Tahir Elçi vurulduğu yerde anıldı: Öldürüldüğü tarih demokrasiden uzaklaşmanın miladı oldu

Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Yeni Sokak’taki anmaya, HDP Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım, HDP milletvekilleri; Osman Baydemir, Meral Danış Beştaş, Ertuğrul Kürkçü, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen, avukatlar ve Türkiye’nin bir çok ilinden gelen baro temsilcileri katıldı. Anmanın yapıldığı bölgede polis ekipleri tarafından yoğun güvenlik önlemleri alınırken, bomba arama köpeği bölgede aramalar yaptı.

Anma programında, önce Elçi’nin 2 yıl önce aynı yerde yaptığı açıklama kendi sesinden dinletildi.

Açıklamaya katılanlar, Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare yakınlarında kurulan polis bariyerin önüne gelerek, karanfil attıkları esnada, HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, bariyerlerin üzerinde bulanan brandaları sökmesi dikkat çekti.

‘VURULDUĞU TARİH, MİLAD OLDU’

Anmada konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Avukat Ahmet Özmen, ölümün, çoğu zaman bir cam kırığı gibi keskin ve kalanlar için sonsuz bir burukluk olduğunu söyledi. Özmen, şöyle dedi:

“Yine biliyoruz ki, bu burukluğumuzun yarına kalan bir sesi vardır. Bu ses hukuk, vicdan ve adaletin hiç kısılmayacak sesi, yani Tahir Elçi’nin sesidir. Bu inançla yineliyoruz, Tahir Elçi’nin sesindeyiz. Tahir Elçi’nin iki yıl önce tam da buradan bütün taraflara ‘savaşa, operasyona ve çatışmaya karşı’ yükselttiği sesin duyulmamış olması, siyasi, hukuki ve toplumsal alanda büyük tahribatlar ve kırılmalar yaratmıştır. Yaşanan bu olumsuzlukların devamında ülke demokratik kazanımlardan uzaklaşarak hiç olmadığı kadar baskıcı bir rejim sürecine girmiştir. Evrensel insan hakları hukuku, demokratik ve bireysel haklar askıya alınmış, Anayasa ile güvence altına alınan basın özgürlüğü, örgütlenme ve sendikal haklar gibi demokratik siyasal rejimlerde vazgeçilemeyecek temel haklar sınırlandırılmıştır.
Türkiye’de 2015 yılı Temmuz ayının onarılması güç sorunlarla karşı karşıya kalınan yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu anlatan Baro Başkanı Özmen, bu sürecin devamında Tahir Elçi’nin öldürüldüğü 28 Kasım 2015 tarihi ise, Türkiye’nin demokrasiden ve barıştan alenen uzaklaştığı bir sürecin miladı olduğunu söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu tarihten itibaren siyasal iktidarın demokratik değerlere sırtını dönmesiyle başlayan yeni süreç, başta insan hakları ihlallerinde artış, sivil yerleşim alanlarında çatışmaların yaygınlaşması, göç ve duygusal kopuşun başlangıcı da olmuştur. Çözümün, diyalogun ve müzakerenin yerini maalesef yeniden şiddet ve güvenlikçi politikalar almıştır. Geçen iki yıllık süre zarfında ebedi başkanımızın dikkat çektiği ve engellemek için de hayatını ortaya koyduğu olaylar bütün ağırlığıyla yaşanmış ve toplumda izleri silinemeyecek derin yaralar açmıştır. Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşması aynı zamanda Kürt meselesinin de demokratik ilkeler çerçevesinde çözüm yöntemlerini zorlaştırmaktadır. Daha önce de tecrübe edildiği üzere ülkedeki derin siyasal krizlerin baş göstermesinin temel nedeni, Türkiye devletinin demokratik teamüllerden uzaklaşması olmuştur. Demokratik teamüllerden uzaklaşmanın tezahürü devletin Kürt meselesinde güvenlikçi politikalarına geri dönüşü olmuş böylelikle toplum, çatışmaların yorgunu ve mağduru olmaya itilmiştir. Tahir Elçi’nin katledilmesi tam da bu siyasal ve demokratik zeminden geri dönüşün başlangıcı olmuştur. Yürürlükteki OHAL rejiminin kaldırılması, geçmişle yüzleşmek ve Tahir Elçi suikastının aydınlatılması bu minvalde yeniden normalleşme zeminini yaratarak sorunların şiddetten uzak demokratik zeminde tartışılmasını sağlayacaktır. Ne yazık ki siyasal iktidarın bu normalleşmenin başlayacağına dair bir iradeyi ortaya koymuyor olmasını üzülerek gözlemlemekteyiz.”

‘SIRADAN BİR SORUŞTURMA DOSYASI HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEKTEDİR’

Diyarbakır Baro başkanı Ahmet Özmen, suikastın üzerinden geçen iki yıla rağmen soruşturma dosyasında olayın faillerinin tespit edilmesine yönelik somut hiçbir bir ilerleme kaydedilmediğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:

“Tahir Elçi dosyası önemsenerek itinayla soruşturulan bir dosya olmaktan ziyade, sıradan bir soruşturma dosyası haline dönüştürülmektedir. Dönemin Başbakanı ve Adalet Bakanı’nın ‘faillerin bulunacağı’ beyanı ve taahhüdüne rağmen söz verenlerin bu resmi söz ve taahhütlerine aykırı davranması tipik bir devlet refleksi örneğini oluşturmaktadır. Bu durum bizleri kaygılandırsa da bizler adaletin tecelli edeceği umudumuzu halen koruyor ve korumak zorundayız. Bu suikast aydınlatılmadığı sürece Türk hukuk siteminin adalet terazisi ‘ail’ kalacaktır. Her fırsatta dile getirdiğimiz üzere yeni ve karanlık sürecin başlangıcına zemin sunan Tahir Elçi suikastının tüm yönleriyle aydınlatılması güçlü ve etkin bir kamu iradesinin ve hükümet desteğinin ortaya konması ile mümkün olacaktır. Devlet olmanın sorumluluğu gereği bu beklenti, talep ve temennimiz haklı ve meşrudur. Bu ülkenin Başbakanı oldukları dönemde Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyunun mesuliyetini üstlenenlere bir kez daha sesleniyoruz. Tahir Elçi bir baro başkanı, saygın bir hukukçu ve insan hakları savunucusuydu, Dicle’nin kıyısında değil Diyarbakır’ın merkezinde onlarca kameranın önünde adeta canlı yayında katledildi bugünün Cumhurbaşkanı olarak mesuliyetinizin gereğini yerine getirmenizi bekliyoruz.”
Açıklamanın ardından anmaya katılanlar Elçi’nin vurulduğu yere karanfil bırakarak oradan ayrıldı.

EN SON EKLENENLER