DEJAVU

Zaman birbirini tekrarlar mı? Bunun için doğaya ve yaşama bakmak bizlere bir bakış kazandıracaktır. Bakış da gördüklerinin deneyimi değil mi? Her mevsim birbirini takip eder. Bahar, yaz, sonbahar, kış bahar da kardelenler ilk başını kaldıranlardır. Yazın güneşin en sıcak hali ile başaklar sararır, armut ağacı her yıl aynı meyvesini yine verir. Sonbahar da ağaçlar binbir renge dolanır. Yapraklar dökülmeye başladıkça yalnızlaşır dallar. Sonra çeker içini suyuyla kendine kar bembeyaz kaplarken her yanını doğanın. İşte bu hali her yıl devriyesinde yaşar insan ömrü yettikçe. Ama sıkılmaz hiç armut ağacı armudundan insan da o armudu yemekten. Doğa da akleden insan sosyal yapısı ile işte yaşamının her halinde yaşar bu tekrarları. Ama o da sıkılmaz inadındani kibrinden, sevgisinden, hırsından, açlığından, tokluğundan usanmaz hiç hep tekrar eder. Haneler kurar doğada güneşe karşı direnmek ister. Sonra akleden insan hüküm sürmek ister bu tekrara, gerçeğe ve kendine. Şehirler kurar, bentler yapar sular önüne, kurmak istediği bent ömrün içidir asıl, ölümsüz olmak ister. Göze Allah görünmek ister. Hükümdü ya bu tekrarın hali, sonra hükmüne yeni der, eski hükümlere hüküm sürmek için. Fakat yeni dediği aslında olandır doğada sadece daha akıl etmemiştir insan. Ateş doğadadır. Toprak doğadadır. Su doğadadır. Hava doğadadır. Her şey tekrar eden varlık hali insan beşinci güç olmak ister, hatta altıncı. Bu nedenle olmayana bağlamak ister kendini Tanrı bu nedenle bu kadar caziptir. Hüküm ve nefis halinin şirazesi ve sebebi olmak ister. İnsanın serüveni bir kara sevda misali tekrarı tekrar etmeyi anlamak istememesi. Lakin varlık ve yokluk Allah’ın meselesi değil, insanın arayışı. İyilik ve kötülük doğanın ve zamanın meselesi değil, insanın meselesi. Tekrarı bozan bedelini ödüyor sadece. Buna da bilmek diyoruz. Bilmek gen haritasını da çıkarsan bilmenin ardı kesilmiyor. Lakin o da insanın sorunu. En önemlisi ise kendini bilmek. Haddini bilmek.

Bir girizgah ile günümüze dem tutalım. Reya Heq / Hakk Yol Aleviler bu edep ve düstur ile İnsan-ı Kamil’in yolunu sürme gayretinde olanlardır. Kamil İnsan meselelere edep-erkan ile yaklaşandır. Yoluna muhanet çıktığında ona da mekan buldurandır. Bazen bunu bin tane ömründen bir ömür vererek yapar. Rıza gerçeği bu minval üzere meydan bulur. Gerçeğimiz binyıllardır böyle bıkmaz usanmaz bir tekrarın oluşturduğu bir bakıştır. Türkiye Cumhuriyeti sürecinde de yaşadık bunları en katmerlisinden. Katliamların bin türlüsünü. Sürgünlerin, işkencelerin en amansız olanlarını. Hani komşularımız, kirvalarımız da katledildi gözlerimiz önünde imdatlarına yetemedik. Hangi nefse sığdıralım dedik bu zulümleri. Adı konmuştu Devlet kendini her şeyin üstünde insanların, varlığın omzuna zülmetmiş hükümdar abdesti. Ona köle olan Irk nefsi. Kutsal Devlet, köle yaşam. Buna da direndik hani içinde İnsan-ı Kamil direnci olanlarla. Temel meselemiz Rıza Toplumları ile yol yürümek. Buna Demokrasi demişti bir zaman insan. O dedikleri ile kemaletle yürüyelim dedik. Lakin insan dönüyor her şey gibi bazen nefsine, bazen vicdanına.

Türkiye bugün süren devlet aklı da tekrarın tekrarını yapıyor. Bizler bu dejavu ya 10 yılda bir darbe ile uyanıyoruz. Türkiye inşa edilmek istenen yapay Türk kimliği ile halklarını sürekli devşirerek yol yürüdü. Fakat Anadolu bazen vatansız olanlarında vatanı olur. Vatansızlık mekansızlık değildir. Her can bir kökün üzerinde yeşermiştir. Unutulmasın.

Aleviler vatanı külli varlığın mekanı olarak rızıklanma mekanı olarak görür. Lakin sınırlar rızık sınırlarıdır. Edep-Erkan bilen o sınırları bilir. 72 Alem görünenlerdir ve hepsi Hakk’ın halidir. Hakk’ın haline şirk koşulmaz. O zaman Şeriat doğuran Şir’in hakkına zeval gelir. Tüm süreklere de bu gözle bakar. Yol bir sürek binbir derken bu hakikatle tüm inançları sürek sayar. Bu süreklerden ne İslam, ne Hristiyan, ne Musevi, ne Zerdüşti, ne Budist, ne Brahma azade değildir. Hepsi bir hakikatten dem almıştır. O da insanın sürek hakikatidir.

İ.B.B. Belediye olarak daha önce paylaştığı bir broşürü  23 Nisan Çocuk Bayramı’nda tekrar paylaştı. Demokrasi ve birlikte yaşam değerlerine dair telkinleri ile.

En çok üzerinde durulan ise bir sayfasında karikatirüze edilmiş inançların erkek figürlerini temsil eden bir karikatür. İmam, Haham, Rahip, Pir(Alevi kurumlarımız özellikle Dede kavramını kullandı. Lakin Dede erkekliği daha savunur. Ya da devşirilebilir bir kavram olarak görüldüğü. Özü de öyledir. Biz Pir demeyi anlamlı buluyoruz.) Tepkiler gecikmedi tabi hemen istihbari karakterler devreye girdi. Dava edeceğim diyen mi, vay Alevilik nasıl inanç olarak tanımlanır diyen. Benim Alevi vatandaşlarım diye derin Avrasyacı karakter mi (Ki onun niyeti bir Enver Paşa olmak) Cumhurbaşkanından, devlet erkanına hepsi bir vaveyladır gitti. Kendilerine göre haklılar. Çünkü Anyasa’da Devlet Laik denmiş ama öbür taraftan değişmez maddesine de  Devletin Dini İslam, Irkı Türk, Mezhebi Hanefi” olarak geçirilmiş. Sonra da Alevi kurumlarımız anayasanın ikinci maddesini bu maddenin farkında olmadan mesnet belirleyerek cevaplar verdiler. Eh Laik olmayan Anayasayı Laik görmek de başka bir sıkıntı. Diğer yandan tabi alışılmış birşey var. Türkiye de sıkıntı mı var. Ya da Aleviler, Kürtler halklar kayma mı yaşıyor hatırlat katliamı çek merkeze, güvenli liman yanılsaması ile Merkez muhalefetin koynuna. Sonra devşir ha devşir. 10 yılda bir yaşanır bu dejavu. Sağ iktidarları besleyen sosyal demokrat sibop siyaseti. Tabi Büyükşehir Belediye Başkanı için önemli bir gelecek sigortası da olabilir. Bunlar hep yaşananlar. Lakin ölsek de artık gasilhanelerde Dedeler var. Neyse ki Pirler halen girmedi oraya. Tabi bu arada içinden bir türlü ölmedi bu gerici Aleviler diyen Diasporalı gül atanlarımız. Diasporanın ruhudur ve toplumların ben yoksam bu dünya sana da haram. Birde tabi ideolojik konforundan taviz vermeden bizden devşirilmiş envayi türde aydın verdi veriştirdi üst perdeden. Ha biz el yordamı ile halkımıza hizmet etmek isteyen Alevi kurumlarda bastık teşekkürü. Tabi iyidir kıymet bilmek Aleviler vefalıdır. Gelgelim Türkiye Devlet aklı şuna karar vermek zorundadır. Aleviler öyle öldürmekle, sindirmekle bitmiyor. Lakin Türkiye tekçi yapısında ısrar ederek yola devam edemez, ederse başında beka sorununun alası duruyor. Demokratik Cumhuriyet kanalına girecekse Alevi Halklar tüm halleriyle kurucu unsurdur. Öyle kandırmaca yaparım derseniz bu birkaç teşekkürü geçmez. Katlederim derseniz öyle üniter, müniter Türkiye de kalmaz. Aleviler de bu işin teşekküründen çıkarak tüm demokratik dinamiklerle toplumsal dayanışmayı ve demokratik gelecek ısrarımızı güçlendirmeliyiz. Bu durum sadece Belediyelerle ile olmaz. Türkiye Demokrasi güçleri birlikte hareket kıstası ile olur. Herşeyden önce tabiki biz Alevilerin kadir kıymet bilen, edep- erkan bilen birlikte hareketi ile olur. Buna yüzde yüz birliktelik diyemeyiz. Ama yol yordam ile Halkları buna ikna etme gücü açığa çıkarabiliriz. Ekrem İmamoğlu Demokratik bir Türkiye’ye inanıyorsa gayreti eksilmesin.

  DEJAVU: Bir Yeri ya da Olayı Tekrar Görmüş ve ya Yaşamış Olma Duygusu

EN SON EKLENENLER