GARBİS…

Garbis’in isminin devamında birçok pozitif cümle kurulabilir. Garbis’in hangi özelliğini başlığa eklemek daha uygun olur, doğrusu karar vermek kolay değil. Belki de cümlenin devamını okuyucuya bırakmak daha iyi olur, ne bileyim.

Herkesin hayatında önemli izler bırakan, hayatın her döneminde unutulmayan insanlar vardır. Hayat hangi yönde akarsa aksın, kişi, o izleri de, o izleri bırakanları da unutmaz. Garbis de bizim dönemde, birçok insanın hayatın da iz bırakan devrimci insanlardandı.

Yıllar önce devrimci mücadeleye başladıktan çok kısa süre sonra, arkadaşlar beni Garbis’in bölgede kullandığı illegal isimlerden birisi olan “Kalo” ile tanıştıracaklarını söylediklerinde, o gençlik yıllarının kalpleri zorlayan heyecanı içindeydim. Köyde Elbistan’a, birçok sorunu aşarak, belirlenen randevuya gitmiştim. Görüşeceğim insanın Garbis olduğunu bilmiyordum elbette, ancak önemli bir devrimci olduğunu kulağıma fısıldamışlar, davranışlarıyla hissettirmişlerdi. Heyecanım buradan kaynaklanıyordu.

Doğal olarak o görüşme, birlikte çalışmaya ve yıllarca sürecek olan bir dostluğa dönüştü. Örgütlü mücadele içindeki en son görüşmemiz, 1980 darbesinden sonra oldu. 12. Eylül darbesi yaşandığında Afşin cezaevindeydim ve nispeten kısa süreli bir mahpusluktan çıkar çıkmaz, daha sonra Afşin de işkencede katledilen Ali Haydar Yürek yoldaşın verdiği notu alarak, Garbis’in de içinde olduğu Kürecik’te yapılan toplantıda birlikte olmuştuk.

Ancak, 12. Eylül faşizminin zorbalığının sonucunda, her birimiz bir tarafa gitmek zorunda kalmıştık. Daha sonra Garbis İstanbul da yakalanmıştı ve ancak yıllar sonra cezaevinde çıktığında, bir etkinlikte görüşebilmiştik. Çok şey değişmişti. Türkiye’nin devrimci güçleri yaşanan zorlu yıllardan sonra yeniden toparlanmaya çalışıyorlardı. Garbis’te sürecin ihtiyacına uygun olarak elinden geleni yapıyordu.

Bu görüşmeden sonra birkaç gün birlikte olmuş, birçok konuda sohbetler etmiştik. Garbis’in sadece iyi bir devrimci değil, aynı zamanda harika bir insan olduğunu ilk defa o zaman gözlemlemiştim. O güne kadar hep politik özellikleri üzerinde ilişkilendiğim Garbis’in, bir çoğumuzun günlük hayatın hay hoyları içinde yapamadığı, unuttuğu, es geçtiği birçok insani özelliği, sabırla ve hiç ihmal etmeden yerine getirmeye çalıştığını görmek beni fazlasıyla sevindirmiş, dostluk duygularımı güçlendirmişti.

Bugün, birçok dostu gibi O’nu kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyorum. Kısa süre önce bulunduğu şehirde kısa aralıklarla iki defa birlikte olmuş, sevgili Yıldız yoldaşın da dahil olduğu çok güzel birkaç gün geçirmiş ve bu buluşmaların devamına karar vermiştik. Ama ne yazık ki bu mümkün olmayacak!.. Garbis’le hayatın ve mücadelenin güzelliklerini yeterince paylaşamamış olmanın kahredici “keşke”sini yaşıyorum şimdi. Neden daha çok birlikte olmaya, daha çok tartışmaya, daha çok sohbet etmeye zaman ayırmadım, neden? Yetiştirilecek hangi iş, yapılacak hangi faaliyet Garbis’le yaşanacak birliktelikten daha önemliydi? Ne yazık bu sorular boşlukta kaldı ve gerçek ortada.

Garbis, elbette bu topraklarda yetişmiş Ermeni halkının büyük, inançlı, dirençli ve fedakâr bir devrimcisiydi. İlkeliydi, samimiyeti sorgulanamazdı, birikimli ve kararlıydı, düşmana taviz vermeyen direnişiyle devrimcilere örnek olmuştu. Bütün bunlar ve daha fazlası yazılacak, konuşulacak ve tartışılacaktır, doğal olarak.

Ancak Garbis, sadece bunlardan ibaret değildi. O, aynı zamanda insana, özellikle de yoksul emekçi insanlara ait bütün olumlu değerleri şahsında yaşatan bir insandı. Değil mi ki devrimcilik insana ait bir özellikti, o halde iyi devrimcinin aynı zamanda iyi insan olması da şaşırtıcı değildi.

Garbis, gerçek bir komünist ya da tarihte yaşamış dervişler gibi dünya nimetlerine, özel mülkiyete karşı ilgisizdi. Herhangi bir ortamda, varlığını ve kim olduğunu göze batırmayacak kadar mütevazi ve alçakgönüllüydü. Kendi kişisel ihtiyaçlarını yok sayacak kadar fedakardı. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir insanın, bir çocuğun, bir kadının, hatta herhangi bir canlının yaşadığı her türlü zorluğu ve acıyı dert ediniyor, onu sisteme düşmanlığını ve mücadele azmini büyütmenin gerekçesi yapıyor, günlük hayatının yoğunluğuna rağmen onunla ilgili olarak, üzüntüsünü paylaşıyor ve başkalarının da aynı duruma ilişkin duygularının, düşüncelerinin gelişmesine yol açıyordu. Böyle olduğu içindir ki eşi Yıldız’la birlikte besledikleri bir kuşun ölümünü ciddiyetle üzülmüş ve Yıldız’ın acı yüklü yazısına ortak olmuştu.

Garbis, dostluklarına büyük değer veren bir insandı. Bütün o farklı görüntüsüne rağmen yüreğindeki büyük sevgi, dostlarıyla bulunduğu ortamlarda açığa çıkıyordu. O’nu böyle zamanlarda, bir dostu için önemli fedakarlıklar yaparken veya dostuna küçücük bir hediyeyi büyük bir içtenlikle sunarken, ya da dostuyla birlikte olmak için sofra hazırlarken görebilirdiniz.

O, inancı ve düşüncesi için, inandığı ve düşündüğü gibi, yani bir devrimci olarak yaşadı, bir devrimci olarak hayata veda etti. O’nun devrim inancı ve düşüncesi, direnişi, birikimi ve örnek yaşamı, ezilenlerin gönlünde ve bilincinde yaşamaya devam edecek, yaşatılacaktır.

EN SON EKLENENLER