Özgür insan

“Her şey ama her şey kendinizi bilmekle başlar, kendini bilmek ise ancak ve ancak özgür akılla oluşur ” DERVİŞ.

Fransız devrimine ve aydınlanma hareketine büyük katkı sunan, Fransız yazar ve filozof. (21 Kasım 1694 – 30 Mayıs 1778) VOLTAİRE, “akıl, her şeyi olduğu gibi görmekten başka bir şey değildir” der. Emperyalizm tüm değerlere saldırır ama en çokta insanın aklına saldırır. İnsan, emperyalist saldırıya karşı koyup manipülasyona (hileli yönlendirme=güdümleme) emperyalist düşüncelerden koruyamadığı sürece özgür düşünceyi anlayıp kavrayamaz!

XVII. ve XVIII. yüzyılda, bilim adamlarının, filozoflarının, ön yargısız ve objektif din adamlarının dogmalar karşısında aklın egemenliğini dile getirme çabalarına aydınlanma çağı diyoruz. Ortaçağ karanlıklarında dinsel ve politik otorite bireyin akıl ve ruhunu da ele geçirmiştir. İnsanların bu dönemde kendi aklıyla kararlar alabilmesi adeta olanaksızdı. İnsanlar denileni yapıyor, efendileri gibi düşünüyordu. Rönesans’la birlikte yeniden doğan Antik Yunan düşüncesi sanat ve felsefeye yeni bir boyut getirdi: Aklın ve bireyin öneminin hatırlanmasına yol açtı. Ticaret devrimiyle birlikte tarih sahnesine çıkan burjuva sınıfı, aristokrasi karşısında çıkarlarını savunabilmek ve iktidara ortak olabilmek için yeni ilkelere sarıldı.

İnsan aydınlanmaya ancak ve ancak aklını özgürleştirdiği zaman ulaşabilir. İnsanı diğer canlılardan ayırt eden özelliği akıl ve aklın ifadesi olan dil gücüne sahip olmasıdır. Akıl herkese eşit dağıtılmıştır. Fakat akıl özgür düşünce ekseninde bilim, sanat ve felsefeyle beslenerek güçlenir. Evreni ve doğayı aklıyla tanıyan insan ancak saygın bir konumda olabilir.

Toplumu dogmalar değil aklın verileri yönlendirmelidir. Birey kendi aklıyla yaşam serüveninin akışını belirler. Kimse ona müdahale edemez. Aydınlanma çağıyla birlikte birey su üstüne çıkmış ve bataktan kurtulmuştur. Zincirlerini kıran birey, akılcılık, özgürlük, eşitlik, adalet ilkelerine bağlı olarak XVIII. Yüzyılda Fransız Devrimini gerçekleştirmiştir. Bu devrimle politika ve inanç boyutunda bireyin özgürleşmesi sağlanmıştır.

Ne yazık ki Türkiye insanı tam anlamıyla aydınlanma çağından geçmedi; politik tekçi otorite bireyin akılını ve ruhunu ele geçirdi bu sebeptedir ki birey özgürleşemedi! Egemen dogmalar günümüzde hala insanlarımızı yönetiyor. Kimse kendi inanç ve düşüncelerinin eleştirisini ve özeleştirisini yapmıyor. Oysa özgür olma, tıpkı Descartes’in önerdiği gibi beyindeki tüm verileri masaya yatırmak, eleştirisini yaptıktan, yanlışları ayıkladıktan sonra doğrularla yola devam etmektir. En önemlisi de kimse diğerlerinin (karşısındakinin) özgürce düşünmesine ve fikrini beyan etmesine tahammül göstermiyor. Kendi gibi düşünmeyeni karalıyor, düşman ilan ediyor. Oysa aydınlanma çağının büyük düşünürü Voltaire, düşüncelerinden nefret ettiği tehlikeli bulduğu kişilerin bu görüşlerini savunabilmeleri uğruna hayatını dahi feda edebileceğini söylemişti. Esas olan düşüncedir, objektifliktir; nefret ve kin değildir!

Özgürlükçü, eşitlikçi ve katılımcı demokrasiyi içinize sindirmezseniz çağdaş olamazsınız. Özgürlükçü ortam karanlık düşünceleri de ortaya çıkarabilir, hatta güçlendirir. Bundan korkmamak gerekir. Aydınlık her zaman için karanlığı kovmuştur. Özgürleşen, aydınlanan, bilinçlenen birey “sürüye” katılmaz. Artık o meydanın (kalabalıkların) dolduruşuna gelmez. İnceler, sorgular, eleştirir ve bu şekilde hakikate ulaşır. Esenlik aydınlanmadadır, özgürlüktedir, eşitliktedir. Baskı ve yasaklarla değil, aydınlığın ve özgürlüğün getirdiği ışıkla dogmalar, yok edilir. İngiliz filozofu John Stuart Mill “insana en fazla haz veren şey özgürlüğün getirdiği mutluluktur” der. Günümüzde insanın özgürce düşüncelerini ifade etmesi; tabuların, yasakların, baskıların onu ezmemesi, değişik bir görüş ileri sürmesi nedeniyle diğerlerinin onu damgalamaması, düşman ilan etmemesi özenilen bir mutluluk ortamıdır.

Özgür insan, her şeyden önce kendini eleştirebilendir. Özgürleşme bilinci bilgilerini, düşüncelerini ve eğilimlerini eleştirmekle başlar. Özgürleşme sürecinde doğanın ve toplumun yasalarını anlamak ve kavramak bir başka aşamadır. Sorgulamalıdır insanoğlu, aklıyla, vicdanıyla ve bilinciyle… Tanımalıdır doğayı ve toplumu! Anlayan ve kavrayan insan, olumsuzluklarla mücadele edebiliyorsa özgürlük sürecinde önemli bir yere gelmiş demektir.

Evet, insan tüm bu seçimleri aklıyla yapar; aklı sayesinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli olanı çirkinden, özgürlüğü kölelikten ayırt eder. Aşk İle

EN SON EKLENENLER