Kızılbaş olmak, Kerbela’yı yaşamaktır!

Bizler; Sünniliği, Şiiliği doğru tanıdığımızda ve aralarındaki ayırımı doğru yaptığımızda Alevi gibi yaşayabiliriz. Bu iki mezhep Müslümanlığın iki büyük mezhebidir. Aslında iki büyük siyasi parti denilebilir. Zamanla aralarında kanlı mücadelelerle iktidar kavgalarının kanlı halini görmek mümkündür.
Alevilik de ne Sünni İslam’la nede Şiilik ile örtüşmez kendine özgü inanç ritüelleri ve en önemlisi bir öğretisi vardır. Kendi zihniyetiyle hesaplaşma her iki mezhepte varken Aleviliğin kendi hukuk sistemi kendisine özgü bir yaşam tavrı vardır.
Yüzyıllardır yapılan tüm baskılara, asimilasyonlara rağmen Alevilik yaşam biçimini incelediğimizde ve şimdiki Müslümanlık anlayışını yorumladığımızda inançsal ve değerler arasında uçurumlar olduğunu görmemek taraflılıktır. Kökeni Anadolu olan Alevilikte karşılığı olmayan her şey her iki mezhepte mevcuttur.
– Çok kadınla evlilik her iki mezhepte mevcut ve yasalar bu yönde örüntülü hale getirilmek istenmekte
– Sünnilikte harem, istenildiği kadar cariye edinme Şiilikte üç kadınla evli olmak, günlük sözleşmeli evlilikler varken, Alevilikte tek eşlilik vardır.
– Alevilerin kendine has giyinme biçimleri varken her giyinme biçimi sosyolojik bir anlam taşırken, Sünnilikte ve Şiilikte kadınlar çar, çarşaf, anlamı olmayan bezlerle metalaştırılarak kapatılmaktadır.
– Kadını kamuda, evde, işte görünür kılan tek inanç Alevilikken diğer her iki mezhepte kadın toplumda görünmez bir sıfattadır.
– Her iki mezhep savaş, ganimet, fetih coşkusuyla sarhoş olurken, gayrimüslim olarak gördükleri halkları Müslümanlığa davet etme şekli olan savaşmak, şehitlik varken Alevilikte bu asla yoktur.
– Temel inanç şekli hak ve hakikat olan Alevilikte Namaz, Ramazan Orucu, zekât gibi görünmeyen ibadet şekli ile tanrıya yaranma eğilimi de yoktur
– Her iki mezhepte kadına yakın olmak veya kadınla el teması abdest bozan ve kadına kötü bir şeymiş gözüyle bakılırken Alevilikte kadın değerlidir. İbadet ve yaşamda eşittir.
– Aleviler Tanrı korkusu yerine sevgini benimserler, Kuranı Kerim’in şeklini değil özünü kabul ederler. Tanrının insanda tecelli ettiğine ve her zerresinde var olduğunu bilirler diğer her iki mezhepte ise tanrı önce yeryüzünü yaratmış, sonrasında insanları yeryüzüne halife olarak göndermiştir. Bu anlayış Aleviliğin doğa- Hak ilişkisine ters ve mantıksızdı.

İşte uzayıp giden bir ayırım reçetesi varken hepimiz kardeşiz ve aynıyız demek diğer iki mezhebin kaygısından başka bir tutum değildir. Peki, bu kaygının ve telaşın kökü nerden geliyor?
Ne Sünnilere nede şiirlere benzediğimizi en iyi Yavuz bilir katlettiği binlerce Aleviyi farklı olduğu için katletmedi mi? inançsal zulmü fetvalarla meşrulaştıran diğer Osmanlı padişahı da az değil nazarımızda
Yakın tarihte Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gezi, Gazi katliamları da Alevilerin farklı oluşlarından dolayı yapılmış katliamlar değimliydi?
Kabul edilmeyen inancımız, kabul edilmeyen bireysel haklarımız, okullarda, sokaklarda, hatta aynı binada uygulanan mobing tarzı asimilasyonlar da Farklı olduğumuzdandır. Kronikleşen Alevi katliamlarının TOPLUMSAL KARŞILIĞI ASLINDA KERBELADIR.
Kerbeladan Anadolu’ya Alevilerin yüreğine giren bu katliam acısını son dönemlerde Şiiler de bu ortak acıya Alevleri taraflı katarak ajitasyonla asimile etme yöntemini de unutmamak gerekir.
Ve KERBELA
Birçok araştırmacıya göre bu katliamın temelinde İslam’ın iktidar kavgası var, İslamiyetken önce de var olan, sonra da devam eden ve ileri gelen kişilerden oluşan şura, eşitler arasında birini halife seçer, ancak Muaviye kendi soyundan birinin halife seçilmesi için siyasi oyunlara girer ve Kerbela insanlık tarihin en belalı savaşı olur.
Ve bu kavga peygamberin ölümünden hemen sonra halife olarak gösterilen Hz Aliye Ebubekir, Osman, Ömer’in karşı çıkmasıyla başlar. Ebubekir 632-634, Ömer,634-644,Osman 644-656 da halife olur hepsinin yaşamı bir suikastlar zinciriyle son bulur.
Osman’ın ölümünden sonra Halife olan Hz Ali bu kavganın kızışmasına neden olur. Ve Basra’da yaşanan Cemel vakası peygamber damadı Hz Ali ile Peygamberin eşi Ayşe arasında yaşanmış ve sonucu Sıffın savaşına kadar gitmiş kanlı bir süreçtir. Ve Hz Ali de 661 yılında öldürülür. Ve Muaviyenin önünde artık engel yoktur.
Muaviyenin tek amacı peygamberin tüm ailesini kendisine biat ettirmekti bunun için seçtiği yol ise katliamlar ve acılarla dolu bir tarih oldu.
Önce Peygamberin kızı Fatma Ebubekir’e biat etmediği için dövülerek öldürülür. İşte o gün İslamiyet’in getirdiği tüm değeler yerle bir edildi bir kadın dövülerek karnında çocuğuyla öldürüldü
Sonra sırayla İmam Hüseyinin Kerbela’da kafası kesilerek. Bir tepside Halife Yezid’e götürüldü. Yani Muaviye’nin oğluna
İmam Hasan zehirletilerek, İmam Zeynel Abidin zehirletilerek öldürüldü, İmam Musa Kazım ırakta öldürüldü, İmam Ali Rıza meşhed’de zehirletilerek öldürüldü, İmam, Muhammed Taki Bağdat’ta öldürüldü, İmam Ali Samara’da zehirletilerek öldürüldü.
İmam Hasan Askeri Abbasi halifesi Mutemid tarafından zehirlenerek öldürüldü. Halife Mutemid Ali Soyu’nun tamamen yok edilmesini istedi Çok büyük bir katliam gerçekleşti. Bu katliamdan sadece, Hasan Askeri’nin oğlu olan İmam Muhammed Mehdi kurtuldu. O zaman İmam Mehdi dört yaşındaydı.
On ikinci İmam Muhammed Mehdi babası Hasan Askeri’nin öldürülmesinden sonra gizlenmiş, ondan sonra onu kimse görmemiştir. Halen yaşadığına inanılmaktadır. Bir gün ortaya çıkacak ve adaletsiz dünyaya adalet getireceği bilinir.
Kerbela’nın süre gelen süreçlerde Alevilere hatırlatılması ise Hz Hüseyninin yezide boyun eğmemesindedir. Ve Zalimlerin zulmüne karşı direniş destanı olarak insanlığa ait olmasıdır.
Peki, ne değişti, bu kanlı tarih bize ne öğretti. Yüzyıllardır dinlerini bir türlü tebliğ edemeyerek taraf çoğaltmayı kanlı yapmaya çalışanlar kerbela’da kana doymayanlar kim?
bizleri katliam ve asimilasyon arasında tercih yapmaya zorlayan YEZİD Kim..?
Saygılarımla
CELAL FIRAT

EN SON EKLENENLER