Kimliğimi kaybettim, hükümsüzdür!

Sevgili abilerim, ablalarım ve kardeşlerim… Siz hayatınızda hiç Deniz oldunuz mu? Ben oldum, boynuma asılan idam ipimle infaz edildikten sonra 52 dakika hayatta kalabildim. Sesim Ulucanlar’da yankılandı, çığlığımı duyanlar olmadı, alkışlarla bastırdılar.
Sonra Nazım oldum, 13 yıl hapis yattım. İşlemediğim bana yüklenen bir suçun cezasıydı bu. Hapisten çıktıktan sonra 50 yaşımda askere almak istediler. Askere giderdim ancak askere alıp harcayacakları haberini aldım. ‘Kaçıyordu vurduk’ deyip öldüreceklerdi. Kaçmak zorunda kaldım. Yazılarım 30-40 dilde basıldı, Türkiye’mde Türkçemle yasak!
Sonra bir gün bir uyandım 17 yaşındaydım, kilitli kapılar arkasında bir hafta boyunca yargıladılar beni, bir anda büyüdüm ve öldürdüler. Ben hala 17 yaşındayım. Beni hatırladınız mı? Ben Erdal Eren .
Kavgayla geçen bir çocukluğum oldu, adım Ahmed Arif. Şunu söyleyeyim. Çocukluğumda öyle sanıyorum ki kendim için hiç kavga etmedim. Ama arkadaşlarım için, mahalle için, okul ya da sınıfım için çok kavga ettim. Bu yüzdendir, defalarca sorgulanıp, dövülüp, bir çöplükte ölüme terk edilmem.
Yasaklı bir dilin yazarıydım. İsmim Mehmed, soyadım Uzun. Doğum tarihim 01.01.1953. Herkes beni böyle biliyor… Sürüldüm, eğer sürgüne gitmeseydim, yaratmış olduğum Kürtçe edebiyatı yaratamazdım.
Taybet ana oldum, 19 Aralık Cumartesi günü komşumdan çıkıp evime dönerken vuruldum, 11 çocuğuma veda edemeden… Bedenim 7 gün boyunca sokak ortasında kaldı, katillerim hala aranızda.
Şırnak’ta infaz edildikten sonra akrep aracına bağlanarak emniyete kadar yerlerde sürüklendim. Ben Hacı Lokman Birlik, düşmanca duygularla yapılan fiilin örnekleriyim.
Hrant Dink oldum, sırtımdan üç el silah atışıyla vurularak öldürüldüm. Ben hala düştüğüm kaldırımın ortasında yırtık ayakkabılarım ile yatıyorum, yaralarımdan yalanlarınız sızıyor.
Berkin Elvan oldum, Taksim Gezi Parkı protestoları sırasında, polis tarafından atılan göz yaşartıcı gaz kapsülünün başıma isabet etmesi üzerine ağır yaralandım. 15 yaşında 16 kilo ile hayata gözlerimi yumdum, ellerim hala ekmek kokuyor.
Kimliğimi kaybettim,
Nerede öldüysem oralı oldum.
Acı neredeyse, oralı olmalı insan.
Zulüm neredeyse, oralı olmalı.
Birbirimize düşürecekler bizi elbette düşman edecekler birbirimize.
Alevi olacağız, dinsiz diyecekler.
Kürt olacağız, terörist sevici diyecekler.
Ermeni olacağız, bölücü diyecekler.
Çünkü onlar, insanlığın düşmanıdır, sevginin düşmanıdır. Kendi karanlıklarında renk nedir bilmezler. Onlar ekmeğini bölüşmek nedir bilmezler. Aynı gökyüzünün altında kardeşçe yaşamak onlara göre değildir. Elleri kan kokusundan kurtulamamış koca adamlar nereden bilsinler seni beni, sevmeyi bölüşmeyi.
Hiçbir zaman yer sofrasında bir tas çorba ile doymamış,
Ayakları son model arabalardan çıkıp çamura yağmura bulaşmamış,
Bir dostunun sazına, türküyle mırıldanmamış.
Onlar gecekondularda rutubet kokusuyla uyumamış.
Memleket sevdası nedir nereden bilsinler.
Onlar Gülhane Parkı’nda bir ceviz ağacı gölgesinde okuduğumuz Nazım Hikmet şiirlerini nereden bilsinler.
Onlar sevgiliyi bir Ahmed Arif dizesinde hatırlamayı,
Yılmaz Güney’in filmleriyle büyümeyi
Ahmet Kaya’nın şarkılarıyla ümit etmeyi
Bilemezler!
Onlar emretmeyi,
Öldürmeyi,
Savaşmayı,
Ve yasakları bilirler!
Sevgili abilerim, ablalarım ve kardeşlerim,
Acının ve yokluğun coğrafyasında, kimliğimi kaybettim, hükümsüzdür.

 

Dipnot: Haziranlar güneşli başlangıçlar içindir. Haziranda ölmek zor, dirilmek bizlerin elinde. Vaktimiz yok ölülerimizin matemini tutmaya.

Sevgili Nazım Hikmet ve Ahmed Arif de böyle olmasını isterdi.. Güneşiniz bol olsun.

EN SON EKLENENLER