İBRAHİM GÖKÇEK ADALET, MASUMİYET ARAYIŞIDIR…

Dem anın tüm zamanla göründüğü gerçektir. An bir gerçeği binlerce yıl geçse bile o anda tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. O anı bilmek hissedişin birbirini takip edişi ile doğru orantılı. Kemalet damla olan demin, derya olan zamanı barındırması olarak anlaşılabilir. Geçirdiğiniz bir kaza sonrası, her kazaya yaklaştığınız ya da kaza gördüğünüz anda yaşadığınız anı tekrar canlandırmanızı sebep olur. Yani zamanda ses ve görüntü kaybolmaz. İnsan demi sayarak, demin ne kadar uzun bir zaman dilimini barındırdığını unutmaya çalışmıştır. Bir böcekten çok yaşadığını düşünmek çelişkisi gibi. Biz İnsanlar doğayı anlamak yerine korku ile ona hükmetmeyi tercih ettik. Peki varlığı hayatta kalma arzusu ile şekillenen korku mu yönetir. Besin zinciri korku zinciri midir? İktidarlar bu korkunun üzerine mi oturur. Zaman bu korku üzerine mi hesaplanır. Hesaplamak korku giderme yöntemi midir? Ömürle kurduğumuz ilişki bir kara sevda ilişkisi midir? Asla mutlu bitmeyecek, mutlu sonu olmayan, ölümsüzlük arayışı kendinden daha kıymetli bir varlık görmemek, demini kimseyle paylaşmamak hali midir? Mezar ölümsüzlük sembolü olarak mı, yoksa zihin ve gelenek aktarımı mı? Mezar bir mülk tapusu mu? En son hiçbir şeyi kalmayacağını hisseden insanın teselli taşı mı? Yurtla kurulan, Yurttaş nişanı mı?

Bu duyguları Aysel Tuğluk canın mezar hakkını yaşam korkuları ile, inkar üzerine kurulmuş zihinlerinin sefaleti ile saldırdıklarında hissetmiştim. Hacı Lokman Birlik’in cansız bedeni panzer arkasına sürüklenirken, İbrahim Gökçek’in kaçırılan cenazesi memleketi Kayseri’de toprağa verilirken, doğum hakkından temel hakkı olan yurdun toprakları, korkuları zirveye çıkanların. Hiçbir hükmü kalmamış 323 günün oruçla geçirmiş bir cana yapılan korkuları her hallerinden okunan Oruçlu ağızlarla bu cenazeyi mezardan çıkarıp yakarız diyen korkakları gördüğümde, edep ile orucunu bekleyen İbrahim canın babasını düşündükçe aynı an yine canlandı. Kucağında kargo ile gönderilmiş evladının kemiklerine sarılan annenin gözlerinde ki cesaret aynı anı canlandırdı. Peki bir sünni can olup cemevinde erkanı görülen İbrahim ne dedi. Bizlerin binbir emekle temeline ve kan ile bahtımızı bıraktığımız Cemxane de sır edilmek istedi. Neden 323 gün ekmeksiz, katıksız bedenini Çerağ etti. Şarkıları hani Yurdun her bucağına ulaşırken. Peki Adalet nedir? Suçu ve suçluyu bulmaktır. Adalet suçu, suçluyu bulmak değil Adalet masumiyeti aramaktır. Masumiyet vicdanın hakikatidir. Huyda hay bulmamış olan, demde meydan bulamaz. İbrahim tüm inananlara vicdanlı bir bakışla bakarken hakka yürüdü. Hakk yolda şehadet bedenini cümle varlığa armağan etme cesaretidir.

Hakk Yol Alevilerde, Anadolu ve Mezopotamya halklarında haneye gelen kendi gelir. Gitmek de ancak kendi isteği iledir. Kürtlerde, Araplarda, Ermenilerde, Süryanilerde, Türkmenlerde, Lazlarda, Gürcülerde, Romanlarda hane dokunulmayacak kutsal mekandır. Hakk Yol Alevilikte kendini bahtına atandan(Günül Xanene Cemalini dönen) yüz çevrilmez. Rızası alınana kadar gönül kabendedir artık. Canını siper edersin ama teslim etmezsin. Senin can düşmanın olsa da. Gelen mihmandır artık. Ama nemrut ne aman bilir olmuştur. Ne de mihman bilir olmuştur. Edep ile gelen edep ile gider. Bu mezardan çıkarma, ölüye, mezara zülmetme halkların ve inançların geleneği değil. Bunu yapanların nesebi, soyu, inancı nereden gelmektedir. Bunca korkunun sebebi nedir. Mezarlar üzerine kurulmuş yapıdan mıdır? Lakin cümle varlık birbirinin canı üzerine gelir. Toprak cümle varlığın yurdu. Yurt olanı kendine mülk saymak şirk koşmak değil midir?

Adalet küçülen devlet demektir. Çünkü içerisinde toplumların ahlaki, vicdani değerlerini taşır. Kadının mürşidi kemaletinin, şiraze olması demektir. Adalet, elinde güç bulunduranın sınırlanması, nefsine göre hareket etmemesi için konulan toplumların ortak vicdan kurallarıdır. Büyük devlet adalet ile sınırlanan devlettir. İşine güven olur. Sözüne itibar edilir. Toplumlarda söz kıymetlidir,kefalet ve vekalet kıymetlidir. Hukuk Yasanın işleme güvencesi. Yasayı kendine göre yorumlayanlar zulümkarlardır. Yani kendini ve toplumları berbat edenler. Kültürlü Devlet Adalete ikrarı ile küçülerek, yok olan devlettir. Sözüne itibarı ise Adil olmasından gelir. Hakk Yol toplumlarda rıza esastır. Küçülen devlet Adalet ile rızaya yüzünü dönen Devlettir. Lakin zamana hüküm verilmez.

Yurttaşlık ise doğum hakkı ile insanın cümle varlık ile ikrarıdır. Yurt içindekilerle ikrarlı yaşamak edebi – erkanı olarak anlaşılmalı. Benim için Yurt olan, karınca için de Yurttur. 5.000 yıldır Anadolu topraklarını Yurt etmişlere Yurtsuz demek. Onları Yurttaş görmemek gaflettir. Kürtler, Ermenileri, Süryanileri Yurtsuz görmek tarihi inkardır. Bizlere ibretlik korku gösterileri yaparak Yurtsuz görenler bilmelidir ki kökümüz çok derindir. Dünya çok büyüktür. Her yere yayılmıştır kökümüz. Mezarı talan edersin biz onu ziyaret belleriz. İnanmayan Göbeklitepe’nin altında yattığı 12 bin yıllık Ziyaret makamına baksın. Gücünüz ziyaret makamımız Düzgün Bawa’ya da yetmez ya. Gazi Cemevi bedellerin verildiği Ziyaret makamıdır. Cemxaneleri basitleştirip üç kuruş muamelesi yapanlar. Sadece nehaklar değil, kendini gerçek bilen softalarda, Lokma gelen mekanı ağzına sakız edip durmaktalar. Bugün Cemxanelerde, Dergahlarda hizmet yürüten her can şu hakikati iyi bilmeli. Ziyaret makamlarına kendi nefsine göre yaklaşanlar, kendi nefisleri ile birlikte soysuzlaşırlar. Soysuzlaşanlar da Rıza Makamı Hacı Bektaş Veli Makamında ” Ocakzadeler Meclisi” diye parsa arayanlar. Korku imparatorluğuna, korku ve nefis ile bağlanırlar. Her Ocak Pirinden beklentimizdir bu soysuzlaşmaya karşı güçlü duruş, Ocaklar ve Ocakzadeler için bir eşiktir. Bu eşiği layıkıyla atlatırsak Hakk Yol Alevilik cümlesinin üstesinden gelir.

Hakk Aynamız, Xızır Yardımcımızdır.

EN SON EKLENENLER