Başaran: Sürü değil, sınıf bağışıklığı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Türkiye’de hızla artan koronavirüs (Covid-19) vakaları ile ilgili alınan önlemleri kadınlar ve emekçiler açısından değerlendirerek, “İktidar pandemiye ciddiyetsiz yaklaşıyor” dedi. Aralık sonu itibariyle dünyaya duyurulan ve Covid-19 olarak bilinen koronavirüs salgınının hızla dünyaya yayıldığını kaydeden Başaran, “Bütün dünyanın gündemi virüs olurken Türkiye’nin etkilenmemiş gibi davranması kabul edilemez.

Bu virüs ile ilgili konuşup tartışıp bu konuda nasıl önlem alacağı konusunda hazırlık yaparken Türkiye, sanki hiç etkilenmeyecekmiş gibiydi. İktidar ciddiyetsiz bir yaklaşım içerisinde oldu. İlk vakanın açıklandığı tarihe kadar da televizyonlarda ‘Türk geni’ olduğu için hastalık bulaşmaz, ‘kelle paça yiyin hastalıktan korunursunuz’ gibi durumun ciddiyetinden uzak bir tavrı halkın içine girdi.

Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi uzman kurumları dışında tutarak iktidarın kendi kurduğu bilim kurulu ile süreci yönetme kararı alındı. Bu süreç içinde dünya örneklerinde olduğu gibi iki seçenek arasında tercih yapmak zorunda olan iktidar, ekonomik krizinin derinleşmesi nedeniyle tamamen izolasyon yöntemini seçemedi ve sürü bağışıklığı yöntemini tercih etti. Gelen süreç içerisinde hastalığın ne kadar yayıldığı bile tespit edilemezken iktidar ‘yardımsa ben yardım ederim’, süreç kontrolü ise ‘ben yaparım’ yaklaşımı ile süreci daha da yönetilemez bir duruma getirmiştir. Bununla beraber insanlara ‘evde kal’ çağrısı yaparken bir taraftan da halkı kaderine terk eden bir yaklaşım geliştirdi” diye konuştu.

‘KADINA ŞİDTET YÜZDE 90 ARTTI’

İktidarın “evde kal” çağrılarını değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Başaran, kadına yönelik şiddetin en çok evlerde olduğunu vurgulayarak, “Çağrılardan sonra verilen tek destek uzun bir süre dağıtılan kolonyalar oldu. Bununla beraber çalışmak zorunda olan işçi ve emekçi açısından hiçbir önlem ya da destek sunulmadığı için sürü bağışıklığı sistemi sınıf bağışıklığına döndü. Evde kalma şansları olan yani ekonomik açıdan daha iyi durumda olanlar evde kalırken, yoksullar açısından bir handikaba dönüşmüştür. Bu süreçten en çok da kadınlar etkilendi. Zaten yoksulluğun büyük bir çoğunluğunu oluşturan kadınlar güvencesiz olarak çalıştıkları için ya işten çıkartılmış ya da ücretsiz izne ayrılmaya zorlanmıştır. Bunun sonucunda da kadınlar ekonomik olarak daha da zor duruma düşürerek kadın yoksulluğu artış göstermiştir. Yine ‘evde kal’ çağrıları yapılırken evin kadınlar için büyük tehlike oluşturduğu gerçekliği göz önünde tutulmamıştır.

Bilindiği gibi kadına yönelik şiddet vakalarının büyük çoğunluğu yakınları tarafından ve evin içerisinde gerçekleşmektedir… Salgın, savaş ve doğal afet dönemlerinde kadına yönelik şiddet vakalarında artış olduğu da ortada olan bir gerçektir. Salgının ilk ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kentinde kadına yönelik şiddet vakaları %90 artış göstermiştir. Kadına yönelik şiddet vakaları konusunda karnesi normal koşullarda kötü olan Türkiye’de bu oranın daha da yüksek olacağı açıktır. Bununla ilgili defalarca uyarı yapmamıza rağmen AKP iktidarı, kadınları şiddetle baş başa bırakma tavrından vazgeçmemiştir” diye kaydetti.

‘KADINLAR İKİ HAYATİ RİSK İLE YÜZ YÜZE’

Kadınlar açısından iki hayati riskin olduğunu dile getiren Başaran, ‘’Salgının ortaya çıktığı günden bugüne kadar 29 kadın, erkekler tarafından katledilmiştir. Bunların çoğunluğu evin içinde gerçekleşmiştir. Ortaya çıkan ekonomik kriz nedeniyle daha da derinleşen kadın yoksulluğu, şiddete uğrayan kadının şiddet ortamından uzaklaşmasını engellemiş, şiddetle yaşamak zorunda kalmasına neden olmuştur. Bu süreçte mekanizmalar güçlendirilmemiş aksine var olan mekanizmalar işlevsiz hale gelmiştir. Mevcut durumda ‘183 şiddet hattı’ cevap vermemektedir. 6284 sayılı kanun HSK kararıyla işlemez duruma gelmiştir. Adliyelerin kapatılması ile beraber de kadınların başvuracağı mekanizmalar tamamen işlevsiz hale gelmiştir. Sığınma evlerinin kabul şartları muğlaklaştırılmış ve hatta zorlaştırılmıştır. Sığınma evine kabul şartına darp raporu eklendiğinde kadınların darp raporu alması için hastaneye gitmesi şart koşuluyor. Bu da virüsün yayılması açısından büyük risk alanlarına yönlendirilmek demektir. Yani kadınların ayrıca hastalık riski ile yüz yüze bırakılmasına neden olmaktadır. Bununla beraber evde kalan kadınlar toplumsal roller nedeniyle eş ve bakım işlerini daha ağır yüklenmektedir. Tüm bunlar değerlendirildiğinde kadınlar iki hayati risk ile yüz yüze kalmaktadır. Bir taraftan virüs ile mücadele eden kadınlar, diğer taraftan da erkek şiddetine ve eşitsizliğe karşı mücadele etmekteler” dedi.

Hükümetin kadınlar için acil eylem planı açıklaması gerektiğini ifade eden HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, ‘’Kadına yönelik şiddet vakalarının ve eşitsiz koşulların artacağı göz önünde bulundurularak, var olan mekanizmalar güçlendirilmeli, 6284 kanunu çerçevesinde olan başvuruları acil işlerden kabul ederek, kadınların talep ettiği önlemlerin alınması sağlanmalıdır. 183 şiddet hattını aktifleştirmeli, kadınları kaderleriyle yüz yüze bırakan yaklaşımdan vazgeçilmelidir. Kadınların uğradığı psikolojik şiddeti göz önünde bulundurarak psikolojik destek hatları kurulmalıdır. Ekonomik krizin derinleşmesiyle beraber artan kadın yoksulluğunu gidermek için kadınlara ekonomik destek sağlanmalıdır. Bizler kadınlar olarak da bu süreç içinde dayanışmayı büyütmeliyiz. Sokağa çıkamasak da yüz yüze gelmesek de dayanışma ağlarımızı daha işler hale getirmeliyiz” şeklinde konuştu.

EN SON EKLENENLER