Dersim’de yakılan sadece dağ ve orman mı?

 DAĞLARIN,İNSANLIK İÇİN ANLAMI VE ALEVİLİKTEKİ YERİ 

Bir haftadır uzaktan ve yakından izliyoruz.Dersim yanıyor.Hemde devletin gözetiminde cayır cayır.Kurdu,kuşu,börtü böceği ve yeryüzünün en saklı bitki örtüsüyle. 

Dersim katlamından bu yana yaşanan en büyük zulümdür.Çünkü katliyam sadece insana karşı işlenen bir suç değildir.İnsanı da saklayan,besleyen ,yaşatan doğayı yakarak katletmek, en büyük katliyamdır. 

Dersimde yaşanan tam olarak budur. 

Bu katliam, devletin sivil yaşama kapatıp,askeri bölgeler(30 bölge) ilan ettiği bir alanda, 5-6 noktada başlayınca ve üstelik askeri operasyonların yürüdüğü bir anda kullanılan her türlü ateşli silah ile başlayınca , ve de bu yangınları söndürmek isteyen halkı engeleyince, doğal olarak bunlar sadece yangın olarak anlaşılmayacaktır. Bunun içindir ki,toplum’da daha da büyük bir tepki doğurmuştur.   

Normalde, herhan gibi bir sebep ile bir yerde yangın çıksa,devlet ve kamusal hizmet veren kurumlar hemen harekete geçer ve bu yangını söndürmeye çalışır.Olanakları yetmiyorsa, sivil halkdan yardım ister.Ama Dersim deki yangınlara müdahaleyi bırak,halkın söndürmek için yaklaşmasını da engelleyen bir devlet tavrı ile karşı karşıyayız. 

Peki bunun nedeni nedir? 

Bu sorunun cevabında o kadar çok şey saklı ki, böyle bir sayfada tüm detayları ve yönleri ile anlatmak mümkün değildir.Son bin yılı bir tarafa bırakıyorum,son yüz yılık Dersim tarihine bakarak ve günümüzde hala yaşananları da göz önüne getirince ,sadece askeri yöntemlerle bu bölgeyi teslim almayı başaramamış bir zihniyetin,adeta intikam saldırı gibidir. 

Bu saldırganlığa karşı hareket etmek, sadece Dersim de yaşayan halkın değil,başta tüm Kızılbaş alevilerin,ama genelde tüm hak savunucuların bir sorumluluğudur. 

Herkes zalime zalim,yaptıklarına da zulüm diyerek karşı çıkmalıdır. 

Şimdi biraz daha genel bir parantez açarak bu yangın bölgesinin ne anlam içerdiğine bir göz atalım. 

Dersimde yanan sadece ormanlar değil, bu ormanlara evsahipliği yapan dağların oluşturduğu tüm yaşam yanıyor.Maddi ve manevi değerleriyle. 

Dersim inanç felsefesinde bunun ne anlama geldiğini, her doğan Dersimli, ilk ana sütü ile alır ve onun ruhuna işler.Nereye giderse gitsin ,bir daha da,çıkmaz. Taki ruhunu teslim edene kadar.Çünkü hala bu topraklarda insan ve doğa bir bütün olarak ,tüm değerleri ile birlikte yaşar. 

Şimdi de ,bunun tarihsel sebeplerine bakalım. 

Dağlar insanoğlunun tarihi yaşamı içinde hep özel bir yere sahip olmuşlardır. Dağ tabiatta gücün sembolü ve aynı zamanda  doğa üstülüğün  simgesi olmuştur. İlkel insanlar dağları ‘’ Toten’’ yaparak tapınmışlardır. Bu dağların görkeminden, aşılmazlığından ve insanın tabiat mücadelesinde güç getiremediği bir özellik taşımasındandır. 

İnsanlar dağların gazabından korktukları için onlara hoş davranmaya, saygılı olmaya ve kurbanlar sunup  törenler düzenlemiştir. 

Totemcilikten sonrada dağlar, gerek tek tanrılı dinlerde, gerekse çok tanrılı din ve inançlarda, hep bu özelliklerini korumuşlardır. 

Örneğin: Zerdüşt  inancında ölüler yüksek bir dağın tepesine indirilir ve cesetin etlerinin kurtlar, kuşlar tarafından yenilmesi beklenirdi. Ölülerin mezar yerleri yüksek tepeler veya dağlar olmuştur. Yine Zerdüşt peygambere,  Elbruz dağında, Musa peygambere Sina dağında, İsa peygambere Tur dağında, Muhammed peygambere de Hıra dağında dinlerinin kutsal kitaplarının indiği ve peygamberliğin bu dağlarda onlara tanrı tarafından iletildiği  kutsal kitaplarda belirtilmiştir.  

Bu ve buna benzer bir çok efsane ve yaşamsal birikimden dolayı dağların bir ulu (kutsal) özelliği vardır. Günümüzde’ de dağlar sanatın, edebiyatın ve aynı zamanda kahramanlıkların simgesi ve konusu olmaktadırlar. 

Özellikle Alevilerde halen mezarlıklar, ziyaretgahlar (bu ziyaretlerin çoğu bir ulu ermişin yattığı yerdir), Ocaklar buralardadır.  

Örneğin Munzur Baba, Düzgün Baba gibi. Diğer yandan muhalif inanç ve felsefelerin eğemen güçlerden korunmak için sığındıkları, mesken tuttukları mekenlar olması dolayısı ile de, dağ ve tepelerin  Alevi inancında çok özel bir yeri vardır.Yani bu dağlar ve ormanlar,inancımızı koruyan,saklayan ve Muaviye saldırılarına karşı ,direnenleri saklayan kutsal Ocakların yurdudur.Yezit’ce saldırmaları bundandır. 

Yezit düzenine karşı çıkmak haktır. 

Dersim’in çağrısını, tüm Hak arayışçıları duymalı ve harekete geçmelidir. 

 

 

 

EN SON EKLENENLER