Türkeş’ten Bahçeli’ye MHP’nin Devletle Bitmeyen Dansı

Türkeş’in 50 yıllık askeri ve siyasi geçmişi, kendi çizgisinde kararlı ve tutarlı bir şekilde istikrarlı bir mücadele sürdürmesi ve karizmatik kişiliğinin Türk milliyetçiliğinin simgesi haline gelmesi vb. nedenler, onu faşist hareketle özdeşleştirmiştir. Ölümünden sonra, devletin Türkeş’e sahip çıkarak devlet töreni düzenlenmesi ve Anıt Mezar yaptırması gibi olgular, bu niteliğinden kaynaklanmıştır. Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığında Türkeş gibi elli yılı aşan bir sürede düzeni/sistemi savunan bir fikrin, bir ideolojinin ve kalıcı bir örgütlenmenin siyasal bir akım olarak süreklilik kazanmasında bu kadar etkili olabilen başka bir siyaset adamı yoktur.

MHP, kuruluşundan itibaren devletle iç içe veya devletin yardımcı kuvveti olarak siyasal faaliyet sürdüren bir partidir. Türkeş, 12 Eylül Mahkemeleri’nde yargılanırken “Burada yargılanmakta olan tüm ülkücüler devlete karşı görevini yapan milliyetçilerdir. Bugün layık olduğumuz yerde değiliz” demiştir. Bahçeli de “MHP’yi köklerinden koparacak bir değişimi değil, Türkiye’yi ileriye götürecek bir gelişimi hedefliyoruz” diyerek, Türkeş’in izinden gittiğini vurgulamıştır. Bu nedenle kitabın adı, “Türkeş’ten Bahçeliye MHP’nin devletle bitmeyen dansı” konulmuş.

Kitaba Türkeş’in özgeçmişi, yaşamı ve siyasi mücadelesi ile başlanmış. İkinci bölümde 12 Eylül öncesi dönemde MHP’nin rolü üzerinde durulmuş; üçüncü bölümde 12 Eylül yargılamaları ve ardından MHP’nin yeniden toparlanma sürecinde yaşanan fetret devri ele alınmış. Dördüncü bölümde Türkeş’in ölümüyle başlayan siyasal miras kavgaları ve Türkeş’ten Bahçeli’ye MHP’nin dönüşümü irdelenmiş. Beşinci bölümde, Ecevit Koalisyonu’nda iken Bahçeli’nin öngörüsüzlüğü ve MHP’nin 2002 genel seçiminde aldığı ağır yenilgi anlatılmış. Altıncı bölümde, Türkiye siyasetinde bir dönüm noktası yaratacak olan laik-antilaik çatışmada MHP’nin tavrı; yedinci bölümde, 2011 genel seçimlerinde MHP’ye yapılan seçim şantajı ve Bahçeli’nin siyasi manevraları irdelenmiş. Sekizinci bölümde, Türkiye’de ilk defa Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla seçilmesi ve fiili başkanlık süreci diyebileceğimiz siyasette yeni dönem; dokuzuncu bölümde Bahçeli’ye karşı başlayan ve hızla bir birleşik muhalefete dönüşen MHP’nin ikinci fetret devri ele alınmış. Onuncu bölümde, Başkanlık Referandumu’nda Bahçeli’nin rolü ve MHP’nin geleceği irdelenmiş. On birinci bölümde, ülkücü faşist hareketin niteliği, toplumsal dinamikleri ve faşizme karşı mücadele perspektifi üzerine vurgular yapılmış. Kitabın sonuna 12 Eylül döneminde MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası İddianamesi’nden belgeler eklenmiş. Kitapta Türkeş’in, Bahçeli’nin MİT ajanı olduğu iddiasıyla ilgili el yazması bir belge de var.

Kitabın konu başlıklarından anlaşılacağı gibi bu kitapta, bir partinin ve Türkiye’nin uzun bir döneminin tarihi irdelenmiş. Başka bir deyişle 1965’den başlayarak ülkücü faşist hareketin ayak izleri sosyalist bir bakışla bugünlere kadar izlenmiş. Kitabın bu niteliği bize A. Gramsci’nin “Bir partinin tarihini yazmak, monografik bir bakış açısıyla bir ülkenin genel tarihini yazmak demektir” sözünü hatırlatıyor.

EN SON EKLENENLER