“Gece bekçileri” ya da evimizin eşiğinden içeri giren faşizm

İstanbul mahallelerinde bundan böyle akşam güneş batımından doğumuna dek “güvenliğimiz” gece bekçilerine emanet.
Gece bekçileri de nedir diyeceksiniz.
AKP yıllardır muhtar toplantıları yapıyor. Mahallelerde, hatta apartmanlarda, evlerde neler olup bittiğini, kimlerin ikamet ettiğini, kimlerin misafir gelip gittiğini öğrenmek için istihbarat amacıyla hayatımızın en mahrem bölgesine dek görevlendirmişti muhtarları.
Resmi adı muhtar, yeni adı mahalle istihbaratçısı olan görevliler yetmemiş olacak ki mahalleleri kontrol etmek için bu kez “gece bekçileri” adlı teşkilat kuruldu.
Teşkilat diyorum zira “gece bekçileri”nin nerelerden, nasıl oluştuğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
AKP’ye yakın, üst düzey kişilerin de ara ara dillendirdiği silahlanmış, eğitim almış İslamcı-milliyetçi tosuncuklar var. Bunlar özel güvenlik firmaları adı altında kuruldular. Ve iktidara yakınlığı ile biliniyorlar. İşte buralarda yetiştirilen er kişiler yeni teşkilatlarla devletin içine alınıyor, resmi teşkilat olarak mahalle içlerine yerleştiriliyor.
Böylece AKP bir süredir İmam Hatip ve yandaş olan okul mezunu erkekleri özel olarak eğitiyor, “kalifiye iş gücü” yapıyor (burada silahlı eğitim ile kalifiye olmak var) ve bu erkek kişileri çeşitli kamu sektörlerine çalışan olarak yerleştiriyor. Geçtiğimiz günlerde yüzlerce erkeği ulusları arası eğitime yollayıp THY, Anadolu Ajansı, TRT için “kalifiyeleştirmişlerdi.”
Yani bir yandan da AKP’li erkeklere iş alanları açılmış oluyor.
Peki ama emniyet gece güvenliğini sağlayamıyor mu ki “gece bekçileri” teşkilatı kuruldu?
Mesele halkın güvenliği değil, AKP’nin iktidarının güvenliği.
İktidar neden ihtiyaç duydu böyle bir kuruma? Emniyet AKP’ye bağlı değil mi?
Belli ki daha fazla silahlı güce ihtiyaç duyuyorlar.
Yeni 15 Temmuzlar istiyorlar, kendileri söyledi.
Emniyet, ordu yetmiyor, bir yere kadar demek ki. Ya da bu ikisinden daha yandaş, bire bir militanlardan oluşan silahlı bir teşkilata ihtiyaç var iktdarın.
Üstelik halk açısından bekçi, polis ve ordu gibi “ürkütücü” değil.
Zaten maksat sadece silahlı güçle halkı ürkütmek değil, eldeki silahlı kadroları istihdam etmek, en küçük yerleşim alanı olan mahalleleri bu güçle kontrol altına almak, polis ve orduya rağmen yeni, tamamen iktidara bağlı teşkilat kurmak.
Bu teşkilatın üyeleri İmam Hatip eğitimli, AKP okullarından geçmiş, “güvenilir” ellerden silahlı eğitim almış, çünkü bekçilerin araç durdurma, yol kesme, arama, yakalama, vb hakları da var ve bunları çekinmeden kullanma eğitimleri de alıyorlar.
İşin askeri yanının dışında diğer önemli şey erkeklerden oluşan bu teşkilatın mahallelerde kadınların yaşamına, haklarına, giyinmelerine, esnafla ilişkilerine karışacak olmaları.
Metroda, otobüste, parkta, sokakta kadınları tekmeleyen, döven erkeklerin yaratmak istediği korkuyu, sindirmeyi şimdi “gece bekçileri” adlı dinci erkek tosuncuklarla, üstelik “kanun” aracılığı ile ve “kanunun verdiği güçle” bekçiler devralıyor.
Erkekleri istihdam ederek, sokakları erkeklerin hâkimiyetine geçirerek ve son olarak mahalleleri muhtarlarla beraber bekçi erkeklere devrederek erkekleri daha da güçlendiren AKP, kadınları evlere hapsetme, sokaktan kovma, çalışma yaşamından uzaklaştırma taktiğini büyüterek sürdürmüş oluyor.
Böylece bir süredir güçlenip kendi hayatını kurmak isteyen kadınlara yeni erkeklik baskı araçları ile haddi bildirilmiş olacak. Erkekler evde ve kamusalda kadınların efendisi olacak.
Tüm bu hamlelerin bir de stratejisi var. AKP şeri toplumu kurmak istiyor ve şeriatı adım adım getirmiş oluyor.
Bundan sonra sık sık mahallelerde yükselen şiddet olaylarını, cinsel saldırı haberlerini duyacağız. Tıpkı polisle yaşanan gerilim gibi, mahallenin yeni “namus bekçileri” ile yaşanan gerilimler olacak.
Silah kullanma yetkili bekçilerin o silahları nasıl kullandığına şahit olacağız maalesef.
AKP ülkeyi polis devleti yaptı yetmedi, onun yanında tamamen kendisine bağlı yeni silahlı teşkilatlarla toplumu iyice terörize ederek baskılamakta, iktidar/devlet şiddetini evimizin eşiğinden içeriye dek sokmakta.
Mesele ne giydiğimiz, hangi ideolojiye sahip olduğumuz, alkol alıp almadığımız değil. Mesele parmağımızı dahi kıpırdatamayacak kadar devlet denetiminde olmamız.
Mesele İslami faşizmin kurumsallaşması.

EN SON EKLENENLER