‘Ajax Darbesi’yle Şah İslam Devrimi’yle mat

İngilizler, ABD Başkanı Truman’dan darbe konusunda yardım istedi. Ancak ülkesinin başı Kore Savaşı ile zaten dertte olan H. Truman, bu talebi geri çevirdi. İş başa düşmüştü. İngiltere tek başına yapacaktı. Ancak darbe söylentileri Musaddık’ın kulağına kadar gitmişti. Musaddık, önlem olarak 16 Ekim’de İngiltere ile diplomatik ilişkilerini kesti. İngiliz diplomatları ve ajanları İran’ı terk etmek zorunda kaldılar. Böylece İngilizlerin İran’da darbe planı suya düşmüş oldu.

Bu arada ABD seçimleri yapılmış ve başkanlık koltuğuna D. Eisenhower oturmuştu. İran’ın da kömünist rejimin himayesine gireceğinden endişe eden Eisenhower, Musaddık’a karşı yapılacak bir darbeye sıcak bakıyordu. CIA, İngiltere’nin MI6’sı ile işbirliği yaparak CIA Ortadoğu Masası Şefi Kim Roosevelt’i bir çanta dolusu para ve birkaç yardımcı ile birlikte İran’a gönderdi.

Rooswelt’in planına göre, İran’da ajanlar Tahran’a dağılarak rüşvetleri dağıtacak, bunlar da Musaddık adına halkı sokağa dökecek ve kargaşa çıkaracaktı. Ertesi gün ise tahrikçiler geri çekilecek, güvenlik güçleri hükümet binalarına karşı saldırıya geçecekti.

İngiliz ajanları İran’ı terk etmiş olabilirlerdi ama onlarca yıl kaldıkları bu ülkede satın alabilecekleri yerli ajanları biliyorlardı. Bunların başında ise Raşidyan kardeşler geliyordu. İngiliz gizli servisi her ay onlara on bin pound ödüyordu.

CIA’nın ayak oyunları

Raşidyan kardeşler ile General Zahidi, darbeye zemin hazırlamak için önce güneydeki aşiretleri ayaklandırdılar. Bu ayaklanmaların ardında Şah’ın bulunduğuna inan Musaddık, Şah’tan bir süreliğine ülkeyi terk etmesini istedi. Şah da zaten bir süreliğine gitmek istediğini söyleyip yurtdışına çıktı. General Zahidi ve diğer ajanlar bu durumu Musaddık aleyhine kullanmaya başladılar. Musaddık’ın diktatörlük hayalleri kurduğunu yaydılar. Şah yanlıları sokağa döküldü ve Musaddık’ın evi kuşatıldı. Tahran’daki sokak gösterileri tırmanırken Şah, ani bir kararla yurtdışı seyahatinden vazgeçti.

Bu sırada petrolün millileştirilmesi davasında Musaddık’a destek veren Ayetullah Kaşani, Amele Partisi lideri Muzaffer Bagai ve Musaddık’ın vârisi olarak gösterilen Hüseyin Mekki de muhalefete geçmişti.

Mecliste Musaddık yanlıları muhalefete geçen Meclis Başkanı Ayettulah Kaşani’yi görevden alınca meclisin yarıya yakını istifa etti. Kaşani yanlıları da sokağa döküldü.

CIA ajanları ve yerli işbirlikçiler, bu bahaneyi kullanarak halkı sokaklara döktü. Karşı tarafta da ajanların para saçarak topladıkları ayaktakımını güya Musaddık’ı destekliyormuş gibi sokağa saldılar. Musaddık’ı destekliyormuş gibi görünen bu güruh, kendilerine tembihlendiği gibi masum insanlara ve camilere saldırdı. Şah Rıza’nın heykelleri devrildi, esnafın cam çerçeveleri indirildi. Bu gruplara masum Musaddık yanlıları da katılmıştı. CIA’nın oyunundan bi haber Musaddık ise polisten halkın gösteri yapma özgürlüğüne müdahalede bulunmamasını istedi.

ABD elçisi Henderson ise Musaddık’a giderek, “Biz ve ailelerimiz tehdit ediliyor, arabalarımız parçalanıyor, elçilikten dışarı çıkamıyoruz” diye yakındı. Bu duruma çok üzülen duygusal Musaddık, polisten göstericilerin dağıtılmasını, kendisini destekleyen grubun liderlerinin göz altına alınmasını istedi. Ayrıca taraftarlarına evden çıkmamaları çağrısında bulundu. Böyelece sokaklar sadece ateşli Şah yanlıları ve mollalara kalmıştı.

19 Ağustos günü on binler Musaddık aleyhine sloganlar atarak kent meydanlarına akıyordu. Operasyonu komuta eden CIA Ortadoğu Masası Şefi Kim Roosevelt, General Zahidi’den tanklarıyla Tahran’a girmesini ve başbakanlık konutunu bombalamasını istedi. Hükümet binası tanklarla sarıldı ve Musaddık tutuklandı. Darbe ile işbaşına gelen yönetimin kurduğu utanç mahkemesinde Musaddık “vatana ihanet” suçundan yargılandı. Musaddık mahkemede, “Hakkımda vereceğiniz karardan korkmuyorum ve eğer Şah beni affetmeye kalkarsa bunu kabul etmiyorum, zira hükümdarın affı ancak vatan hainleri için geçerlidir. Oysa ben vatanseverim ve dış müdahalenin kurbanıyım” dedi. ABD, Ajax darbesini Obama döneminde kabul etti ve özür diledi.

Meydanlar Musaddık için doldu taştı

Şah ve İngiltere için Musaddık’ın istifası adeta bir nimetti. Kendilerinin görevden almak veya darbe ile alaşağı etmek istedikleri Musaddık, kendiliğinden istifa etmişti. Şah, İngiltere’nin isteği ve meclisteki İngiliz muhibbi milletvekilerinin desteğiyle Ahmet Kavam’ı başbakanlık görevine atadı. Ancak Kavam, koltukta sadece dört gün oturabildi.

21 Temmuz’da Milli Cephe liderleri genel grev çağrısı yaptı. Bu kez Milli Cephe’ye TUDEH Partisi de destek verdi. Aynı zamanda ülke çapında halk meydanlara davet edildi. Şah, orduyu kullanarak genel grevi ve gösterileri bastırmaya çalışsa da başarılı olamadı. Kanlı gösterilere müdahale etme konusunda ordu içinde de itirazlar yükselince Şah, Kavam’ı görevden alıp hükümeti kurma görevini Musadıkk’a vermek zorunda kaldı.

Yeniden Başbakanlık koltuğuna oturan Musaddık, Şah’ın arazilerini hazineye devretmeyi başarmış, ikinci hamle olarak da yetkilerini hükümete devretmesi için Şah’ı sıkıştırıyordu. Bu duruma katlanması zor olan Şah, Musaddık’ı Temmuz 1953’te göreven alıp köyünde ev hapsine mahkûm etti. Ancak halk Musaddık için sokaklara döküldü. Çatışmalarda yüzlerçe kişi öldü. Sonunda Musaddık, Şah’a karşı bir kez daha galip geldi. İngilizlerin Musaddık’tan kurtulmak için bütün girişimleri başarısız olunca geriye bir tek yol kalıyordu. O da ABD destekli bir darbe ile Musaddık’ın devrilmesi.

1963 ayaklanması ve Humeyni’nin sahne alışı

Humeyni’nin Şah’a ilk muhalef eti “Ak Devrim” adı verilen reform paketine karşı çıkmasıyla başladı. Bu pakete toprak reformu, kadınlarla azınlıklar lehine bazı iyileştirmeler yapılmıştı. Ancak ulemanın büyük bir kısmı toprak reformuna mülkiyeti kutsal sayan İslam dinine aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıktı. Büyük toprak sahibi feodal beylerle arası her zaman iyi olan ve onların zekâtlarından nasiplenen ulema içerisinde en sert tepki gösterenlerden biri de Humeyni’ydi. O, bu reformun İslam karşı bir saldırı olacağını açıkladı.

Şah, reform hazırlıklarını dondurdu. Ancak bir süreliğine. 1963 yılında reformu halkoylamasına sundu ve geçirdi. Şah’ın toprak reformu, topraksız köylünün yararına bir işmiş gibi görünmesine karşın, aslında toprak ağalarının ellerindeki arazinin devlet tarafından satın alınmasından ve köyde verim alamadığı toprakları ile daha çok kâr edebilecekleri devlet kurumlarının hisselerinin değiştirilmesinden ibaretti.

Petrol rafinerilerinde ve sanayi sektöründe çalışanların gelirleri ise aynı kalıyordu.

Bu tablo karşısında önce sanayi işçileri birbiri ardınca greve çıktılar. Bunu üniversite öğrencilerinin eylemleri izledi. Bu arada Batı’da eğitim almış, İslamcı sosyalist Ali Şeriati ile Mehdi Bazergan, Samet Bahrengi ve Ayetullah Talagani gibi geniş kitleleri etkileyen İslamcı düşünürlerin bu dönemde ortaya çıkması ve Ayetullah Burucerdi’nin ölümüyle Şah’a karşı “cihat” bayrağı açan Humeyni’nin muhalefeti gelecek olan devrimin işaret fişekleriydi. Humeyni, Kum’un kıdemli müçtehitlerinden ve dini hiyerarşinin tepesindeki dört kişiden biri olarak Şah’a karşı en sert muhalefeti yürüten kişi olarak öne çıktı. Humeyni, bu dönemde siyaset arenasındaki muhalefet boşluğunu görerek sadece dindarları değil tüm muhalif güçlerin desteğini almak için dinin yanında ulusalcı söylemleri de öne çıkardı. Böylece milliyetçilik, dini hasassiyet ve bağımızsızlık söylemlerini bir potada toplayarak Musaddık döneminin muhalif tabanına göz kırpmış oldu.

Humeyni tutuklanıyor, İran ayakta

1963 yılının Aşura Günü Kum kentinde yaptığı konuşmada Şah’ı alay ve hakaret içeren sözlerle eleştirdi. Bu konuşmaya öfkelenen Şah, Humeyni’nin üzerine güvenlik güçlerini gönderdi. Kum kentinde Humeyni’nin öğrencileriyle güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Evi sarılan Humeyni, 1963’te tutuklandı. Humeyni’nin tutuklanması Kum, Meşhed, Tebriz ve İsfahan’da kitlesel gösterilere neden oldu. Gösterilerde yüzlerce kişi öldü. Bu olaydan sonra Şah için ciddi bir tehlike olarak görülen Humeyni, bir yıl sonra ABD’li askeri personelin İran’da işledikleri suçlardan yargılanmayacaklarına dair yasanın çıkmasına karşı da sert bir tavır aldı. Bu yasayı İran egemenliğine indirilmiş bir darbe olarak yorumlayan Humeyni, bu kez evinden alınıp direkt havalimanına götürülerek Türkiye’ye sürgün gönderildi. Humeyni önce 11 ay Bursa’da, sonra 14 ay Necef’te sürgünde kaldı. İslam devriminden önce 3.5 ay da Fransa’da sürgün hayatı yaşadı.

Bu dönemde legal siyasi yapıların içindeki bazı grupların koparak illegal örgütlenmeye gittiğini görüyoruz. TUDEH ile Milli Cephe’nin eski gençlik kolları Halkın Fedaileri örgütünü kurdu. Düşünceleri İran’da, sonraki yıllarda ise Türkiye’de genç kuşak arasında yayılan İslam Devrimi’nin gerçek ideoloğu olarak görülen Ali Şeriati’nin sempatizanları da Halkın Mücahitleri adlı bir gerilla örgütü kurdular.

SAVAK 1977 yılı Ekim ayında Humeyni’nin oğlu Seyit Mustafa’yı Necef’te öldürünce ok yaydan çıktı.

İran halkı yine sokaklarda

1978 yılının Ocak ayında, 10. Muharrem’de, Humeyni Tahran halkını sokakta gösteri yapmaya davet etti. Hükümet, sokağa çıkma yasağı ilan etti ve bu yasağa rağmen sokağa çıkan olursa güvenlik güçlerinin ateş edeceğini açıkladı. Ancak o gün, Ayetullah Talagani, Mehdi Bazergan ve Milli Cephe’nin lideri Dr. Kerim Sencabi’nin önderliğinde bir milyonu aşan kalabalık Tahran’da gösteri yaptı. O günlerde İttihat gazetesinde Humeyni aleyhine çıkan bir yazı üzerine Kum’da binlerce medrese öğrencisi karakola doğru yürüyüşe geçti. Polisin açtığı ateş sonucu 70 öğrenci öldü. Bir ay sonra bu kez ölenlerin kırkıncı günü nedeniyle dört büyük kentte on binlerce insan sokaklara döküldü. Tebriz’de güvenlik güçlerinin müdahalesiyle yine ölenler oldu. Bu kez de Tebriz’de ölenleri anmak için çeşitli kentlerde gösterilen düzenlendi. Artık bu gösterilen fasit bir daire halini almıştı. Bir gösteri, o gösteride güvenlik güçlerinin müdahalesi ile ölenler, sonra o ölenleri anmak için yeni gösteriler, orda da çok sayıda ölenler, bu kez onları anmak için yeni gösteriler birbirini izleyip durdu.

İki milyon sokaklarda

Tarihe “Kara Cuma” olarak geçen gösterilerde askerlerin ateş açması sonucu yüzlerce kişi ölmüştü. Ülke çapında iş bırakma, boykot ve kepenk indirme eylemleri başladı. Bu kez eylemlere kamu çalışanları da katılmıştı. Şah sıkıyönetim ilan etmek zorunda kaldı. Aynı gün Irak yönetimi de Humeyni’nin Necef’ten çıkıp ülkeyi terk etmesini istedi. Humeyni, Necef’i terk etederek Paris’e uçtu.

Şah, hükümet değişikliğine gitti ve Şahpur Bahtiyarı başbakanlığa getirdi. Humeyni, Bahtiyar hükümetini gayri meşru ilan etti. Bahtiyar, üniversiteleri yeniden öğretime açacağını ve basın üzerindeki yasakları kaldıracağını ilan etti. Üniversitelerin açıldığı ilk gün, kitlesel gösteriler yeniden başladı. Muhalefet en büyük hamlesini 11 Aralık 1978’de yaptı. İki milyonu aşkın kişi muharrem ayının Aşura Günü Şahyad Meydanı’nda toplandı. Bu gösteriyi yöneten ulema, Humeyni’nin geri dönmesi, yoksulluğun ortadan kaldırılması, emperyalistlerin ülkeden kovulması ve İslam Cumhuriyeti kurulması gerçekleşinceye kadar eylemlerin süreceğini açıkladı.

Şah dışarı, Humeyni içeri

Şah, Ocak 1979’da İran’ı “bir süreliğine” diye terk eden Şah, bu kez bir daha dönmemek üzere yola çıktığının farkında değildi. Humeyni Paris’te yaptığı açıklamada 26 Ocak 1979’da İran’a döneceğini açıkladı. O gün ülkenin dört bir yanından onbinler Tahran’a akmaya başladı.

Hükümet havalimanlarını kapattı. Askeri birlikler havalimanına giden yollara barikat kurdu. Ancak askerlerden bazıları üniformalarıyla göstericilere katıldı. Şah’a bağlı olan askerlerle göstericiler Tahran sokaklarında üç gün boyunca çatıştılar. Başbakan Bahtiyar, sonunda havalimanlarındaki ablukayı kaldırdı.

 

Humeyni 1 Şubat 1979 günü Fransız havayollarına ait bir uçakla Tahran Havalimanı’na indi. Humeyni, iki milyona ulaşan bir kalabalık tarafından karşılandı.

5 Şubat 1979 günü geçici Devrim Hükümeti’ni oluşturan Humeyni başbakanlığa Mehdi Bazergan’ı atadı. Ancak Şah’ın atadığı Başbakan Şahpur Bahtiyar kendisinin Başbakan olarak görevde olduğunu açıklıyor, sokağa çıkma yasağı ilan ediyor ve ordu birliklerine hava üssüne saldırı emri veriyordu. Halk yine sokaklardaydı. Ordu içinde Humeyni saflarına katılan birlikler halka silah dağıtmaya ve birlikte barikat kurmaya başladı. İki gün süren çatışmaların ardından Şah’ın Tahran’ı düşmüş oldu. Artık İran İslam Cumhuriyeti resmen ilan edilebilirdi ve öyle de oldu.

Yazı dizisinin birinci bölümü: 1890’dan 1970’lere… İran tarihi ayaklanmalarla yazıldı

Yazı dizisinin ikinci bölümü: İran yürüyor: Küçük ve Büyük Hicret

EN SON EKLENENLER