Çocuk evlilikleri yüreğimizde yangın yeri…

Çocuk gelin kavramı gittikçe meşrulaştırılmaya çalışılıyor.  Aslında sorun tam da bu kavramın kendisinde başlıyor. Çocuklar masumiyeti, saflığı, doğallığı, umudu, başlangıçları simgeler. Gelinlik kavramı benzetmesi doğru olmadığı gibi, çocuk gelin demek haksızlıktır, suçtur.

Çocukluk ve olgunluk yaş normlarını, medeni hukuktan önce toplumsal ahlak ölçüleri belirler. Her ne kadar günümüzde, geçmiş dönemlerde kız çocuklarının oyun oynayacakları yaşta evlendirilmelerine farklı kılıflar uyduruluyorsa da çocuk her çağda, her yaşta, her iklimde ve her dilde çocuktur. Bu nedenledir ki çocuklar karar verebilme yetisi edinebilecekleri olgunluk yaşlarına kadar ebeveynlerinin vesayeti ve sorumluluğu altındadır.

Antropologlar, sosyologlar ne denli keşfedebildi ne tür sonuçlar elde edebildi bilinmez ama çocukların tecavüz objeleri halinde istismar edilmelerinin başlangıcı da uygarlık denen illetin doğuşuyla gerçekleşmiştir. Çünkü insanların doğa ve toplum üzerinde tahakküm kurabilmelerinin yolu toplumsal ahlakın yerle yeksan edilmesinden geçiyordu. Pedofili de en az eko kırımı, toplum kırımı ve cins kırımı gibi mahşeri bir saldırı ve imhadır. Bu nedenle hep başvurulmuştur.

Doğal toplumda ise her şey bambaşkaydı. Olaylar doğal seyrinde işler olağan sonuçlarına varırdı. Çocuklar ve yaşlılar ayrıcalıklı bir konumda tutulur yüksek itibar görürdü. Doğal seyirden sapışın adına Marks yabancılaşma demiştir.

Yabancılaşma kavramı hayvanlaşmayla özdeş kullanılır çoğu zaman. Bu anlamıyla her türden sapıklık, tecavüz ve pedofili de hayvanlaşma kavramında konumlandırılır. Oysa hiçbir hayvan familyasında rüştüne ermemiş dişiye cinsel saldırı ve tecavüz gözlenmez. Çünkü doğalarına ve varoluşlarına yani yaratılışlarına ya da oluşlarına aykırıdır bu tür sapkınlıklar.

Küçük yaşlarda tecavüze uğratılarak evliliğe zorlanan kız çocuklarının dramı son birkaç yılda artarak almış başını gidiyor. Artık gazetelere yerleşen çocuk istismarı ve tecavüzü haberlerinden geçilmiyor.

Aslında edebi eserler her dönemin toplumsal hakikatlerine ayna tutarlar. Mesela Nobakov “Lolita” adlı çok satan romanında alenen çocuk pornografisine teşvik eder. Dostoyevski romanlarında dönem Rusya’sında yaygınlaştırılmak istenen çocuk fuhşunu teşhir eder. Belki de dünyanın değişik yerlerinde de bu toplumsal yaraya farklı boyutlarıyla temas edilmektedir.

Pedofilinin en korkunç örneklerine divan edebiyatı ve halk edebiyatı olarak adlandırılan Osmanlı dönemi edebiyatında rastlanır. Aruz ve hece vezniyle yazılmış birçok şiirde sadece kız çocukları değil 9-10 yaşlarındaki erkek çocukları da tecavüz heveslilerine peşkeş çekilir. Aslında toplumsal bilinçaltı bu kirli önermelerle istila edilerek bataklığa dönüştürülmek istendiğindendir ki bugün aklın sınırlarını zorlayan katastrofik olaylarla bu kadar yoğunca karşılaşabiliyoruz.

Kim bilir belki de Foucault hapishane ve tımarhanelerden önce pedofilinin gelişimini inceleseydi biyo iktidar olgusunun başlangıç çağlarını da kapitalizmden çok öncesine taşırdı.

“Henüz on dördünde körpe bir yavru” “on dördünde baş döndüren ay gözlü bir Banu” gibisinden yakıştırmalarla şefkat gösterilmesi gereken çocukların masumiyetini salyalarını akıta akıta tecavüz sahnelerine meze yapan kudurgan tecavüzcü erkek zihniyeti tarihin yüz karasıdır ve her çağda lanetlenmeyi hak eder.

Çocuk evlilikleri toplumun kanayan yarasıdır ve yaraya sebep olan da sömürü çarkı üzerine kurulu sistemdeki çarpıklık ve yozluklardır.

Tecavüz illeti sadece çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarıyla sınırlı değil. Bir de Ensar yurtlarında, Kuran kurslarında, okullarda müdürleri, yöneticileri, öğretmenleri, hocaları tarafından tecavüz ve istismar edilen kız ve erkek çocuklara yaşatılanlar var.

Yangınlar semenderin yudumlarından püsküren suyla sönmüyor. Yangın bu toplumun yüreğinde ve her geçen gün harlanarak etrafa kıvılcımlar saçıyor ve yangın gittikçe büyüyor.

 

EN SON EKLENENLER