direniş geliştirilen bir uygulamadır. Devlet bunu görüyor ve buna karşı tek tip elbiseye karşı bir direnişin gerçekleşeceğini görüyor cezaevlerinde. Bu hep böyle oldu ve bugün de cezaevlerinde böyle olacağını öngörüyoruz. Bunun için hem itirafçılaştırma hem de tek tip elbise uygulaması ve cezaevlerindeki tüm uygulamaları kolaylıkla yapmak, bu baskıyla sonuç elde etmek aracı olarak avukatların, hak savunucu ve devrimcilerin avukatlarının bu alandan dışlanması gerekiyor” dedi.

‘YARGI DAHA ÇOK BASKI ARACI OLARAK KULLANILACAK’

Bu kararın cezaevlerinde baskıların artacağının işareti olduğunu ifade eden Ballıkaya, “Çünkü cezaevlerindeki baskıların arttığı her dönemden sonra dışardaki baskılar da artmıştır. Devlet hiçbir zaman savunma avukatlarını sevmiyor. Avukatların bu alandan uzaklaştırılması demek devletin bu alanda hakimiyetini arttırması demek. Yargının daha çok toplumsal baskı aracı olarak kullanılacağını düşünüyorum. Şimdi günlerdir avukatlar dışarıda, sokakta yapılan eylemlerde gözaltına alınıyor, darp ediliyor ve bu darp edilmeyi de çok göz göre göre yapıyorlar. Sadece avukatlara değil gözaltına alınan herkese yapıyorlar bunu. Bunu yaparken gülen polis görüntüleri yayınlanıyor. Bu bir korku yaratma aracı. İşkencenin sokağa taşması bir korku aracı aynı zamanda. Avukatlarınız olmazsa sizi savunan kimse olmazsa çok yalnızlaşırsınız anlayışıyla avukatları uzaklaştırmak istiyorlar” diye konuştu.

‘BAROLAR KARŞI ÇIKMALI’

Baroların ve hukuk örgütlerinin bu tehlikeli durumu görmesi gerektiğini dile getiren Ballıkaya, “Baroların özellikle bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini, tüm güçleri ile karşı çıkacaklarını söylemeleri ve karşı çıkmalarının gerektiği bir döneme giriyoruz. Bir baskı döneminin işareti olarak görüyorum. Bunun büyüyeceğini ve özellikle cezaevlerinde, emniyette işkencelerin artacağını, itirafçılaştırma politikalarının artacağını düşünüyorum” diye konuştu.

EN SON EKLENENLER