8 Mart gelirken, daha çok kadın, daha çok kadın dayanışması

 

Dünya kadınlarının birlik ve mücadele günü olarak andığımız ve dünya çapında kutladığımız 8 Mart nasıl doğdu?

Ücretli çalıma hakkı, eşdeğer işe eşit ücret, insanca çalışma koşulları,  oy hakkı, eğitim hakkı, boşanma hakkı, kamusal alanda var olma hakkı için özellikle 1850’li yıllardan itibaren kadınların çeşitli alanlarda, eşitlik için verdikleri mücadeleler sayesinde doğdu. Bu mücadelelerin toplamı olarak bugünlere geldi.

Bugün hala 8 Mart için emekçi kadınlar günü diyerek özellikle emekçi sıfatını kullanan kurumlar ve kişiler var. Bu tutum 8 Mart’ın ortak ruhunu ve mücadele zeminini bölmeyi amaçlamakta. Maddeciymiş gibi görünse de maddeci olmaktan uzaktır. Bu tutum maddi koşullar başta olmak üzere kader ortaklığı olan kadınlar sınıfını bölmektir. Erkekleri ve erkekliği güçlendirmektir.

Çünkü emekçi erkek olmayabilir, evde (patriarka)  ve ücretli alanda (kapitalizm) çalışmayan erkeklerin sayısı az değil. Ama emekçi olmayan kadın yok. Bütün kadınlar emekçidir. Çünkü kadınlar evde kız evlat, anne, eş, gelin olarak, ücretli alanda işçi olarak her durumda üretimde bulunur, sömürülürler. Doğum yapmaktan, yorgan dikmeye, yoğurt mayalamaya, bir erkek tarafından kabul edilmek için güzelleşmeye dek hepsi kadınlık işleridir. Bunların hepsini emek gerekir.

Ömrü boyunca hiç çalışmamış milyonlarca erkek varken ve onlara emekçi olan olmayan erkek diye ayrım yapılmazken, zaten tamamı emekçi olan kadınlar sınıfına emekçi kadınlar demek yanlış.

Bu ayrımları erkekler yapıyor ve kadınlara dayatıyor. Kadınlar olarak kadınların erkeklerce ayrıştırılmasına karşı dikkatli olmalı, bu politikaları büyümeden engellemeyi amaçlamalıyız.

Erkekler sosyal hesplarından “emekçi kadın” görselleri paylaşmayı da çok severler. Göreceksiniz 8 Mart günü sırtında yükle yabadan eve dönen, çalışmaktan elleri nasırla kaplı, evde, fabrikada çalışan kadınların resimlerini gösterip, kadınlara methiyeler dizecekler.

Oysa bu methiyeler sömürüyü yeniden üretmekten başka şeye hizmet etmiyor. Güya övdükleri şey kadınların kölece çalıştırılıp sömürülmesi. Kimler tarafından? Başta kendileri, yani erkekler. Sonra patronlar.

Yeri gelmişken kadınların tamamı evde, erkek egemen sistem dediğimiz patriarkal sistemde sömürülür. Kapitalizmde sömürülen kadın sayısı oldukça az. Bugün Türkiye’de kadınların sadece yüzde 30’u kapitalist sistemde, ücretli olarak sömürülebilme ŞANSINA sahip.

Evet, yanlış okumadınız, ŞANS dedim. Kadınlar için temel sömürü alanı olan ev içinin yanı sıra dışarda, kapitalist alanda ücretli olarak sömürülebilmek az sayıda kadının yakalayabildiği bir şans.

Ücretli emek alanı eğitimli eğitimsiz, aptal zeki, okur-yazar ya da değil, yetenekli yeteneksiz tüm erkekler için, her yaşta çalışma alanı. Ama kadınlar için değil. Kadınların ücretli sömürüye ulaşması zor. Ulaştıklarında zaten erkeklerle eşit olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalırlar. Çünkü kapitalizm ve patriarka ortak çıkarları için kadınlara karşı ortak sömürü zemininde sıklıkla uzlaşırlar.

İşte 8 Mart tüm bu sömürü ve ezilmeyi gören kadınların kapitalizm ve patriarkaya karşı verdikleri ortak mücadele ile doğdu. Bir yandan tekstil fabrikalarında çalışan işçi kadınların grevleri ile, öte yandan oy hakkı için mücadele eden süfrajetlerin (Avrupa’da oy hakkı için mücadele eden kadınlar)  sokakları doldurmasıdır bu.

Bugün kadın erkek eşitliğine inandığını yüksek sesle söylemekten çekinmeyen Alevi topumu 8 Mart’ı bu tarihsel geçmişle görmek ve anlamak, ona göre davranmak durumunda.

8 Mart dolayısı ile yapılan etkinliklerde içerik ve şekil bu geçmişe uygun planlanmalı.

Alevi kurumlarının 8 Mart etkinliklerinde programlarda kadın ve erkekler beraber yer alıyor. Bu doğru değil. Çünkü 8 Mart kadınlar günü. Kadınlar 8 Mart’ta daha çok evdeki patron ve zalim olan erkeklere karşı mücadele ediyor.

Bu nedenle 8 Mart etkinliklerinde erkeklerin kapladığı her alan kadınlardan alınmış alandır. Kadınlar 8 Martlara erkeklerle değil, kadınlarla katılmayı, kutlamayı amaçlamalıdır. Daha çok kadının görünmesini hedeflemeli.

Hiç olmazsa 8 Mart etkinliklerinde kadınlar sözlerini sonuna dek söyleyebilsinler. Erkekler kadınları dilesin. Belki yeni şeyler fark edip öğrenirler.

Bir diğer önemli nokta; 8 Mart programlarında neredeyse kadın sanatçılardan çok erkeklere yer verilmesi.

Alevilik inancında zakir kadınlar, âşık kadınlar çokça var ve Alevi topumu bağlamayı kadınların elinden dinlemeye alışık bir toplum. Hatta haklı olarak bununla gurur duymakta.

8 Mart organizasyonu içinde olan kadınlar ve elbette eşitliğe inan erkek arkadaşlar kadın dayanışması bilinciyle sadece kadın sanatçıları davet etmeli. Bu konuda erkekler de kadınlara destek olmalı, köstek değil. Çünkü 8 Mart kadınların günü.

Kadınlar 8 Martlar vb organizasyonlarda desteklenmeyecekse, görünür olmayacaksa ne zaman, nasıl güçlenecekler?

Mutfaklarda çalışarak mı? Evde dört duvar arasında bağlama çalarak mı?

Bu toplum kadınlara daha çok sahip çıkmak, desteklemek, kadınların önünü açmak zorunda.

Aslına bakarsanız sadece 8 Mart etkinliklerinde değil, tüm etkinliklerde kadın sanatçılara, politikacılara, düşünürlere artık çok daha fazla yer verilmesi gerekir.

Madem kadın ve erkek eşit diyoruz ve eşit olmakta eksikliklerimiz var. O zaman eşitlik için daha çok çabalamak gerekmez mi?

Sözde eşit demek yetmiyor. Alevi kurumlarında kadınlar için pozitif ayrımcı politikalar üretmek, uygulamak gerekli.

Erkekler artık Alevi kurumlarını evlerin içi gibi görüp kullanmaktan vazgeçmeli. Kurumlar sadece erkelerin değil. O kurumlar en çok Alevi kadınların varlığı ve emeği ile dönüyor.

Bir de not: Alevi kadınlar 8 Mart’ı kına gecesi kıvamında değil, mücadele ve eşitlik bilinci ile oluşturulan etkinliklere kutlamalı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Alevi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde ışık olsun. Elif Ana, Kadıncık Ana, Fatma Ana’nın Yol’u Yol’umuz olsun.

Yaşasın kadınların 8 Mart birlik, mücadele ve dayanışma günümüz.

Kadıncıl aşk ile.

 

EN SON EKLENENLER